Oyunlar birçok içerikle dolu açık dünyalarıyla uzun oynanışlar sunuyor. Bir de açık dünya etkinliklerinin üzerine başarılı bir atmosfer eklendiğinde unutulmaz deneyimler edinmek kaçınılmaz hale geliyor. Bu listemizde dağlardan, tepelerden uzaklaşarak beton dünyalara gidiyor; şehir atmosferi konusunda etkileyici işler çıkaran yapımları listeliyoruz.
İşte şehir atmosferine sahip birbirinden keyifli 15 oyun...
Assassin's Creed Syndicate oyunundaki Londra tasarımı Ubisoft'un sanat ve açık dünya tasarımı konusunda ne kadar başarılı olduğunu kanıtlıyor. Sanayi Devrimi esnasında Londra'yı ziyaret etmek kesinlikle müthiş bir deneyimdi.
Uzak gelecekteki distopik şehirlerden biri olan Night City ise siberpunk türünün nimetlerinden yararlanıyor ve neon ışıklarla ıslanan dar sokaklarında bizi teknolojinin hegemonyasıyla etkisi altına alıyor.
Tabii rastgele ortaya çıkan araçlar, yaşanan çökmeler ve buglardan dolayı gerçekçiliği de sürekli zarar görüyor.
Tam anlamıyla bir açık dünya olmasa da inanılmaz başarılı bir şehir tasarımına sahip olan The Last of Us Part II, post-apokaliptik şehir tasarımı konusunda çıtayı akıl almaz bir noktaya yükseltiyor. Terk edilmiş şehrin her yerinde bir hikayeyle karşılaşmak ve her köşesinde geçmişin yankılarını duymak mümkün.
Kendisini ciddiye almama konusunda başarılı bir iş çıkaran Saints Row ise bizi Steelport şehrine davet ediyor. Çeteler, mafyalar, uzaylılar ve genel olarak kaosla dolu olan yapım şehri bir oyun alanına çevirmenize izin veriyor.
Son yılların en başarılı süper kahraman oyunlarından biri olan Marvel's Spider-Man ise yüksek gökdelenlerin arasında ağlarımızla süzülmemize izin veriyor, canlı bir şehir tasarımıyla karşımıza çıkıyordu.
Üzerinden yıllar geçse de Los Santos'u ilk kez ziyaret edişimizi bugün gibi hatırlıyor, şehrin tüm haritasını adeta hafızalarımızda tutuyoruz. Her köşesini avucumuzun içi gibi bildiğimiz Los Santos şüphesiz oyunlardaki en başarılı kent tasarımlarından biridir.
Kurgusal bir bölge olan Kamurocho, gerçekte Tokyo şehrinde bulunan Kabukicho bölgesinden esinlenerek geliştirildi. Gece gündüz fark etmeksizin ışıl ışıl parlayan bu sokaklarda çok çete üyesi patakladık.
Sleeping Dogs şehir ve açık dünya deyince akla gelen en unutulmaz oyunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Hong Kong'un insanı boğan dar sokaklarında ve çatıştığımız geniş caddelerinde ne çok vakit geçirmiştik.
New York'dan esinlenerek tasarlanan Empire Bay ise Mafia II'de karşımıza çıkmış ve aklımızı başımızdan almıştı. Karlı sokakları ve şehrin cıvıltısıyla kaynayan caddeleri sayesinde Empire Bay, 1950'li yılların New York şehrine götürmüştü bizleri.
En tehlikeli kurgusal şehirlerin başında gelen Gotham ve Arkham ise Batman oyunlarında kapılarını bize açmış, her köşesinde bir gizemin bulunduğu devasa labirentler olmuştu. Batman olarak Gotham'ın üzerinde süzülmek başarılı şehir atmosferi iyice güçlendirmişti.
Aiden Pearce olarak Chicago'nun tek renk sokaklarında gezmek, yeri geldiğinde tüm şehri karanlığa boğmak pek keyifli bir deneyimdi. Ubisoft oyunun grafiklerinde geri adım atsa da Chicago atmosferi uzun bir süre aklımızda kalmaya devam edecek.
Virüs ve korkuyla kaynayan bir New York'u defalarca kez oyunlarda ve filmlerde gördük. Ama Prototype bunu o kadar başarılı bir şekilde yaptı ki oyun çıkış yaptığı dönemin çok daha ötesinde olmayı bildi.
Bir diğer Rockstar Games oyunu olan L.A. Noire, hem inovatif oynanışı hem de polisiye türündeki başarısıyla kendine has bir yapım olmuştu. 1947 yılında Los Angeles'i görmek ise pastanın üzerindeki kiraz niteliğindeydi.
Post-nükleer bir ABD tasviri deyince Fallout 3'ten daha iyisi gelmiyor aklımıza. Washington'un radyoaktif sokaklarında yağmacılarla çatışmak, birbirinden grotesk yaratıklarla karşı mücadele etmek oyunun atmosferini büyük oranda güçlendiriyor, Washington keşfedilmeyi bekleyen devasa bir nükleer çöplüğe dönüşüyordu.
Los Santos 2004'te, 2013'te ve 2021'de de nefis bir şehir olmaya devam ediyor. Rockstar Games imzalı tüm yapımlarda gördüğümüz 'canlı ve gerçek hissettiren bir şehir konsepti' Los Santos ile tam potansiyeline ulaşıyor.