Enis Berberoğlu: ‘Erdoğan Hürriyet'e Sopayla Girdi, Süreci Yönetemedim’

Hürriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, 'Süreç çok sert geçti, idare edemedim. Topu göğsümde yumuşatıp, ayağıma alıp süremedim. Tayyip Erdoğan nokta atışı yapmadı. Hürriyet’e sopayla girdi. Tahmin edemeyeceğiniz kanallar kullanıldı o süreçte' dedi.

Hürriyet Gazetesi'nin 5 yıl genel yayın yönetmenliğini yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu, partisinin İstanbul 2. bölge milletvekili adayı. Berberoğlu, Hürriyet’ten istifasıyla ilgili süreci ve Türkiye gündemiyle ilgili Bugün Gazetesi'nden Hüseyin Keleş'e konuştu.

Röportajdan bazı kısımlar şöyle:

  • CHP’nin vaatleri oldukça fazla gündem oldu. Kaynak soruldu. Hakikaten başarılamaz bir vaatler silsilesi miydi?

Esnafın dükkânları boş, alışveriş yok. Merdiven altı olarak tabir edilen yerleri gezdik. 10 tezgâh varsa 7-8’inde işçi yok. Mahalleli bir esnafa dedi ki, “İşçi problemin var mı?” Esnaf da dedi ki, “İş yok ki işçi problemim olsun.” Şimdi bunları dinledikten sonra doğru bir iş yaptığımıza inandım. Yıllarca bize yapılan eleştiri seçmenin bize şans vermemesinden dolayı ülkeyi yönetip yönetemeyeceğimizle ilgiliydi. Biz bunu tersine çevirme niyetindeyiz.

Bunu da seçmenin en fazla ilgi durduğu yerden çevirmeliyiz. Kamuoyu yoklamalarında baktık ki hiç çıkarımız yok ekonomiden bahsetmek zorundayız. Vaatlerimiz başarılamaz değil. Bu kadar zorda olan bir kesime iktidar 50 kuruşu fazla görüyor.

Gazetecilik çok keyifli ve şerefli bir iş. Başa dönsem yine gazeteci olurdum. Amma ve lakin, bunda da zamanın ruhu var. Medya patronlarının akıllarını başlarına toplamaları lazım; siyasetçilerin akıllarını başlarına toplaması lazım. Medyasız bir demokrasi düşünülemez. Şu anda maalesef böyle bir seçeneğin konuşuluyor olduğu bir dönemdeyiz. Medya profesyonelinin baskın bir siyasetçiyle korkak bir patron arasına sıkışması kadar kötü bir manzara yok. Şu anda tamamen böyle bir manzara var. Korkmakta haklı mı diye sorarsan, evet haklı. Haklı olması benim işimi kolaylaştırmıyor.

'Hürriyet gibi bir gazetenin suskun kalmasını içime sindiremem. Yapamayacağımı değerlendirdim. Sonra ayrıldım'

  • Gazeteciliğe dönmem dediniz; peki sizi koparan en kritik nokta ya da olay neydi?

Hürriyet Gazetesi bugün şeriata karşıdır, devlet içindeki illegal yapılanmaya karşıdır, DHKP-C’ye karşıdır, PKK’ya karşıdır, uyuşturucu kullanmaya karşıdır. Bu ne demek? Anayasal düzenin tarif ettiği sınırlar içerisinde bir gazete yapmayı kabul etmiştir. Bu Anayasa’yı göstere göstere çiğneyeceğini ilan eden bir adamın karşısında ben suskun kalınca ciğerime oturdu. O zamana kadar ben Tayyip Erdoğan’la ilgili hiçbir meşruiyet sorununu tartışmadım ve tartıştırmadım. Gazetenin arşivleri orada, yazdığım yazılar orada, attığım başlıklar orada. Ama kendisi getirdi oraya. Tayyip Erdoğan Türkiye’de kendisiyle ilgili meşruiyet tartışması açtı, cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili meşruiyet tartışması açtı. Bu çok ayıp. Bunun karşısında Hürriyet gibi bir gazetenin suskun kalmasını içime sindiremem. Yapamayacağımı değerlendirdim. Sonra ayrıldım.

  • İstifanızın ardından MHP’li Lütfü Türkkan, sizin Deniz Baykal’la bir röportaj yaptığınızı, bu röportajdan iktidarın rahatsız olduğu yönünde bir iddiası vardı. Var mı doğruluk payı?

Yok… Anlatayım. O gün Deniz Baykal beni aramış. Ama ben o ara istifa etmekle meşguldüm. Yazı işlerinde istifamın anonsunu yaptım. Sonra da Hürriyet’e ait olduğu için cep telefonumun kartını çıkardım attım. O gün bugündür beni arayanlardan da buradan özür diliyorum. Deniz Bey bana ulaşamamış. Ulaşsaydı, söyleyeceklerini varsayarak böyle bir senaryo kuruldu.

  • Peki Deniz Bey sizi neden aramış?

Kasetle ilgili bir konuda itiraz etmek için. Anladığım kadarıyla bizim gazetede ufak bir haber çıkmış. O da itiraz hakkını kullanmak için aramış. Ulaşsaydı bana mutlaka kullanırdım. Ama manşet olur muydu diye sorarsan, anlamsız olur. Çünkü o gün manşeti ben atmadım.

