Engelli Çocukları Gaz Odasında Öldürüp, Cesetlerini Yakan Ölümcül Nazi Programı: T4

Ötanazi.

Acı çekmeksizin, ağrısız bir ölüm. Ya da hayatından ümit kesilen veya tedavisi imkânsız hastanın, ağrı ve acı duymaksızın öldürülmesi.

Bu tanım, sözlüklerde geçen hali. Fakat Almanya Nazisi için ‘ötenazi’ kavramı, çok başka anlamlara gelen bir ölüm şekli.

Küçücük engelli çocukların, gaz odalarında zehirlenerek öldürülmesi sonra da yakılması anlamına gelen hatta…

T4 programı da, bu sonsuz öldürme eyleminin adı…

T4 Ölüm Programı

T4 programı, üstün Alman ırkının geleceğinin sağlama alınması amacıyla Yahudilerden, çingenelerden ve diğer etnik kökenlilerden ziyade; zihinsel ve fiziksel engelli, yaşlı, kalıtsal hastalığı olan çocuk/yetişkin, kısacası ‘çürük’ olan her insanın yok edilmesi temeline dayalı bir Nazi Almanyası programıdır. 

Programın Nazi Almanyası tarafından yürürlüğü sokulma hikayesi de oldukça ilginçtir. 1939’da Gerhard Kretschmar adında fiziksel engelli bir çocuğun doğması ile birlikte çocuğun ebeveynleri, çocuklarının öldürülmesi isteğini Alman hükümetine bir şekilde ulaştırır ve Hitler de bu iş için oldukça tecrübeli doktorlar atar. 

Tiergartenstrasse 4 isimli bir evde infaz gerçekleşir ve artık bu bir katletme operasyonun adıdır.

Amaç, Saf Alman Irkı Yaratmak

Program, Almanya ve Almanya’nın işgal ettiği yerlerdeki hastanelerde bulunan engelli insanların, gizli kapaklı bir şekilde öldürülmesi amacına dayanıyordu ve Nazi Almanyası’nın ilk toplu katliam politikasıydı. 

Avrupalı Yahudilere soykırım uygulamayı planlayanlar gibi, “ötenazi” programını düzenleyenler de, ırksal olarak saf ve verimli bir toplum hayal etmiş, vizyonlarına uymayanları ortadan kaldırmak için radikal stratejiler benimsemişti.

Ölüm Koğuşları

Alman hükümeti 1939 yılının ortasında, hastanede çalışan personelin, üç yaşından küçük olan veya yeni doğan engelli bebekleri bildirmesi için bir bildiri yayınladı. 1939 yılının sonlarına doğru da, engelli çocuğa sahip olan ebeveynlerin çocuklarını kliniğe bırakmasını teşvik edici yayınlar yaptı.

Fakat işin aslı çok farklıydı. Amaç, çocuklara daha iyi bir bakım ya da iyileştirme çabası değildi. Klinikler, özellikle genç hastalarını ölümcül dozda ilaçla ya da aç bırakarak öldüren tıbbî personelin işe alındığı birer ölüm koğuşuydu.

Program’ın Bir Günü

Çocuklar gruplar halinde bahçeye çıkarıldı. Çocuklardan biri merak içinde bakıcısına doğru koştu: 'Nereye gidiyoruz?'. 'Cennete' diyebildi bakıcı gözündeki yaşları saklayarak. 

Bakıcının okuduğu mutlu sonla biten masalları anımsamış olacak ki, gözleri parladı çocuğun. Arkadaşlarına bu haberi vermeliydi; 'Cennete gidiyoruz'. Sevinerek şarkılar söylemeye başladılar. Otobüslere neşe içinde bindiler.

Hadamar Enstitüsü'ne vardıklarında engelli çocuklar araçlardan indirildi. Girer girmez yetkili birisi 'Duşlara' diye bağırdı, 'herkes elbiselerini çıkarsın çabuk'. 'Ellerinizi kaldırın' dedi yine aynı ses. Ne kadar çok kişi sığarsa o kadar çabuk bitecekti...

