“Beni seviyor musun?” dedi kadın. “Seviyorum” dedi adam. Bir soru ve dıştanlıkla verilen bir cevap, çözdü mü şimdi bu sevebilme basiretini? Fazla yağlanmış bir halatta sarsılmadan yürüme becerisi gibi, yer çekimi ve ten çekimi arasında direnen bir gayret işi bu. Hem kimsenin de yüreği yok şimdilerde bu ahenkle yürüme yetisine. Kimse aşık değil çok, hem “aşk” ulu orta sarf ediliyor her yerde, izahının eski cazibesi bile yok. Diyor ya Ahmet Kaya şarkısında; “Ne sen Leyla’sın ne de ben Mecnun”. Ama bu konuda haksızlık etmeyelim şimdi. Koca çölde, çokta karşı cins çeşitliliğinin olmadığı, tek taşın bütün sorunları bıçak gibi kesebilme gücünün keşfedilmediği, hissetmenin koku, et, saç ile çok ilişkilendirilmediği çağda işler daha kolay olmalı. Varsa yoksa Leyla ile Mecnun.
Tebrikler, derin bir yürek ve kafadan çıkmış başarılı bir fikir yazısı olmuş. Paylaşımınız için teşekkür ederiz. Anlayana....:) Ayrıca "Aklı yok, fikri var" biri okumuş, kavramış bir de dislike atmış:)))