  • Kasetle ilgili Tayyip Erdoğan’ın söylediği bir şeye mi itiraz edecekti?

Evet, Erdoğan’ın söylediği bir şeydi. Cevap hakkı kullanmak istemiş. Deniz Bey’in aradığını görsem iki elim kanda olsa açardım.

"Erdoğan nokta atışı yapmadı. Hürriyet’e sopayla girdi"

  • Oktay Ekşi’nin, istifasıyla ilgili şöyle bir ifadesi olmuştu: “Erdoğan’ın amacı Aydın Doğan’ı batırmaktı, beni de bahane etti.” Katılır mısınız buna?

Sonuç olarak yönetemediğim süreçler oldu bu gazetede. Oktay Bey sürecini yönetemedim. Özdemir İnce sürecini yönetemedim. Rahmi Turan sürecini yönetemedim. Bu insanların gazetede en azından ben var olduğum sürece devamını sağlamakla yükümlüydüm. Yapamadım. Süreç çok sert geçti, idare edemedim. Topu göğsümde yumuşatıp, ayağıma alıp süremedim. Tayyip Erdoğan nokta atışı yapmadı. Hürriyet’e sopayla girdi. Ne çıkarsa bahtına. Tahmin edemeyeceğiniz kanallar kullanıldı o süreçte.

  • Tayyip Erdoğan neden kanal kullansın ki?

İçeriden, dışarıdan… O kadarını söyleyeyim.

  • Sizin dışınızda, Oktay Ekşi, Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan, Ferai Tınç, Bekir Coşkun Hürriyet’ten koptu. İktidarın baskısına boyun eğmek değil midir bu?

Ferai Tınç yaptığımız gazeteyi beğenmemiş olabilir. O yüzden gittiğini bilirim ben. Bekir Bey de Emin Bey de benden evvel gitti, onu Ertuğrul Bey’e sorun. Haksızlık da etmemek gerekir. 20 yıl Ertuğrul Bey yönetti, 5 yıl ben yönettim; hiçbir şey değişmeden kalamaz ki… Bakın ben diyorum ki, Oktay Bey’le devam etmek isterdim. Hürriyet’e yakıştığını düşünüyorum. Ama idare edemiyoruz bazen. Süreci idare edemiyorsun, yüzüne gözüne bulaştırıyorsun. İnsanlık hali. İnsanlar şirket batırıyor, partileri bitiriyor.

'Bizim içimizde 'Alo Fatih' olamazdı'

  • Son dönemde ‘Alo Fatih’ olayı ortaya çıktı. Hürriyet’ten beklenti bu hattın içine girmesi miydi?

Denemediler bile. Bizim içimizde ‘Alo Fatih’ olamazdı. ‘Alo Fatih’ olabilecek tek kişi Aydın Doğan’ın kendisidir. Bir tek ondan gelen emir demiri keser. Hürriyet Gazetesi para kazanmak için yapılan bir gazete. Satılmak, ilan almak için yapılan bir gazete. Bu gazetenin kimyasını bozacaksanız, buna bir tek kişi karar verebilir.O da patronun kendisi. Emin olun genel yayın müdürünün emriyle ‘Alo Fatih’ başlığı atılmaz, ‘Alo Fatih’ gibi haber saklanmaz. Mümkün değil.

  • Hürriyet’in çok muhalif bir yayın politikası yok. Buna rağmen neden bu kadar vergi cezaları geldi?

Çünkü Hürriyet çok etkin bir gazete. Basit bir kuraldır, medyada satıştan aldığı payla reklamdan aldığı payın bu kadar orantısız olduğu bir örnek dünyada çok enderdir. Yabancılara Hürriyet’in bilançosu gösterildiği zaman şaşırıyorlar. Tiraj payının üç katı kadar reklamdan pay alıyor. Bu etkinlik katsayısıdır. Bu sebeple Hürriyet’le uğraşıyor. ‘Amiral Gemisi’ tabirini sevmiyorum, Hürriyet’e hep ‘Oyun Kurucu’ olarak baktım.

'Kaset olayı hükümetin bilgisi dahilindeydi'

  • Baykal, kaset olayından sonra, o işin hükümetten bağımsız ve habersiz olamayacağı yönünde açıklamalarda bulundu. Sizin görüşünüz ne yönde?

Hükümetin haberi olmadan o iş olur mu, o iş yayılır mı, yayınlanır mı? Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana her konuyu çay lekeli kağıtlarla izah etmeye çalışan hükümet medyası, MİT, polis istihbarat, hükümetin kesin talimatı olmasa o işi kimin yaptığını bulmamazlık eder mi. 5 sene geçti üzerinden. Yapmayın, Türkiye’de yaşıyoruz. Hepimizin saatlerce telefon kaydının olduğu, hepimizin hayatının film gibi bir yerlerde saklandığı ülkeden bahsediyoruz. Bu ülkede o türden bir faaliyet anamuhalefet liderine karşı planlanacak, icra edilecek, yayılacak… İktidarın bilgisi dışında olması mümkün değil. Şunu da söyleyeyim ayrıca. Bu işi iktidarın yaptığına dair elimde şüpheden başka bir şey yok. Amma ve lakin iktidarın bunu nasıl kullandığını biliyoruz.

Röportajın tamamı için buraya tıklayınız.

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!