Gaz Odaları, Ceset Yakmalar

İlk başlarda sadece çocukların öldürülmesine yönelik olan katliamlar, sonlara doğru 17 yaşındaki gençleri de kapsayacak şekilde genişletildi. Hitler, 1939 sonunda programa katılan personeli adlî takibattan koruyan gizli bir yetki belgesi imzaladı. Böylece katliamı yapanları da kendi koruması altına aldı.

Yetişkin ve çocuklardan oluşan kurbanlar, bu merkezlere vardıktan sonra saatler içinde, duş tesisatı olarak kamufle edilmiş gaz odalarında saf karbon monoksit gazı kullanılarak öldürüldü. Programda görev alan kişiler, cesetleri yaktı. 

Daha sonra işçiler büyük bir yığından, yakılan kurbanların küllerini alarak hayalî bir ölüm nedeni belgesiyle birlikte akrabalarına göndermek üzere vazolara koydu.

200.000 Kişinin Ölümüne Neden Oldu

Yapılan katliamın medyada ve kamuoyunda yer almasından ötürü Hitler, 1941 yılının ortasında programın durdurulmasını istedi. Fakat tüm bunlara rağmen, ötenazi programı gizli bir şekilde devam etti.

Artık gaz odalarından ziyade zehirli iğne ile öldürmeyi ve aç bırakarak işkence etmeyi yaygınlaştırdı Alman görevliler. Pek çok insan bu yollarla öldürülüyordu.

Cinayetler geriatri hastalarını, bombardıman kurbanlarını ve zorla çalıştırılan yabancıları da kapsayacak şekilde yaygınlaşarak savaşın son gününe dek sürdü. Tarihçiler, “ötenazi” programının, tüm safhalarında 200.000 kişinin hayatına mal olduğunu tahmin etmektedir.

Popüler İçerikler

Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
YORUMLAR
06.06.2016

utanmadan bi de Türkler ermnilerden özür dilemeli diyorlar

08.06.2016

ben yağmur yağdığında salyangozlar ezilmesin diye onları ordan oraya taşıyan bir insanım, sivrisinekleri kaplara kapayarak camdan salan biriyim. en küçük canlının hayatının son bulmaması için çaba harcayan biriyim. bir insanın bir diğer insanın canına kıymasını anlamamı beklemeyin bunu kabul edemiyorum! hakikaten deliricem, resmen kanım donuyo be! Allah kahretsin kendinde bu hakkı gören herkesi!

Pasif Kullanıcı
06.06.2016

Şu son zamanlarda hep aklımı kurcalayan aynı soru: Bu neden yanlış? Niye yanlış olsun? Yanlışlığını kim söylüyo? Vicdanımıza ters diye mi? Onların vicdanlarında da bu yapılması gereken bi uygulamaydı. Bu işin içinden nasıl çıkabiliriz? İleride bunu bi gelenek haline getiren toplumlar olursa onları hangi argümanlarla durdurabiliriz? Bunun neden yanlış olduğunu nasıl anlatıcaz? Yanlışlığına nasıl ikna edicez? Onlar için bu durum ayağı kırılmış bi atı uyutmaktan farksız. Ne söyleyebiliriz ki? Açıkçası "bu yanlış çünkü" den sonra benim aklıma ikna edici bi cümle gelmiyo.

Pasif Kullanıcı
07.06.2016

çok doğru bir düşünce aslında. sanırım bu yüzden insanlık tarihinde bu kadar çok din var. göklerde yaşayan bir yaratıcının kuralları olunca o zaman bahsettiğin kafa karışıklığı da olmuyor. bu çocukları öldürmemelisin. neden? tanrının emri çünkü

TÜM YORUMLARI OKU (35)