Emine Çakır Çavdar Yazio: “Hikaye Anlatma, Felsefe Yapma” Dediler mi Size de?

Öyleyse neden var hikayeler ve neden insanlık bin yıllardır varoluş sebebini sorguluyor?

Sayfalar dolusu bilgiyi içinde barındıran sunumunu okuyan anlatıcıyı dinlerken mi, anlattıkları ile duygularınıza temas eden bir anlatıcıyı dinlerken mi konu size daha ilgi çekici geliyor? Hangisi öğrenmeniz ve gelişiminiz üzerinde kalıcı ve pozitif bir katkı sağlıyor?

Hepimizin yaşamında sıklıkla karşılaştığı “Direnç Gösterme-Erteleme” düşüncesine bakarken hikayenin gücünü kullanıyor olsak, bu durumun yaşamımızda yaratacağı düşünce – davranış değişimi nasıl olurdu?

Hikayenin Kahramanı Özgür Mü?

Bazen yaşam bir ejderha gibi güçlü kanatlarıyla ve ağzından oluk oluk çıkan ateşle üzerimize doğru hareket eder, bazen de önümüzde duran, koskocaman, karnı hiç doymayan, insan yiyen bir dağa dönüşür. Koskocaman ağzını açar ve bizi midesine indirmeye hazırdır. Böyle anların olmasına katkı sağlayan olgularsa herkes için değişir. Bazen yeni başlanacak bir proje, iş yerinde teklif edilen yeni bir pozisyon, topluluklar önünde anlatılacak bir sunum karşımıza ejderhayı ya da insan yiyen koca dağı çıkarabilir. O anlarda bir kedi gibi bir kutuya girip saklanmak, kimsenin bizi bulamayacağı bir yerde olmak isteyebiliriz. İçimizden bir ses ertelememizi, vazgeçmemizi, bu başlangıca gerek olmadığını, yapamayacağımızı, yetkinliklerimizin yeterli olmadığını,... söyler durur ve bizi ikna eder. Bazen ne zaman geleceği belli olmayan bir yarına erteleriz başlamayı.

Yarın başlayacağım,

Mükemmel zamanı bekliyorum,

İlk baharda başlayacağım,

Yeni haftada başlayacağım,

Yaz tatili en doğru zaman,

Emekli olduğumda başlayacağım,

Çocuğum büyüsün, o zaman başlayacağım, ... liste uzar gider.

Nihayetinde başlamamış oluruz yani sonuç değişmez. Ertelenen ancak harekete geçmediğimiz için kaçırdığımız fırsatlar listesine yeni bir başlık eklenir.

Ya da tamamen vazgeçeriz. Bu bana göre değil, zamanım yok, yorgunum, yeterli değilim, yapamam, bu kadar insan varken ben mi,... ? Aradan zaman geçip de “keşke” lerimiz, “kaçırdığımız fırsatlar” arasında sayıyorsak bir türlü başlayamadığımız o şeyi; o zaman içimizde tarifi çok da mümkün olmayan bir his apaçık görünür olur. Nereye gidersek bizimle birliktedir artık. Her başlayamadığımız şey, içimizde başka bir rüzgarı besler ve güçlendirir.

Rüzgarın İsmi: DİRENÇ

Yıllar boyunca hep aynı şarkıyı söylemiş, aynı yolları denemiş, birbirinin aynı olan o ezberlediğimiz yollardan başkasını denememiş, bunu da özgürlük, tedbirli olmak veya kendi özgür seçimimiz olarak tanımlamış olabiliriz. Bir film izler gibi yaşamınıza bakın. İçinizdeki direnç rüzgarının sesini dinleyip vazgeçtiğiniz, hiç başlamadığınız şeyleri düşünün. Başlamış olsaydınız yaşamınızda hangi taşların, hangi anların değişikliğine şahit olurdunuz? Başlamış olsaydınız kendinizi nasıl hissederdiniz? Bu başlamış olma halinin getirdiği duygu ile eserinizi ve eseriniz için yaptıklarınızı hayal edin. Bu iş, proje ya da yeni başlangıcın doğurdukları nasıl göründü gözünüze?

DİRENÇ Rüzgarı Ne Kadar Güçlü Esiyor?

Bu sorunun cevabı kendinizi yapmaktan alıkoyduğunuz o şeyin yaşamınıza katkısının gücü ile aynı... Ne kadar anlamı güçlü ve sizin için önemli ise DİRENÇ de işte tam da onun kadar güçlü.

Bana bir hikaye anlat, içindeki DİRENÇ Rüzgarını keşfedelim...

DİRENÇ uyumaz, hep odaktadır, her zaman nettir, kahramanı çok iyi tanır, tam bir laf cambazıdır.... Ve en önemlisi de DİRENÇ asla Kahraman olmadan yaşayamaz. Direnç, yenilikçi her projemizin içinde bizi durdurmak için ortaya çıkar. Bizden beslenir. Biz olmadan yaşaması mümkün değildir. Ve bir gün gelir beslediğimiz şeye teslim olduğumuzu keşfederiz.

Herkesin DİRENÇ Rüzgarı Farklı Eser

Sizin için anlamlı olmayan bir başlangıç için DİRENÇ Rüzgarı tahtından kalkıp konuşmaya başladı mı hiç? Bu sorunun cevabı genellikle “HAYIR”dır. Direnç, yaşamımıza katkısı olacak, ruh dünyamızı ve bizi dönüştürecek yeniliklerin kokusunu hemen alır. Sonra da konuşmasına başlar. Bunu yapmalıdır da... Eğer yapmazsa Kahramanın yaşamında tek otorite olan Direnç, tahtını kaybetme tehlikesi ile karşılaşabilir. Bu durum gerçekleşirse de; Kahraman hayatının sorumluluğunu üstlenecek, gerçek özgürlüğe doğru adım adım ilerleyecek, tüm tanımlarının ve ezberlediklerinden sıyrılıp yaşamı boyunca üzerine giydiği tüm gömlekleri teker teker çıkartacaktır. Ve elbette hiç bir otorite bunu istemez! Direnç Rüzgarının isteği canlı olan ve kendisine itaat eden bir kahramandır.

Özgür İradesi ile Yaşayan Kahraman Nasıl Yaşar?

Gerçekçidir. Başına gelen olaylarda her zaman aynı yolları denemez. Korkusunu ve içindeki Direnç Rüzgarını görür, fark eder, gözlemler. Onu anlamaya, bu durumun kendisinde yarattığı etkinin farkına varmaya çalışır. En sık sorduğu soru; ŞU AN BURADA NE OLUYOR? sorusudur. Gayretini varsayımlara, yorum yapmaya ve sanrılar için değil GERÇEK OLANı anlamak için harcar. DİRENÇ Rüzgarı bize inançlarımız ve ezberlediğimiz -meli, -malı’larla eserken, gerçeğin peşinde olan kahraman ise hiç bir tanımın esiri olmadan “Şu an burada ne oluyor?” sorusunu sorar. Tanımlardan ve ezberlediklerinden özgürleşmiş kahramanın gerçekçi adımları vardır. Korkularını, endişelerini, kaygılarını görmek için Direnç Rüzgarı’nı dinler. Duyduklarını, hedefine giden yolda araç olarak kullanır, hareket adımlarını belirler. Seçimlerini özgür iradesi ile yapan kahramana canlı olmak yetmez. O, yaşamı tüm renkleri, farklılıkları, zenginlikleri, zor ve kolay anları, fırsatları ile yaşamak ister.

Merhaba, Bana Çaya Gelir Misin?

Direnç rüzgarının resmini çizmeye, onunla sohbet etmeye, sizi yaşama bağlayan anlamlı hikayenizde onunla iş ortaklığı yapmaya ne dersiniz? Unutmayın ki tanışmadığımız her biz ile yabancı oluruz. Tanıştıkça anlamaya, birbirimizi beslemeye ve kapı önlerimizdeki bahçelerde yaratıcı fikirler üretmeye başlarız. Ona seslenmeyi ve tanışmak istediğinizi söyleyin. Başlangıçta şaşırsa da eminim ki davetinizi reddetmeyecektir. Unutmadan; Maskelerinizi takmayı, misafirinizi bahçenizde ağırlamayı ve sosyal mesafe kurallarına uymayı unutmayın.

Sağlıcakla,

Emine Çakır Çavdar

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!