Savaşı devam eden iki ülkenin birbirine karşı güven duymasını sağlamak aynı anda şu üç ihtiyacı karşılanmayı zorunlu hale getirdi;
- uzun ve yapıcı bir görüşme trafiği,
- endişelerin karşılıklı olarak giderileceği güven ortamı,
- her iki taraf için de güvenilir ve şeffaf bir partner bulunması.
Türkiye hem Karadeniz’e kıyısı olması hem Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tek taraflı uygulama yetkisini elinde tutması, NATO üyesi olarak Rusya ile Ukrayna arasında çıkan savaşın barış ile sonuçlanması için her iki ülkenin de güvenini kazanarak arabuluculuk rolünü üstlenmesi ve dünyada varlık gösteren küresel gıda krizinin çözülmesi için İstanbul’da kurulacak müşterek koordinasyon merkezi ile birlikte askeri anlamda tüm güvenlik önlemlerini temin ederek dünyaya nefes aldıracak yolu açması bakımından çok önemli bir rol üstlendi.
Üstlenilen bu rol ve sorumluluğun diğer ülkeler için kazanım ve Türkiye için olası risklerine bakarsak neler söyleyebiliriz?
Rusya 24 Şubat tarihinden itibaren başlattığı savaş ile 2014 yılında Kırım’ın ilhakında olduğu gibi dünya devletlerinin daha sessiz kalacağını, Ukrayna’nın parçalanmasına çok sert bir tepki vermeyeceğini düşünürken bir anda kendini dünya ekonomik sisteminin dışında, en önemli partnerleri ile anlaşmazlık içinde buldu. Oligarkların ve iş adamlarının mal varlıklarına el konuldu, sporcuları birçok önemli turnuvadan men edildi. Artık belirli bölgelerde Rusça konuşmak siyasi bir mesaj haline geldi. Almanya savunma sanayisini arttırırken, silahlanırken NATO topraklarını korumak konusunda en ateşli açıklamayı yaptı.
Tarafsızlığını bozan İsveç ve Finlandiya NATO’ya üyelik sürecini başlattı. Diğer taraftan Rusya’nın işgali milyonlarca Ukrayna vatandaşını Batı’ya göçe zorlarken, Batı Bloğu içerisinde Rus kültürünü, dilini bu topraklara taşıyan milyonlarca insan farklılıkların azalmasında nüfus politikaları açısından bilmeden önemli bir etki yarattı. Rusya, savaşı sadece Ukrayna toprakları ile sınırlı tutsa da savaşın bedelini dünya geneline ödetecek bir strateji izledi. Kendisini izole eden tüm devletleri göç, enerji ve gıda alanında, alternatifleri ile kısa sürede çözülemeyecek ya da atlatılmayacak bir krizin içine sürükledi.
Avrupa ülkelerinden gönüllü olarak enerji arzını düşürmesi istenirken, eskiden yetiştirilen ancak günümüzde var olmayan bazı ürünlerin tekrar canlandırılması talep edildi. Rusya’nın Ukrayna’da petrol rafinelerini vurması ve dolaşımda artan maliyetler ihracatı farklı sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Havaların aşırı ısınması sonucunda daha koruyucu politikalar uygulayan ülkeler de tahıl ihtiyacını karşılamaktan uzak durunca bu sefer Rusya’nın mayınların temizlenmesine ve üç limandan Türkiye ve BM’nin garantörlüğünde tahıl ihracatına onay vermesine bir şart daha eklendi: Rusya’nın kendi ürünlerinin de ihracatının yapılması.
Anlaşılan seçimde yine makarna var