Acaba bastırdığımız üst beyin ihtiyaçları olabilir mi? Alt beyinin tersine üst beyin yenilik ve değişim sever. Farklı yollar denemeyi, diğerleriyle iş birliğini, problemleri çözmeyi, yaratıcı olmayı, öğrenmeyi sever. Üst beyin bizi diğer bütün canlılardan ayıran fonksiyonlarımızın evidir. Ne yazık ki bu fonksiyonlar toplumsal hayatta pek de hoş karşılanmaz. Atalarımızdan miras kalan “icat çıkarma”lar, “eski köye yeni adet”ler hep bu hoşnutsuzluğun ifadesidir. Çünkü sadece bireysel olarak değil, toplumsal olarak da farklı olandan, başka bir yoldan gidenden hazzetmeyiz. Oysa başka yoldan gitmek hepimizin temel ihtiyaçlarından biridir. Kendi yolumuzdan gitmek. Kendi özgün yanımızı bulup onu ifade ettiğimiz yolumuz. Hayatın başımıza geldiği yol, bu yoldur. Burada başka türlü bir akış vardır. Hiçbir şeyi kontrol etmemize gerek kalmadan her şeyin kendi kendine yolunda olduğu bir akış. Bir adım geriye çekilip baksak bizim için neredeyse kusursuzca hazırlanmış bir düzen görürüz.
Bu akışı her hissettiğimde aklıma bir film sahnesi gelir. İndiana Jones serisinin bir bölümünde kahramanımız elinde yerli kabilenin hazineleriyle birlikte bir kanyonun içinde yerlilerden kaçmaktadır. Kanyon daracık geçitlerden oluşuyor, karanlık. Öyle bir yere geliyor ki, yol bitiyor. Aşağısı uçurum. Yukarı doğru yol yok, karşı tarafa doğru geçit yok. İndiana’nın önünde derin ve kapkaranlık bir boşluk uzanıyor. Eğer yakalanırsa yerliler onu öldürecek. O anda hazinenin içindeki mesajı hatırlıyor: “sen adım attığında belirecek yollar.” İndiana çaresizce o derin karanlık boşluğa adımını atıyor. Düşüp öleceğini zannederken ayağının altında bir basamak belirdiğini fark ediyor şaşkınlıkla. İnanamayarak yeni bir adım daha atıyor ve o adımın altında da bir basamak beliriyor. İndiana her adım attığında ayağının altında basamaklar beliriyor. Önünde değil, altında. Yani her seferinde o adımı atma cesaretini göstermesi gerekiyor.
Belirsizliğin içinde güvenle yol almak bu olsa gerek. Burada denklemi tersine çevirmiş oluruz: Önce güvende hissedip sonra adım atmak yerine önce adım atıp sonra güvende hissederiz. Farkında olmadan dış faktörlerden bağımsız içsel bir güvenlik hissi geliştiririz. Biz adım attıkça hem üst beynimizin yenilik ihtiyacını hem de alt beynimizin güvenlik ihtiyacını karşılamış oluruz. Bütün beynimizle, ruhumuzla, özümüzle yola devam ederiz.
İşte hayatın başımıza geldiği o yol böyle bir yol. Kontrolü bir kenara koyup kendimizi o bilinmez boşluğa bıraktığımızda olan her şey hayat. Bizim hayatımız. Bize düşen tek şey bilinmezliğin içinde, başarısızlık riskine rağmen inandığımız şeyin peşinden gitmek ve cesaretle o adımı atmak.
Eda Bozköylü