Emrah Kozan Yazio: Geleceği Değiştirecek Teknoloji ve Tasarım Fikirleri

Hoş geldin sevgili okur!

Bu köşede tasarımcı kafasıyla geleceğe, günlük olaylara ve teknik konulara farklı bakış açıları getirmeyi ve kazandırmayı hedeflediğimi şimdiden belirtmek isterim. 

Yaratıcı öz güven dediğimiz tasarımcı güç bizlere genlerimizle bahşedilmiş kıymetli bir hediyedir! Bunu ortaya çıkarmak için de bol bol merak biraz da cesaret etmemiz gerekir.

“Geleceği ancak yaratıcı özgüveni yüksek insanlar inşa edebilir!”

O zaman hadi biraz daha cesur olup gelecek ve tasarım konuşalım.  Şimdilerin en popüler konularını da ele alıp, farklı açılardan örneklerle düşünelim.

Son dönemde özellikle fütürist yaklaşım ve teorilerin arttığı zamanlar yaşıyoruz. Gelecek ile ilgili birçok fikir ve hayal dile geliyor hatta yavaş yavaş prototip olarak sahne alıyor. 

İçinde bulunduğumuz dönem geleceği konuşmaktan ve şimdiden ufak ufak deneyimlemekten büyük keyif aldığımız bir döneme dönüştü. Bilgi ve iletişim süreçleri hızla evrildi ve artık günlük üretilen bilgi ve deneyim dijital insana, varlığa yetmiyor. Mevcut bilgi ve deneyimlerin yanına, gelecek ile ilgili çıkarımları da eklemeden belirli bir kitlenin ilgisini çekemiyorsunuz. 

Markalar da bunun farkına varmış olacaklar ki neredeyse her üründe, her pazarlama aksiyonunda bir gelecek vurgusu eklemeyi ihmal etmiyor. İçinde bulunduğumuz dönemden midir nedir bilemiyorum ama hiçbir dönemde şimdiki kadar gelecek konuşulup bu bağlamda çalışmalar yapıldığı görülmedi.

Peki bu kadar merak ettiğimiz ve hızla inşa edip içine yerleşmeye çalıştığımız bu gelecek nasıl bir yer olacak? Bu ortam neye benzeyecek ve biz bu ortamda nasıl yer işgal edeceğiz? 

Bu sorulara cevap verebilmek için şimdiden yapılan, gelecek üzerine inovatif tasarımlar üzerinden kısa bir öngörü yapmak istiyorum. Bu ürünlere göre gelecekte nasıl ortamlarda yaşayıp, nasıl bir vizyona sahip olacağımızı az da olsa anlayabiliyor olacağız. 

Geleceği tasarlamak, bugünden başlar. Bugünün insanını anlamadan, gerçek anlamda bir gelecek tasarımı hayal etmek mümkün olamaz. Design Thinking yaklaşımı bizlere gelecek hakkında güzel bir vizyon oluşturmak konusunda yardımcı olabilir. Temelde beş adımda ilerleyen bu yaklaşım ile gelecekteki nesillerin neleri kullanacağı, nasıl hissedeceği ve nasıl problemlerle karşılaşacağını az da olsa öngörebiliriz. Şimdi gelin bu metodoloji ile gerçekleştirilmeye çalışılan inovatif çözüm ve ürünlere bir göz atalım.

1- Beyin gücü ile çalışan robotlar:

Robot arm being used with brain signals © Alain Herzog 2021 EPFL

Bilim kurgu filmlerinin neredeyse hepsinde karşımıza çıkan insan beynini okuyabilen ve bunu farklı verilere çevirebilen yapay zekâ destekli robotlar hayal edin. Bu robotlar çok yakında hayal olmaktan çıkıp hayatımıza girebilir. Sistem henüz test ve prototip aşamasında ancak şimdiye kadar test edildiğini gördüğümüz en ilginç ve pratik kullanımlardan biri, İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü Lozan'daki (EPFL) araştırmacıları tarafından yapılıyor.

Bir makine öğrenimi algoritması, bir robot kol ve bir beyin-bilgisayar ara yüzü sayesinde bu araştırmacılar, tetraplejik hastaların (vücudunun üst ve alt kısmını hareket ettiremeyenler) dünya ile etkileşim kurmaları için bir araç yaratmayı başardılar. Çok yakında bu ve benzeri ürünleri sağlık, üretim ve pazarlama gibi birçok sektörde görebilirsiniz. Düşünce gücü ile yönetilen makineler hayal değil geleceğin tasarımlarından biri olma yolunda hızla ilerliyor.

