Ece Baban Yazio: NATO Zirvesi Sonrası Dünya Kaçınılmaz Sona Yaklaşıyor mu?

24 Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın Donbas bölgesini özgürleştirmek amacıyla Ukrayna’ya gerçekleştirdiği askeri harekât 28 – 30 Haziran 2022 tarihleri arasında Madrid’de gerçekleşen NATO Zirvesi’nin tarihi bir öneme sahip olmasına da neden oldu. Rusya’nın yakın çevre doktrini ile NATO’nun genişleme politikasının karşı karşıya gelmesi sonucunda NATO şemsiyesi altına girmek isteyen ülkeler arasına Finlandiya ve İsveç de katıldı. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in tarihi bir fırsat olarak değerlendirdiği bu durum NATO içerisinde savunma ve güvenlik anlayışının ortak bir zeminde kabul görmesi gerekliliğini de üye ülkelere bir kez daha hatırlattı.

Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusu söz konusu olduğunda Türkiye haklı güvenlik endişeleri doğrultusunda terörle mücadelesinde bu iki ülkenin uygulamaları nedeniyle üyeliğe adaylıklarını veto etti.

NATO’nun vizyon genişlemesi

NATO’nun 2030 vizyonu, 4 Nisan 1949'da imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması'na dayanarak kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün iş birliği ve etki alanını küresel sorunları da dahil ederek genişletildiğinin işaretini taşıyordu. 

Rusya Federasyonu devlet başkanı Putin’in gerçekleştirdiği tarihi konuşma sonrasında NATO’nun öncelikli tehditleri de 2030 vizyonunda belirtilen Rusya Federasyonu’nun bir devlet olarak Çin’in ise daha çok ekonomik ve teknolojik anlamda bir rakip olarak konumlandırılmasını daha farklı bir noktaya taşıdı. 

Finlandiya ve İsveç ile imzalanan mutabakat

Türkiye’nin PKK ve uzantıları olan PYD-YPG terör örgütü ile mücadelesinde NATO çatısı altında bulunan üye ülkelerin, başta ABD olmak üzere ve İsveç ve Finlandiya gibi üyeliğe aday ülkelerin Türkiye ile bu konuda ortak politikaya sahip olması önemli.

28-30 Haziran 2022 tarihlerinde Madrid’de gerçekleşen NATO liderler zirvesi Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya adaylığı konusunda vetosunu kaldırması için dörtlü bir zirve gerçekleşti ve sonunda Türkiye’nin endişelerini belirli bir çerçevede belgeleyecek ve gözlem sürecinin kapısını aralayacak bir mutabakat imzalandı.

Mutabakatta yer alan maddelerin hepsi ayrı bir önem taşıyor. 

Özellikle, “Müstakbel NATO Müttefikleri olarak Finlandiya ve İsveç, milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verirler. Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır. Türkiye de milli güvenliklerine yönelik tüm tehditlere karşı Finlandiya ve İsveç’e tam destek verir. Finlandiya ve İsveç terörizmi tüm biçim ve tezahürleriyle en kuvvetli şekilde reddeder ve kınar. Finlandiya ve İsveç, tüm terör örgütlerinin Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri saldırıları açık ve net biçimde kınar, Türkiye’yle ve mağdurların aileleriyle en derin dayanışma duygularını ifade eder.” maddesi ile “Finlandiya ve İsveç, PKK’nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu teyit eder. Finlandiya ve İsveç, PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler içerisinde yer alan veya bu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt eder.

Türkiye, Finlandiya ve İsveç bu terör örgütlerinin faaliyetlerini engellemek amacıyla aralarındaki iş birliğini artırmaya karar vermişlerdir. Finlandiya ve İsveç, bu terör örgütlerinin emellerini reddeder.” ifadeleri özellikle Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik tüm tehditlerin ilerleyen süreçlerde Türkiye’nin tanımladığı şekilde kabul edilmesi ve tüm milli güvenlik tehditlerine karşı üyeliğe aday iki ülkenin Türkiye ile ortak politikalara izleyip izlemeyeceği alınması gereken meclis kararını etkileyen en önemli süreç olacaktır.

Bu sebeple Madrid’de gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi, diplomasinin işlemesi ve iyi niyet adımlarının atılması açısından oldukça önemli bir zirve. Diğer açıdan ise bir gözlem süreci olarak sonuçları belirleyecek adımların atılması için kıymetli. Bu sebeple görüşmelerde kaybetmek ya da kazanmak üzerine yapılan kesin çıkarımlar bizi yanlış yorumlamaya götürebilir. Haklarımızı elimizde saklı tutmak ile birlikte Ukrayna – Rusya savaşının yol açtığı küresel sorunlarla mücadelede Türkiye’nin stratejik rolünü öne çıkartmak ve ortak kazanımların içine dahil olmak için NATO üyesi olarak uluslararası bir mutabakat ile yazılı olarak milli güvenlik tehditlerinin PKK ve uzantıları ile tanımlanması bugün atılan önemli bir adım. Bundan sonrasını ise gözlem süreci belirleyecek.

Stratejik konsept ve Çin

Madrid’de dikkat çeken diğer önemli bir konuda Çin’in NATO’nun çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine meydan okuduğu konusunda varılan fikir birliği. Stratejik konsept kapsamında özellikle Çin’in askeri ilerlemeleri, yeni siber saldırı kabiliyetlerini artırması, enerji arzı endişeleri, küresel krizler, Rusya’nın Ukrayna üzerinden dünyada yarattığı geniş çaplı tehditler ön planda tutuluyor. Doğu kanadının korunmasında revizyon yapılması, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline yanıt, gıda krizine bulunacak çözüm ve Rusya’nın artık dış ortak değil bir tehdit olarak tanımlanması öne çıkan başlıklar arasında yer alıyor.

Bu durum da bize gösteriyor ki gerçekleşen zirve bir yandan Türkiye’nin terörle mücadelesinde NATO üyesi ülkelerin bundan sonra izleyeceği politikalar ve alacağı kararlar açısından önemliyken diğer yandan Çin ile tüm dünyayı farklı bir gelecek bekliyor. Asıl cevaplanması gereken soru ise tüm bunlar Kissinger kabusunu hayata geçirir mi? Çin ve Rusya askeri ve ekonomik anlamda ortak bir zeminde güçlerini birleştirir mi? Yeni dünya düzeninin oluşumu kaçınılmaz bir noktaya geldi, tek ümidimiz bu süreçte taşlar yerine otururken her ne olursa olsun kaçınılmaz olanın üçüncü bir dünya savaşı olmaması. 

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi