Gelmiş Geçmiş En Psikopat Roman Karakterlerinden 10 Tanesi

Gündelik yaşantımızda karşılaşmaktan korktuğumuz insanlar vardır. Sosyopatlar, psikopatlar, tecavüzcüler ve aklımıza gelmesini istemediğimiz daha niceleri... Ne kadar uzak durmak istesek de onları merak ederiz. Gündelik yaşamlarını, cinayetlerini, iç dünyalarını hatta çocukluklarını. Fakat öyle karakterler vardır ki; hayal ürünü olduklarını bilsek de içimize korku salarlar, rüyalarımıza girer gerçek olurlar. Şimdi; romanların beyaz sayfalarında, simsiyah yazılar arasında sizleri bekleyen en psikopat 10 karakterin geri sayımını yapacağız.

1. Dexter Morgan (Delirtici Düşlerin Dexter'ı) - Jeff Lindsay

Dexter, Miami Metro Polis Departmanı için çalışan Adli Tıp Kan Analiz Uzmanıdır. Kendisine ayırdığı zamanlarda ise bir seri katil... Dexter'ın üvey babası Harry, Dexter'ı öldüreceği kişileri sadece katiller arasından, özellikle de yasadan kaçabilmiş olanlardan seçmesi konusunda yönlendirmiştir.

Dexter'ın hikâyesi ilk romanda; çocuk olarak komşularının evcil hayvanlarını öldürerek başladı. Harry onun öldürdüğü hayvanları bulup teşhis eder ve Dexter'ın bir sosyopat, durdurulamaz bir öldürme ihtiyacının olduğunu fark eder. Harry, Dexter'in gidişatını durduramayacağını anlayınca, en azından onu daha doğru bir yola yönlendirmeye çalışır. Harry üvey oğluna dikkatli olmayı, titiz davranmayı ve becerikli bir katil olarak arkasında nasıl hiç ipucu bırakmadan öldürebileceğini gösterir. Dexter'a halk içinde yaşamasını, normal davranmasını, normal tepkiler vermesini ve sahte duyguları öğretir. Ayrıca Harry oğlu Dexter'a öldürmede kullanacağı etik kuralları öğretir ki bu kurallara Dexter, 'the Code of Harry' (Harry'nin Kuralı) ismini koyacaktır. Kuralın merkez inancı, sadece kendisi gibi olanları, katilleri öldürmesini söyler. Tabi bu Kural'ın başka kuralları da var. Örnek vermek gerekirse; 1 Numaralı Kural: yasadan kaç ve sakın yakalanma.

Dexter ilk kurbanını 19 yaşındayken elde eder. Harry, hastanede damar tıkanıklığı sebebiyle ölmek üzereyken, Dexter'a bir hemşireyi öldürmesi için izin verir; çünkü bu hemşire hastalara normalden çok fazla morfin vererek onları öldürmektedir.

Dexter'ın hayatında, polis memuru kız kardeşi Debra, kız arkadaşı Rita, Rita'nın iki çocuğu Astor ve Cody bulunmaktadır.

2. Alex DeLarge (Otomatik Portakal) - Anthony Burgess

Otomatik Portakal, Anthony Burgess'in en iyi eserlerinden biri olan roman. Eserin orijinal ismi A Clockwork Orange'dir. Eser Türkçeye Aziz Üstel tarafından çevrilmiştir. Eser o yılların (1960'lı yıllar) modernleşme ve değişim sancılarını yansıtırken, bireylerin ne kadar özgür veya baskı altında olması gerektiğini ve sonuçlarını sorgular. Ve bunu eserin kahramanının hayatında okuyucuya anlatır. Zaten 1971'de çekilen sinema filminde de kahraman ara seslerde sürekli kendi hayatını anlatıcı durumunda olduğunu belirtir. Stanley Kubrick tarafından beyaz perdeye aktarılan kitap, kült film klasikleri arasında hak ettiği yeri almıştır. Bir grup gencin kurduğu çeteye İngiliz kara mizah anlayışıyla yaklaşan roman, yazıldığı dönem için oldukça iddialıdır. Direkt şiddet, uyuşturucu madde bağımlılığı vb konular tüm yalınlığıyla işlenmiştir. Stanley Kubrick uyarlaması da sinema tarihindeki en başarılı roman - film uyarlamalarından birisi olarak yer almıştır.

Yazar kitabı hakkında; 'Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum.' demiştir.

Roman; şiddet bağımlısı ve her türlü suçu işlemeye eğilimli Alex’in, işlediği cinayetten sonra tabi tutulduğu (gerçekte var olmayan) “Ludovico Tedavisi” sonucunda, şiddet görmeye dahi tahammülü olmayan bir kişi haline dönüşmesini anlatıyor.

