Björk'ü sadece bir müzisyen olarak tanımlamak asla doğru olmaz. Kendisi disiplinarası işlere imza atan bir sanatçı. Onu bir içeriğe sığdırmak mümkün olmasa da 90'lardan bu yana inşa ettiği benzersiz müzikal kariyerine kısaca değineceğiz. Buyrunuz...
Björk'ü sadece bir müzisyen olarak tanımlamak asla doğru olmaz. Kendisi disiplinarası işlere imza atan bir sanatçı. Onu bir içeriğe sığdırmak mümkün olmasa da 90'lardan bu yana inşa ettiği benzersiz müzikal kariyerine kısaca değineceğiz. Buyrunuz...
Aktivist bir anne ve babasının çocuğu olarak dünyaya gelen, yetişen Björk; Reykjavik'te yerel bir okulda eğitim alıp klasik piyano ve flüt dersleri almaya başlamış. Bir okul resitalinde Tina Charles'ın 70'leri kasıp kavuran hit şarkısı I Love to Love'ı söylemiş. Öğretmenleri ise bunu kayda alıp o zamanlar İzlanda'nın tek radyosu olan RÚV'a bu kaydı göndermiş. Bu kayıttan sonra ulusal bir başarı yakalayan Björk'e bir plak şirketinden teklif gelmiş. Böylelikle 1977 yılında Björk henüz 11 yaşındayken ilk stüdyo albümünü yayımlamış oldu.
Önce 'Spit and Snot' adını verdiği kadınlardan oluşan bir punk grubu kurdu. 1980'de 'Exodus' adını verdiği bir caz grubu kurdu. JAM80 adlı müzik grubuyla çalışmalar yaptı ve tabii bu arada müzik okulundan da mezun oldu. 1982'de bas gitarist Jakob Magnússon ile birlikte 'Tappi Tíkarrass' adını verdikleri müzik grubunu kurdu. 1982'de 'Bitið fast í vitið' adında EP çıkardıktan sonra 1983'te Miranda adında bir albüm yayımladılar. Bu sırada da gitarist Þór Eldon ve sürrealist grup Medusa ile tanışarak Rokka Rokka Drum adını verdikleri bir grup kurdular.
Daha sonra bir radyo programında İzlandalı müzik gruplarından isimlerle bir performans sergiledi ve bu da gothic rock sounduna sahip bir gruba daha vesile oldu. Bu süreçte Björk vokalini geliştirdi. Bu projeyi devam ettirme kararı alarak 'Kukl' ismini verdikleri bir müzik grubuna dönüştüler. 1983'te ilk single'larını çıkaran grup, İzlanda'da bir müzik festivalinde İngiliz punk grubu Crass'in ön grubu olarak sahne aldılar. 1984'te The Eye adını verdikleri albümlerini yayımlayarak iki aylık bir Avrupa turnesine çıktılar. 1986'da ise ikinci albüm yayımlandıktan kısa bir süre sonra grup kişisel sebeplerle yollarını ayırdı.
O dönemler eşi olan Thor Eldon'ın da bulunduğu, ilk başta bir müzikal işbirliği olarak başlayan ardından bir müzik grubuna dönüşen bir grup Sugarcubes. Björk'ün bu döneminden hâlâ hafızalarda yer edinmiş olan grubun da ilk İngilizce sözlü şarkısı Birthday idi. 1987'de çıkan bu şarkının başarısı sonrası Elektra adlı plak şirketi grupla anlaşma imzaladı. Böylelikle 1988'de Life's Too Good adını verdikleri ilk stüdyo albümlerini çıkardılar. Albüm tüm dünyada bir milyonu aşkın satış rakamına ulaştı. Hem Kuzey Amerika'da hem de Birleşik Krallık'ta önemli başarılar elde etti. Fakat grup 80'lerin sonuna doğru çeşitli sebeplerle müzikal boşluklar yarattı. Bu süreçte Björk tabii ki boş durmayıp başka başka müzikal birliktelikler yürüttü.
Ki bu album 2011 yılında bile hâlâ İzlanda'da en çok satan albümlerinden biriymiş.
Londra'ya taşındı ve orada Nellee Hooper adlı yapımcıyla çalışmaya başladı. 1993'te Human Behaviour adlı ilk uluslararası solo hit parçasını yayımladı. Aynı yılın yaz aylarında ise yetişkin yaşlarının çıkış albümü olan Debut'u yayımladı. NME gibi birçok prestijli müzik platformu tarafından yılın albümü olarak adlandırıldı. ABD'de platinle onurlandırıldı. 1994'te iki dalda Brit Ödülünün sahibi oldu. 1995'te ise Post adını verdiği ikinci albümünü yayımladı. Bu albüm de Rolling Stone'un Tüm Zamanların En İyi 500 Albümü adlı meşhur listesinde kendisine yer buldu.
Björk'ün en deneysel ve dışa dönük albümü olarak tanımlanan bu albüm başta Jóga olmak üzere müthiş şarkılarla donatılmıştı. 1999'da ise Lars von Trier'in Dancer in the Dark filminin müziklerini yapacakken sonrasında filmin başrol oyuncusu da oluverdi. Cannes Film Festivali'nden en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Björk, filmin duygusal ve fiziksel olarak kendisini çok yıprattığını ve bundan sonra bir daha asla oyunculuk yapmayacağını söyledi. Thom Yorke ile birlikte film için seslendirdiği I've Seen It All adlı şarkı Oscar kazandı.
2004 yılında tamamen vokal odaklı çalıştığı Medúlla adını verdiği albümünü çıkaran Björk, ertesi yıl deneysel sanat filmi olan Drawing Restraint 9'nın soundtracklerini üstlendi.
2011'de ise bilim ve doğa temalı albümü Biophilia'yı yayımladı.
Aynı yılın sonunda ise şarkıların akustik versiyonlarının olduğu Vulnicura Strings adlı albüm yayımlandı. Son olarak da 2017'de 'Tinder albümüm' olarak adlandırdığı Utopia'yı yayımladı ve 61. Grammy ödüllerinde En İyi Alternatif Müzik Albümü kategorisine aday gösterildi.