Ece Benligiray Yazio: Birincil Besinlerle Besleniyor muyuz?

Ve düşünün…

Hayatımın tüm bu alanlarında her şey istediğim gibi olsaydı, nasıl bir hayatım olurdu? Gerçekten istediklerimle yaşadıklarım arasındaki farklar neler? Aradaki farkların kapanması için ne olması gerekli? Ben bu dengenin neresindeyim? Daha da önemlisi… Yaşadığım hayatın neresindeyim?

Bir önceki yazımızdan devam ediyoruz. Henüz okumadıysanız oradan başlamanızı tavsiye ederim.

Beslenme deyince “gıdaları” da uzun uzun konuşacağız elbette ama önce Birincil Besinler konusunu netleştirelim.

Çünkü hemen hepimiz aslında “sağlıklı olmak için” ne yemesi, daha da net olarak ne YEMEMESİ gerektiğini biliyor! Bol kimyasallı abur-cuburlardan, rafine şeker ve rafine unla yapılmış tatlılardan ve aslında bedeniniz ile uyumsuz tüm gıdalardan bahsediyorum. Bedeniniz ile uyumlu olması ne kadar doğal olduğuna bağlı. O konuda da doğru bildiğiniz yanlışlar çok. Gıdalara geldiğimizde anlatacağım…

Gıdalar en son dediğim gibi. Önce BİRİNCİL BESİNLER. Yani duygularımız. İnsanın bütüncül doğasını besleyen ilk unsur. Duygular. İnsan sosyal varlık, hem bilişsel hem de ruhsal gelişim için ilişkiler en önemli ihtiyacımız. Duygularımızın en çok tetiklendiği alanlardan biri de ilişkilerimiz. Diğer alanlara da tek tek gireceğiz.

'Yaşadığım hayatın neresindeyim?' sorusunun cevabını bulamadıysanız ya da hayatınıza bakarken öncelik sıralamanıza sevdiklerinizi (çocuk, anne, baba, eş/sevgili) koyduysanız fazla kilolarınızla ilgili ilk ipucunu yakaladınız demektir. Hayatınızı gözden geçirirken merkezde SİZİN olmadığınız her denge bozuktur çünkü. Kendinizi besleyemezken başkalarını besleme çabanız vardır. Kendi duygusal ihtiyaçlarınızı karşılayamaz/talep edemezken başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak için kendini feda etmeler, kızgınlıklar hatta pişmanlıklar vardır. 

Daha da ileri gidelim. Özveri gibi gördüklerinizin altında bile “Yaptıklarımı bir gün takdir eder/ onun için ne kadar önemli olduğumu fark eder/ ben onun için bunları yaptıkça beni daha çok sever” düşünceleri vardır. İçten içe, alttan alta bir karşılık bekleyişi vardır ve günün sonunda bu bekleyiş hep hayal kırıklıkları ile karşılanır.

Şimdi; eğer kilo sorunu yaşıyorsanız (fazla ya da az) bakın ilişkilerinize. Siz başkalarını bu kadar besleme gayretindeyken kendiniz hep aç mı kalıyorsunuz?

Kendinizi merkeze koyamadığınız için, kendinize zaman/kaynak ayırırken ne kadar suçlu hissediyorsunuz? Kendiniz için yapmak istediklerinizi ne kadar erteliyorsunuz? “Hayır” diyemediğiniz için yapmak istemediklerinizi ne kadar yapıyorsunuz? “Benim de ihtiyaçlarım var!” diyerek sevdiklerinizden destek talep edebiliyor musunuz? Ve dürüst olun kendinize…

Ama ben bunları yaparken de mutluyum mu diyorsunuz? O zaman sadece kendiniz için yaptıklarınızdan suçluluk duymadığınız, yapmak istediklerinizi ertelemeden yaptığınız, yeri geldiğinde “Hayır” diyerek talepleri “gerçekten istediğinizde” karşıladığınız, sizin ihtiyaçlarınızın da sevdikleriniz tarafından fark edilip karşılandığı bir senaryoyu hayal edin. “Mutluyum” zannettiğiniz şeyin aslında öğrenilmiş çaresizliğiniz olduğunu fark edeceksiniz.

Sizi besleyecek ilişkiler dengesi buradan itibaren kurulmaya başlayacak işte. İlişkilerinizden beslenmeye başladıkça, tatlı istediğiniz azalacak, abur-cubur ihtiyacı kalmayacak, gece yemeleri usulca hayatınızdan çıkacak.  Şimdiye kadar yaptıklarınız için kendinize sakın kızmayın. Yavaş yavaş, adım adım değişebilir hepsi. Sadece önce fark edip karar vermek, sonra da birazcık bilinçli çaba lazım. Hayat boyu diyet yapmak için gösterdiğiniz çabadan çok daha az bir çaba hem de 😊

Her ilişkinin kendi içindeki dinamiklerine göre yöntemleri, sonraki yazılarımda anlatacağım. Sevgili ilişkilerinden başlayacağız.

Şimdilik hoş kalın…

Instagram

Facebook

Twitter

Web

Popüler İçerikler

Milli Futbolcu Merih Demiral, U16 Milli Takımına Verdiği Sözü Tuttu
Donald Trump: "Rehineler Serbest Bırakılmazsa Orta Doğu Cehennemi Yaşar"
Bir Döneme Damgasını Vuran Evlilik Programlarında Yaşanmış En Utanç Verici Anlar