Oysa doğada hiçbir canlı, bir diğerine insan gibi zarar vermez. Ve bu yüce gönüllü insan, himayesine aldığını sandığı doğaya muhtaç. Yer, altından çekildiğinde anlıyor acizliğini ve artık doğa yavaş yavaş el çekiyor bu uslanmaz çocuğundan.
Ve insan, doğadan öğrenmeli varoluşu. İhtiyacı kadar olanı kullanmayı, önce yavrularını korumayı, birlik olmayı, sürüsüne sahip çıkmayı, yemeğini suyunu elde ettiği kaynağa hainlik yapmamayı.
Duyularımız… Kısıtlı algımızla, idrak edemediğini yok sayan insanın; çevresinde en aciz olanı, aslında en eksik olanı olduğunu söylesem?
Yerine mıhlanmış gibi duran ağaç kolonisinin, bir diğerinin varlığı için çabası insanlık için ders olabilir.
Büyük ve yaşlı ağaçlar, diğerleriyle küçüklerden daha fazla iletişim kurarlar. Anne ağaçlar, yavru ağaçları himayesine alır. Ağaçlar, komşularını yaklaşan zararlı haşarat atakları konusunda uyarır ve saldırıya uğradıklarında istilacılara karşı birbirlerini korurlar. Savunma sırasında birbirlerine kimyasal işaretler göndererek, onların savunmaya hazırlanmalarına yardım ederler. Birbirleri aralarında karbon alışverişi yaparlar. Kilometrelerce uzunlukta veri ağından oluşan, son derece kompleks bir iletişim ağları vardır. Biz insanların teknoloji yoluyla gerçekleştirebildiklerini, onlar kendi varoluşlarındaki katkılarla gerçekleştirebiliyorlar. Yüce insan ise kendi eksikliğinden dolayı, onu sadece odun parçası sayarak, zarar vermeyi hak görüyor. Vahşiliğimiz cehaletimizden.
Kalbine sağlık Ece 🌸