2- 3D baskı teknolojisi ile üretilmiş kemikler ve organlar

Günümüzde 3 boyut baskı teknoloji evlere kadar girmiş ve genellikle hediyelik eşya ve oyuncak sektöründe kullanılıyor gibi görünse de bu teknoloji çok yakın bir zamanda önce inşaat sektöründe yer almaya sonra da özellikle sağlık sektöründe ciddi anlamda kullanılmaya başladı. Ortopedi uzmanlarının en büyük problemi olan kişiye uygun iskelet destek ekipmanları eskiye oranla daha hızlı ve daha pratik bir şekilde üretilmeye başladı. Gelecekte çok daha ileri bir versiyonu ile karşı karşıya kalacağımız sürpriz değil.

Öyle ki bu alanda uzun zamanda çalışmalar yapan Ossiform şirketi, insan kemiklerine benzer özelliklere sahip bir malzeme olan trikalsiyum fosfattan farklı kemiklerin hastaya özel ikamelerini oluşturarak tıbbi 3D baskıda uzmanlaştı. Bu teknoloji 3D baskılı kemikleri kullanmayı şaşırtıcı derecede kolaylaştırıyor. Hastane tetkikleri sırasında ihtiyaç duyulan özel bir implantın 3 boyutlu modeli oluşturuluyor. MRI teknolojisi sayesinde cerrah tasarımı onaylıyor ve daha sonra kemik 3D baskı tekniği ile basıldıktan sonra ameliyatta kullanılabilir hale gelebiliyor.

3- Dijital ikiz teknolojisi

Kullanıcıların sağlıklarını takip edebilecekleri Q Bio panosu © Q Bio

Sanal ortamda sizinle birebir kopyalanmış bir dijital klon varlık hayal edin. Bu klon sizinle ilgili tüm bilgileri an be an takip ediyor ve sizdeki değişimleri de anında güncelleyerek bedeninizdeki tüm değişimleri aynı zamanda gösterebiliyor. Oldukça ilginç geldi değil mi? Belki de anlam veremediniz ancak birçok bilim kurgu filmine de konu olan Dijital İkiz Projesi insan vücudunun tüm özellikleri ile bir dijital ortama aktarlıp incelenmesini hatta farklı deneyimlerin ve tedavilerin sonuçlarının önceden görülmesine olanak sağlıyor. Bu teknoloji sayesinde birçok rahatsızlık ve tedavi süreçleri önceden test edilip simule edilebiliyor ve gerekli belirtiler çok önceden gerçek bedende görülür görülmez müdahale etme şansı veriyor.

Kısacası vücudunuzun her hücresinin sanal olarak bir bilgisayar yardımı ile izlendiğini ve olası tüm tehlikelerin önceden tahmin edilmesini sağlıyor. Aslında bu teknoloji yeni değil. Uçak ve benzeri birçok mühendislik teknolojisinde ileri derecede 3d simulasyonlar yardımı ile kullanılıyor. Hassas parçaların farklı ortam ve farklı durumlardaki aşınmalarını ve sağlamlıklarını önceden test etmek için geliştirmiş ve çok verimli sonuçlar alınmış durumda. Bu teknolojiyi canlı varlıklar hatta insan bedeni üzerinde denemek için kollar çoktan sıvandı. Ne dersiniz? Siz de bilgisayarınıza yüklü bir dijital ikiziniz olmasını ve bedeninizin başına gelebilecek her durumda nasıl tepki vereceğinizi önceden bilmek istemez misiniz?

4- Sanal evrenler (Metaverse ve muadilleri)

Her şey Facebook’un adını Meta olarak değiştirmesi ile başladı diye düşünüyor olabilirsiniz ancak bu konu çok önceden tahmin edilen hatta planlanan bir sanal evren projesinden başkası değil. Tabii ki sürecin olgunlaşması ve bu fikrin internetin yerini alabilecek olması fikri bile neredeyse 20 yıl aldı. 3D modellemeler başladığında mühendisler dijital ortamda eşyalar ve ortamlar tasarlarken bu alanların neden gerçek hayat gibi kullanılmadığını sorgulamaya başladı. Bu sorgulamalar sonrasında meta design dediğimiz sanal tasarım süreçleri çılgınca bir hal aldı ve neredeyse koca şehirler 3D modelleme tekniği ile sanal ortamda yeniden yaratıldı. 

Şimdilik metaverse deneyimi sadece sanal gerçeklik gözlükleri ile mümkün olsa da ilerleyen zamanlarda çok daha pratik ve etkili çözümler ile bu sanal evrenlerde daha fazla zaman harcayacağımız kesin gibi. Aslında ilk aşamada hibrit bir kullanım söz konusu. Tabii ki bu sanal evrenlerin faydası olduğu kadar riskleri de var. Liverpool Hope Üniversitesi'nde yapay zekâ ve uzamsal hesaplama profesörü olan David Reid, metaverse'nin geleceğini ve risklerinden bahsederek, bu yeni sanal dünyaya bizleri nelerin beklediğine işaret ediyor. Bu kadar hızlı bir genişleme ile güvenli ve denetimli bir ortamın olmayacağı aşikâr.

Kaynak

Facebook

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
Türkiye'de 9.05'te Hayat Durdu! Atatürk'e Saygı Duruşu!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"