3. Shannon McFarland (Görünmez Canavarlar) - Chuck Palahniuk

Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, yanılsamanın hüküm sürdüğü şu dünyada bize iyi ve doğru olarak dayatılanı değil de, kötü olduğu söylenerek bizden uzak tutulanı tercih etmek ne derece mümkündür? Chuck Palahniuk, bize yine roman olarak ulaşan bu üçüncü 'kimlik krizi'nde, aile ve toplumda var olan genel geçer davranış kalıplarının altında yatan gerçekliği evirip çeviriyor. 

Genç ve güzel manken Shannon mutlu olmak için her şeye sahiptir: Parlak bir kariyer, kitlelerin ilgisi, yakışıklı bir sevgili ve yakın bir dost. Ancak geçirdiği bir 'kaza' yüzünün yarısını yok ettiğinde, görünmez bir canavara dönüşür. Hastanede tanıştığı, ameliyatla kadın olmaya hazırlanan transseksüel Brandy Alexander, ona geleceğini yaratabilmek için geçmişini silmesi gerektiğini, gerçek keşiflerin hep kaostan çıktığını öğretir. Bu süreçte Shannon, Brandy Alexander'la ve kendisini aldatan sevgilisi Manus'la bir intikam yolculuğuna çıkacaktır. Kişisel ve toplumsal arızaların kol gezdiği, çağdaş bir çorak ülkede çıkılan bu yolculukta üçünün isimleri, kimlikleri ve geçmişleri her şehirde değişirken, okur da görüntüye, yüzeyselliğe odaklanmış bir dünyada aile, sevgili, arkadaş konumundaki insanlarla ilişkilerin sığlığına tanık olur. 

Palahniuk cinsiyet değiştirme operasyonlarının büyük ölçüde kolaylaştığı ve yaygınlaştığı bir çağda, cinsiyetlerin bile görüntüden ibaret olduğunu vurguluyor. Bir yandan güzellik ve kimlik kavramlarına bakarken, tüketim toplumuna ve estetik operasyon kültürüne haşin saldırılar yöneltiyor. Üstelik bütün bunları okurunu adeta bir eğlence trenine bindirip baş karakterinin geçmişiyle bugünü arasında dolaştırarak ve şaşırtıcı bir finalle adamakıllı sarsarak yapıyor.

4. Patrick Bateman ( Amerikan Sapığı) - Bret Easton Ellis

Patrick Bateman 26 yaşında, 80'li yılların Amerika'sında New York'ta yaşayan bir borsacıdır. Yakışıklı, iyi eğitimli ve zengindir. İyi giyinmeyi, iyi kulüplere gitmeyi, pahalı ve güzel kadınlarla birlikte olmayı, kokaini sevmektedir. Kadınları öldürmeyi sevmektedir, çocukları, köpekleri, dilencileri öldürmeyi sevmektedir. Tüketmeyi, yok etmeyi sevmektedir. Patrick Bateman'ın Wall Street'in gündüz yaşamındaki normal, gece hayatındaki sapkın yaşam tarzı, tüm yaşadıkları gerçek midir? Yoksa her şey Patrick Bateman'ın zihninde yaşattığı gerçekler midir? 

Tek gerçek: O, Patrick Bateman; O, Dostoyevski'nin deyimiyle 'Aramızda gün doldurmakta olan azap içinde bir ruh'; O, Amerikan Sapığı... 

Okurken zihninizde fırtınalar estiren bir 'zamane destanı'. 24 dile çevrilen bu kitap kadar ruhsal dünyayı siyaset dünyasıyla bütünleştireni az bulunur. Belki de bu yüzden bunu yüzyılımızın en önemli 100 yapıtı arasında sayanlar var. Okurken sarsılacaksınız. - Yavuz Baydar 

Ellis, 'Amerikan Sapığı'nda çağımızın şiddetinin derinliklerine iniyor. Benliğini işkence yoluyla ifade eden Bateman karakteri, hiçbir toplumun yüzleşmek istemeyeceği bir korku senaryosunun başını çekiyor. Çağımızın şiddet hevesini gözler önüne seren Ellis, tahammül etmekte zorlanacağı şeyleri okurun gözüne sokuyor, ve artık bunu yapan çok az yazar var. - Vanity Fair

5. John Cleaver (Ben Seri Katil Değilim) - Dan Wells

Birinci kişi anlatımıyla yazılmış olan, kitabın ana karakteri John Cleaver, 15 yaşında bir sosyopat ve tahmin edebileceğiniz gibi bazı sorunları var. Kendisinin seri katillere takıntısı var, onları en ince detayına kadar araştırıyor, çünkü kendisinde de seri katil dürtüleri olduğunun farkında. Ve onların ne kadar iyi tanırsa, kendisini de o kadar iyi tanıyabileceğini düşünüyor. Dolayısıyla da bu dürtülere engel olabilmek için kendisine bazı kurallar koymuş. Mesela, biri hakkında aklına kötü düşünceler gelecek olursa ona bir iltifatta bulunuyor. Ya da birine gereğinden fazla bakacak olursa, o kişiyi bir hafta boyunca görmezden geliyor. ‘Normal’ bir insan olmaya çalışıyor yani. Ama John’un yaşadığı ufak kasaba Clayton’a, bir seri katil dadanınca işler değişiyor… Ailesine ait morgda çalışan (!) John cinayetler arasında garip bir düzene rastlayınca katilin peşine kendisi düşmeye karar veriyor. Ama katille oynadığı kedi fare oyunu sırasında da koyduğu tüm kuralları teker teker yıkan John dürtülerini artık kontrol edememeye ve kendi tabiriyle içindeki canavarı dışarı çıkarmaya başlıyor.Kitabın sonlarına doğru heyecan doruk yapıyor elbette. Yazarın ilk kitabı olarak çok iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim.

6. Palyaço - namı diğer: O ("O") - Stephen King

Yıllar önce çocukluk kâbuslarına giren ‘O’ tüm kötülükleriyle geri dönmüştü. ‘O’ nu yok etmeleri için korkularını yenmeleri ve birlikte hareket etmeleri gerekiyordu. Ama bu hiç de kolay değildi, çünkü ‘O‘ şeytanın kendisiydi.

7. Walter Sickert (Bir Katilin Anatomisi) - Patricia Cornwell

1888 Ağustos'undan Kasım ayına dek Londra’nın Whitechapel semtinde yedi kadın katledildi. Bu tüyler ürpertici cinayetler Doğu Yakası’nda panik ve korku rüzgârları estirirken ortaya çıkan isim en az cinayetler kadar korkutucuydu: Karındeşen Jack!

Yüz yıldan fazla bir zamandır insanların kafasını meşgul eden bu cinayetler zinciri, dünyanın en büyük faili meçhul olayları arasında yer aldı. Üretilen sayısız senaryolar arasında katilin, kraliyet ailesine mensup bir asilzade, bir berber, bir doktor, bir kadın ve bir ressam olduğu varsayımları vardı. Sonunda; Patricia Cornwell, adli tıp alanındaki derin bilgisi ve teknik becerilerinin üzerine 21. yüzyılın disiplinli polis soruşturmalarını da uygulayarak elde ettiği somut bulgularla dünyaca ünlü ressam Walter Sickert’ın Karındeşen Jack olduğunu kanıtladı!

Cornwell, Viktorya Dönemi’nin karmaşık tekniklerinin yardımıyla Karındeşen Jack’in Metropolitan Polisi’ne gönderdiği ünlü mektupları Sickert’ın yazmış olduğunu bularak karmaşık bir düğümü çözdü.

Sickert’ın tablolarının tüm ayrıntılarını büyük bir titizlikle inceleyen yazar, ressamın eserlerinde sürekli kurbanlarının korkunç ölümlerini çizdiğini ve cinsel organındaki doğuştan gelen bozuklukları yok etmek için ergenlik çağında geçirdiği bir dizi ameliyatın ruhsal dengesini bozarak onu psikopat bir katile dönüştürdüğünü keşfetti.

Güçlü kalemi ve cinayet soruşturmalarındaki engin bilgisiyle Patricia Cornwell yine çok etkileyici bir yapıtla karşımızda. Cornwell, Bir Katilin Anatomisi’yle ayrıca 20. yüzyılın eğlence dünyasının zavallı kurbanları Mary Ann Nichols, Annie Chapman, Elizabeth Stride, Catherine Eddows, Mary Kelly ve diğerlerini saygıyla selamlıyor.

8. Jack Torrance (Medyum) - Stephen King

Roman, alkolizm sorunları ve sinirli yapısı yüzünden öğretmenlik işini kaybetmiş Jack Torrance adında bir yazarın alkolü bırakarak kendisi ve ailesinin hayatını yeniden düzene koyma çabaları sırasında bir arkadaşının önayak olmasıyla dağ başındaki bir otelin bakıcılık işini kabul etmesiyle başlar. Kış aylarında müşterisi olmadığı için birkaç aylığına kapatılan bu ücra ama büyük lüks otelin bakıcılığını yapacaktır. Jack Torrance hem ailesiyle birlikte yerleştikleri bu bomboş otelin kış bakımını yapıp hem de yarım kalan kitabını tamamlamaya çalışırken otelin karanlık geçmişiyle ilgili garip ve korkunç şeyler olmaya başlar. 

(Stephen King, romanın 'The Shining' olan ismini koyarken John Lennon'ın 1970 tarihli şarkısı 'Instant Karma!' dan esinlenmişti. Lennon'ın bu solo single 45'lik plağının adının alt başlığı 'We all shine on…' şeklinde devam ediyordu. Sıfat olarak 'olağanüstü meziyetlere sahip olan' gibi bir anlam da taşıyan 'shining' kelimesi, romanda fiil olarak kullanılmaktadır ve romanın psişik güçlere sahip bazı kahramanlarının eylemlerini tanımlamak için kullanılmıştır.)

9. Hannibal Lecter (Kuzuların Sessizliği) - Thomas Harris

Doktor Hannibal Lecter, Thomas Harris'in yazdığı kitap serisindeki kurgusal karakter. Red Dragon kitabıyla ilk kez ortaya çıkan bu kurgusal karakter zeki bir psikiyatrist ve yamyam seri katildir.

Buffalo Bill lakabıyla tanınan bir seri katil, bazı kadınların peşine düşmektedir. Katilin belli bir amacı vardır ama cesetler farklı eyaletlerde bulunduğu için kimse bunu kavrayamaz. FBI Akademisi'nde genç bir stajyer öğrenci olan Clarice Starling, büronun davranış bilimleri bölümünden Jack Crawford tarafından çağırılınca şaşırmıştır. Görevi, çok zeki bir psikiyatr ve korkunç bir katil olan, Baltimore Akıl Hastanesi'nde tutularak kriminal cinnet açısından yakından izlenen Dr. Hannibal Lecter ile görüşmektir. Lecter'ın, katillerin zihin yapısıyla ilgili öngörülerinin, Buffalo Bill'in izinin sürülmesine ve adamın yakalanmasına yardım edebileceği düşünülmektedir. 

Zeki ve çekici bir kadın olan Starling, kendini Lecter gibi keskin zekâlı biriyle garip ve yoğun bir ilişki içinde bulunca sarsılır. Adamın, Buffalo Bill ve genç kadının kendisi hakkındaki şifreli ipuçları; Starling'i tüm okurların tüyler ürpertici ve son derece sürükleyici bulacağı bir araştırmaya sürükler. Büyük bir yaratıcılık ve ustalıkla kaleme alınmış olan Kuzuların Sessizliği romanı bir gerilim klasiğidir.

10. Norman Bates (Sapık) - Robert Bloch

Ruh sağlığı 'Oedipus Complex' ile de açıklanabilen karakterdir. Babasının erken ölümünden sonra annesinin tek erkeği olarak yaşayan ve büyüyen Norman, bu süre zarfında annesini aşırı bir biçimde sahiplenmiş, evde başka erkek olmadığı için de adeta onun kocası gibi olmuştur. Üvey babasını öldürmesinin nedeni de annesine karşı hissettiği bu tehlikeli bağdır. Çünkü annesinin yanına artık kendisinden başka hiç bir erkek yaklaşmamalıdır ama hızını alamamış ve hayatının en büyük hatasını yapıp bu cinnet sırasında annesini de öldürmüştür ama annesine duydukları o kadar büyüktür ki benliği bu cinayeti hiç olmamış gibi algılamış ve Norman artık annesini ya evin, ya da kendisinin içinde hissetmeye başlamıştır. Tek başına kalmasına rağmen bir kızla beraber olmaması da yine bu kompleksten gelmektedir çünkü annesi Norman'a ihanet edemeyeceği, başka bir erkekle yakınlaşamayacağı gibi, Norman da annesiyle aynı cinsiyeti taşıyan birine yaklaşamaz, onu kabullenemez. bu yüzden de biraz içine soktuğu annesinin dürtmesi, biraz da annesine olan bağlılığı sayesinde kendisine yaklaşan kızı öldürüverir. Kızın ölümü Norman için aslında bir felaket değil, bilakis iyi bir sondur. Çünkü bu cinayetle annesine ihanet etmemiş, onun tek erkeği olma sözünü tutmuştur.

Robert Bloch'un, Stephen King'den Thomas Harris'e kadar pek çok korku edebiyatı ustasını etkilemiş bu kült romanı, 50'lerin Amerikan taşrasında, edebiyat tarihinin en çarpıcı karakterlerinden birinin etrafında gelişen ürkütücü bir hikâye anlatıyor. 1960 yılında Alfred Hitchcock tarafından sinemaya da uyarlanan ve başrolünde unutulmaz bir oyun sergileyen Anthony Perkins'in oynadığı Sapık, hiç kuşkusuz psikolojik gerilim türünün ilk ve en çarpıcı örneklerinden biri.

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
YORUMLAR
08.01.2015

Bence temizlikçi de girmeliydi , o da az manyak değil

08.01.2015

siyah kanı oku.

25.01.2015

Grange'nin bütün kitapları okunmalı bence.

09.01.2015

okunması izlenmesinden daha heyecanlı medyum kitabı benim için öyleydi

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