Paris’in Kanalizasyon Müzesi, dünyanın en ilginç müzeleri arasına girmeyi kesinlikle hak ediyor. 1200’lü yıllarda Kral Philippe Auguste’ün emriyle kurulan Paris kanalizasyon sistemi, bugün yerin altında son derece iyi düzenlenmiş kilometrelerce tünelden oluşuyor. Bu sistemin yaklaşık 450 metresini bugün yaya olarak, duvarların kenarlarındaki “kaldırımları” kullanarak gezebiliyorsunuz. Tabi ağır kokuya dayanabilirseniz.
İşkence Müzesi, Amsterdam’ın sıra dışı turistik noktalarından. Burada ziyaretçiler, tarihte 500 yıl kadar geriye gidiyor ve iktidarların suçlu gördükleri kişilere acı vermek yahut onları öldürmek için kullandığı işkence yöntemlerini görüyor. Müzedeki loş ışık, ortaçağ işkence ve cezalandırma araçlarının verdiği korkutucu hissi ikiye katlayan bir atmosfer yaratıyor. Giyotin, büyük çiviler ve kayışlarla kaplı Engizisyon sandalyesi, kafatası kıran gibi ürkütücü aletler, tarihteki zulümleri hatırlatıyor.
Kötü Sanatlar Müzesi MOBA, 400 civarında eserden oluşan bir koleksiyona sahip. Misyonunu kötü sanat eserlerini mümkün olduğunca fazla izleyiciye sunmak olarak tanımlıyor. Ana galerisi, Dedham Community Theatre’ın bodrum katında olan müzenin en ilgi çekici parçalarından biri de resimde gördüğünüz Mona Lisa.
Barcelona’da gezip görecek çok fazla şey var. Bunların başında da kente damgasını vuran Gaudi geliyor, ancak kentin pek bilinmeyen ancak son derece ilginç noktaları da var. Bunlardan biri, Cenaze Arabaları Müzesi. 18. yüzyıldan bugüne çeşitli cenaze arabalarını görebileceğiniz müzede, arabaların içine oturtulan kuklalar da dönemin kıyafetlerine sahip.
Bünyesinde 80'e yakın antika ruh çağırma tahtası bulunduran müzede 1891'de Elijah Bond ve Charles Kennard tarafından üretilen ilk ruh çağırma tahtası da bulunuyor.
Paul Luke emekli bir sütçü. 9 yaşında bu hobiye merak saran Paul zamanı gelince mesleğini de bu yönde belirlemiş. Belli bir zaman sonra evine sığdıramadığı şişeler için arka bahçesinde bir müze inşa etmek zorunda kalmış. O zamandan beri şişeleri müzede sergileyen Paul'un koleksiyonunda bulunan en eski şişe 1890 tarihinden.
Tokyo’daki bu müzede parazitlere dair ne varsa görebilirsiniz. Tabii eğer böyle bir şeyi mideniz kaldırabilirse. Burada sergilenen parazitlerin hangi organlara ne şekillerde etki ettiği gözler önüne seren grafik temsillere de yer verilmiş. Parazit araştırmaları yapan bilimsel bir tesiste yer alan müze, dünyada tek.
Japon yemek kültürünün bir parçası olan ramen’ler (Japon eriştesi), haşlanmış suya karıştırılabilir halde satışa çıkarıldığı 1958’den bu yana ülkede son derece popüler. Öyle ki Japonya’da ünü dünyaya yayılan ramen’e adanmış bir müze bile var. Müzede ramen çeşitleriyle birlikte ramen’le hazırlanan türlü tarifler de sergileniyor.
Arp sanatçısı Deborah Henson Conant tarafından 1980'lerin sonlarında kurulan müze ele aldığı konsept bakımından garip olsa da ilgi çekiciliği tartışılmaz.
Evet doğru okudunuz iç çamaşırı müzesi. Brüksel’de yer alan bu müzede ünlü ve zengin kişilerin en az 1 kez giydiği donları sergileniyor. Elvis Presley’nin çerçevelenmiş iç çamaşırından sonra meraklısı bu müzeyi de ziyaret edebilir.
Böcek ilaçlama uzmanı olan Michael Bohdan’ın kurduğu bu müzede binlerce ‘hamamböceği sanatı’na rastlayabilirsiniz. Michael Bohdan bu haşereleri öyle süslemiş ki; hamamböcekleri gerçekten seyirlik olmuş. Her birine isim takan Michael Bohdan, böceklerinin kimisini plaj ortamına kimisini de giydirip mini piyanonun başına oturtmuş.
Arjantin, Lüksemburg, Kuveyt, Senegal gibi ülkelerden getirilen bu tuvaletlerin hepsi New Delhi’deki Tuvalet Müzesi’nde sergileniyor. M.Ö. 2500’den bu yana yapılan bütün tuvalet çeşitlerini Uluslararası Tuvalet Müzesi’nde görmek mümkün. Müze, ziyaretçilerini tuvalet konusunda ve hijyen konusunda bilgilendiriyor.
Joani Blank'ın San Fransisco'da açtığı bu müze 20 yılı aşkın bir süreden bu yana konuklarını ağırlıyor. Türünün ilk örneği sayılan 1902 yılında yapılan 'Hamilton Beach' müzeye gelenlerin dikkatini fazlasıyla çekiyor.
Adından da anlaşılacağı gibi bu müzede 100’ün üstünde penis sergileniyor. Bir file ait hayatınızda görmediğiniz en büyük penisi bile burada görebilirsiniz. İzlanda’nın balıkçı kasabası Husavik’te bulunan falik eşyalarla süslü müzede ayrıca çeşitli yöntemlerle saklanmış balina spermi, etnografik penis figürleri var.
Polonyalı anatomist Gunther Von Hagens'in insan vücudundan alınan parçalarla oluşturduğu bir müze. Hagens, sergisini derisi yüzülmüş ve istenen şekil verilmiş kadavraların üzerini çok ince bir silikon vernik tabakasıyla kaplayıp hava ile temasını keserek hazırladı.
Dünyanın ilk genetik deney türleri Rusya'nın St.Petersburg şehrinde bulunan Kunstkamera Müzesi'nde sergileniyor. Rusya'nın ilk müzesi olarak kabul edilen Kunstkamera, Çar Petro tarafından kurulmuş. Kunstkamera ise 'Meraklar Odası' anlamına geliyor. Çar Petro genetik bilim çalışmalarını Hollanda'dan anatomi uzmanı Dr. Ruysch'u getirterek sürdürmüş. Ruysch'nın 300 yıl önce gerçekleştirdiği genetik deneyler kavanozlarda sergileniyor.
Kaynaklar
http://sanatkaravani.com/dunyanin-en-farkli-muzeleri/
http://www.prontotour.com/kesfet/Tuhaf-Muzeler
http://www.posta.com.tr/PostaKarnaval/HaberDetay/Dunyanin-en-cilgin-muzeleri
http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/37391-yasam-dunyanin--en-tuhaf--muzeleri/1
http://www.dailymail.co.uk/news/article-1348805/Former-milkman-Paul-Luke-10k-bottles-mini-museum.html