Sevilmemekten mi?
Sizi verdikleriniz için seven birinin sevgisine ne kadar ihtiyacınız var? Bu gerçekten sevgi mi yoksa alış-veriş mi? Sizin o kişi için yaptıklarınızın karşılığında gördüğünüz ilgiye (sevgi demiyorum) ne kadar güvenebilirsiniz? Sizi gerçekten seven biri her halinizle yanınızdadır Sevgisine, varlığına güvenirsiniz. Eğer sevgisine güvendiğiniz biri ise dengeyi yeri geldiğinde “hayır” diyerek, her koşulda dürüst ve samimi olarak da kurabilirsiniz.
Reddedilmekten mi?
Başkalarına “evet” derken kendinize daha ne kadar “hayır” diyeceksiniz? Eğer bu evetleri söylerken sığındığınız VİCDAN’sa ve o kişiyle aranızdaki tek bağ oysa koparın gitsin! Yapamıyorsanız bunun yalnızca narsistik egonuzun bir oyunu olduğunu fark edin. Kişi kendine verdiği değer kadar başkasına değer verir, kendini sevdiği kadar başkasını sevebilir. Narsistik egonun oyununu bozmanızın belki de zamanı gelmiştir.
Güçsüz görünmekten mi?
Gücünüzü kime ve neden ispat etme gayretindesiniz peki? Canı gönülden istemeden yerine getirdiğiniz bir talebi yada kendi kendinize edindiğiniz bir görevi bırakmak daha büyük güç değil mi? Gücünüzü kimseye ispat etmek zorunda değilsiniz. Bir yetişkin olarak karar verebilir ve uygulayabilirsiniz. Ve bırakmak, tutunmaktan daha büyük güç gerektirir her zaman.
Terk edilmekten mi?
Peki sizin kendinizi terk etmişliğiniz herhangi birinin terk etmesinden daha ağır değil mi?
Bilimsel gerçekler gösteriyor ki yalnızlık korkusu ölüm korkusundan daha yaygın bir korku. Ama bir gerçek daha var ki hayata yalnız geldiniz ve ömür boyu yanımızda olabilecek tek kişi kendinizsiniz. Başkaları için kendini terk edenler yalnızlığından deli gibi korkar. Bu; tanımadığı, birlikte eğlenemediği, belki de pek sevmediği birine katlanmak gibidir.
Hiç kimse için kendinizi terk etmeyin. Bir yerlerde bıraktıysanız da geri dönüp alın ve bir daha ayrılmayın. (bu konuya özel bir makale daha yazacağım yorumlarda istenirse)
Onaylanmamak takdir edilmemekten mi?
Aldığınız onay içinize siniyor mu peki?
Onayı veren kişi/kişilerin kendi yaşam biçimlerine, tecrübelerine, hayat görüşlerine, sizinle olan ilişkisine (kıskançlık vs dahil) göre onay verdiklerini fark edin. Ve kendi hayatlarında mutsuz olanlar başkalarının hayatları için yorum yapar dururlar. Kendisiyle mutlu olan ise ilgilenmez kimseyle. Onay beklediğiniz merciinin (burada baş rol maalesef anne-babalarda) kendi hayatındaki kararlarında ne kadar başarılı olduğuna bakın. Ve hayatın sizin hayatınız olduğunu hatırlayın. Gerekiyorsa nazikçe hatırlatın.
Takdir edildikçe daha fazlasını yapıyorsanız, büyük ihtimalle kullanıyorlar sizi. Az ama öz söyleyeyim.
Bu soruları kendine sorup adım atanları şimdiden kutlarım. Atamıyorum diyenler için sonraki yazılarımda çocukluk travmalarının etkilerini anlatacağım, takipte kalın.
Herkes için sağlıklı, keyifli, neşeli ve tabii ki zinde bir yaşam diliyorum. 😊
Instagram
Facebook
Twitter
Web
tutulmaydı, maskelerle yüzleşmeydi, gölgelerimize çalışmaydı derken şahane bir içerik düştü önüme👌 ve çok teşekkür ediyorum 🙏🦋