Ancak bu tüm sorumluluğu genlerimize atmamız ve başımıza gelen her şeye kaderimiz dememiz de adil olmayacaktır.
Hayatta değiştirebileceklerimiz ve değiştiremeyeceklerimizi ayırd etmek önemlidir. Anne ve babamızdan aldığımız genetik mirasın sadece genlerden ibaret olmadığını, ebeveynlerimizin de kendi ebeveynlerinden aldıkları epigenetik miraslarını da bizlere kendi yaşam tercihleri ile şekillendirerek bize aktardıklarını artık biliyoruz.
Genlerimiz değiştiremediklerimiz kısmına yazılsa da genlerimizin etkinliklerini değiştirmek elimizde.
Ailemizden aldığımız bir diğer miras olan epigenetik mirasımızı (genlerimizin hangi oranda çalışacağını belirleyen metilasyon profilleri) çocuklarımıza ve hatta torunlarımıza da aktarıyoruz. İşte artık bu bilgiyi edindiğimiz andan itibaren kendimize ve yaşamımıza daha bilinçli tercihlerle yön verebilmeyi seçme özgürlüğümüzü kullanmaya başlayabiliriz.
Genlerimizin kaderimiz olmadığı; bilimsel verilerle elde ettiğimiz genetik hassasiyetlerimizi yönetebildiğimiz, sağlık ve esenlik halimizin korunduğu ve geliştirebildiğimiz yaşam tercihleri ile bireysel dönüşümlerimizin mümkün hale geldiğini neden siz de deneyimlemeyesiniz ki!
Gıda hassasiyetleri, otoimmün hastalık yatkınlıkları, ilaç cevapları, uyku düzeni, allerjiler, kilo alımı, ruh sağlığı, depresyon ve anksiyete durumu, stres yönetimi, vitamin ve mineral ihtiyaçları, bağırsak sağlığı, kas yapısı gibi tüm yaşam alanlarımızla ilgili olarak genetik yapımız ve mevcut epigenetik profilimizin birlikte değerlendirildiği bilimsel ve kadim bilgilerin birlikte harmanlanarak bireysel yaşam dönüşümünün başladığı sihirli bir değnekle sizi tanıştırmak isterim: