Saray, anca böyle üzgün üzgün takip edebiliyordu süreci...
Fakat bu durum en başta gayrimüslim halk tarafından tepkiyle
karşılaşır. Müslümanlar ile eşit hak demek, birçok yükümlülüğün altına girmek
demektir.
Peş peşe gelen başarısız müdahalenin sonucunda başta ekonomi
olmak üzere durum daha da kötüye gitti. Dış borç sürekli artarken gelen paralar
hiçbir şekilde sanayiye aktarılamadı. Yerli üreticiler birer birer batarken,
yabancı tüccarlar ve sanayiciler zenginleşiyordu.
Bunun yanında ordunun da siyasete dahil olduğu ilk vaka
olarak kayıtlara geçti.
Kendilerini “aydın geleceğin başlangıcı” olarak gören
cemiyetin hedefi kişiler değil, sistemdi. İlk sorun Tanzimat Dönemi’nde
uygulanan politikalardı. Osmanlı, bu politikalar nedeniyle borçlanmış ve
emperyalizmin hedefi olmuştu.
Yeni Osmanlılar’ın faaliyetlerinin de etkisiyle, ki bunlar
artık tek insan yönetimi için korkulur hale gelmişti, 1867 yılında Kararname-i
Ali çıkartıldı. Gazete ve dergilere uymaları gereken yasaklar bildiriliyor,
devlete de gazete kapatma yetkisi veriliyordu.
Örneğin görseldeki gazete Tercüman-ı Ahval gazetesidir. İlk özel gazete olmasının yanında ilk makaleyi, Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi'ni yazan Şinasi de Genç Osmanlılar'dandır.
Ancak Sadrazam Ali Paşa, atama ile kendi yandaşlarını Şura’ya
doldurunca onun da bir etkisi kalmadı.
İnsanlar varlığını bilmediği şeyin yokluğunu çekmez. Bu ülkenin en büyük sorunu hakların hep verilmiş olması. Yani bir başkaları bizim için düşünmüş ve vermiş. Cumhuriyet, demokrasi, kadınlara seçme hakkı vs. vs. Bu yüzden insanımızın çoğu haklarının ne olduğunu bilmeden kolaylıkla devrediyor. Bugün ki siyasetin beslendiği noktalardan biri de bu.