Bu tavrı her yerde kullanırsanız “Üstten bakan” etiketini yemeniz tabii ki an meselesi. Bir süre sonra gerçekten tartışmamayı değil, dinlememeyi alışkanlık haline getirebilirsiniz. Ve bu, ilişkilerde “soğuk savaş” başlatabilir elbet. Yani tek düğmeye basıp sürekli “sessize alma” alışkanlığı, uzun vadede karşılıklı güveni aşındırır. Çünkü insanlar, fikirlerinin dinlenmediğini hissettiklerinde “seninle konuşmanın bir anlamı yok” duygusuna kapılır. Bu duygu, ilişkilerde mikro kopuşlar yaratır; fark etmeden bağlar zayıflar.
İletişim dengesini korumak için şu ufak harita işimize yarayabilir. Denge için ☺
Stratejik kullanın: Her konuda değil, sadece “kazananı olmayan” tartışmalarda devreye sokun.
Niyetinizi açıklayın: “Bunu uzatmak istemiyorum çünkü ikimiz de gerileceğiz” gibi bir ekleme, karşı tarafa kapıyı tamamen kapatmadığınızı gösterir.
Bazen dinleyin: Katılmasanız bile “anlama” moduna geçmek, ilişkideki güveni diri tutar.
Kısacası, Üşümezsoy taktiği güzel, ama anahtar kelime denge. Yoksa bir gün siz “Tartışmadım seninle” dersiniz, ertesi gün karşınızdaki de “O zaman ben de anlatmadım” diyerek sizi kendi duygusal karantinasına alır. Bazen kazanmanın en akıllıca yolu, oyunu oynamamaktır. Ama bunu yaparken karşı tarafı tamamen kapatmayan, diyaloğa dönüş kapısı bırakan versiyonlarını üretmek de önemli: Mesela “Bu konuda çok farklı düşünüyoruz, devam ederse uzar, burada bırakalım” gibi.
Evet, Üşümezsoy’un repliği gündem oldu çünkü kısa, net ve hafızada kalıyor. Ama siz kendi iletişim dilinizde bunun yumuşatılmış ya da esprili bir versiyonunu kullanarak hem enerjinizi koruyabilir hem de ilişkiyi yakmadan noktayı koyabilirsiniz.
Neticede hayat, “haklı çıkma” oyunu değil; “enerjini kime harcayacağını bilme” sanatı. Öyle değil mi?