Kitaplarında, hakikatin insanın içinde olduğunu söyleyen Augustinus düşüncesine dayanan Borgna, psikiyatrinin inceleme odağının hastalık değil, hasta kişinin yaşantı içerikleri olması gerektiğini vurguluyor.
'Günümüzdeki anlayışın mutluluk kaynağı olarak kabul ettiği şeyler her fırsatta, her durumda ve her yolla istenmekte ve aranmakta ve bazı ilaçlar, bazı antidepresanlar da, çoğu zaman işe yaramaz birer havai fişek olmaktan öteye gidemeyen, zafer haline getirilmiş bir mutluluğa ulaşmanın aracı ve yolu olarak kullanılmaktadır. Bunu da, mutsuzluk ve depresyona yol açan sonsuz hayal kırıklıkları ve tatminsizlikler izlemektedir; bunun nedeni de, anlamlı, derin, büyük mutlulukların olduğu gibi, uçup kaçıcı, ancak bir sabah süren, ardında sadece küller bırakan, görünüşten ibaret, küçük mutlulukların da olmasıdır' diyen Eugenio Borgna, acıdan korkan zamane anlayışına karşı, gerek ruhsal gerekse bedensel açıdan hayatımızın her döneminde iç içe olabileceğimiz, kaçmamızın mümkün olmadığı acıyı sanatla, edebiyatla, felsefeyle ve biraz da tevekkülle yeniden okumanın yolları üzerine düşünüyor.
Bir Psikiyatristin Gizli Defterini okudum, anlaşılması zor olan 130 IQ gerektiren bir kitap olduğunu düşünmüyorum
Daha lise öğrencisiyken edebiyat öğretmenimiz Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nu ödev vermişti. Zaten bunalımda olan bana bu kitap çok ağır gelmişti, intihara teşebbüs etmiştim. Diğerlerini bilemem ama Peyami Safa'nın romanlarını her bünye kaldıramaz. Genellikle mutsuz, buhranlı, ümitsiz karakterleri seçiyor kahraman olarak ve çok derin psikolojik tahliller yapıyor. Bireyin acısını iliğinize dek hissediyorsunuz. Buraya eklenmemiş ama "Genç Werther'in Acıları" da insanı yerden yere çalan bir kitaptır.
İyi hissetmek bana göre 130 IQ'ya ihtiyaç duyduğun bir kitap değil. Herkes okuyabilir. Sofie'nin Dünyası'nı ise genelde hep felsefe öğretmenleri öneriyor bu yüzden burada görünce şaşırdım. :)