"Düzce'nin Nesi Var?" Diye Soranlara Verilebilecek 8 Muhtemel Cevap

Sezarın hakkını sezara, Düzce'nin hakkını da Spor sokağa vermek lazım. Merkezde neredeyse hiç bir özelliği olmamasına rağmen hipnoz olmuş gibi kendinizi Spor sokakta turlarken bulabilirsiniz. Her köşede ve pasaj çıkışlarında bağırma kavramını yeniden yazan ergen kardeşlerimiz; girişte,çıkışta,ortada olmak kaydıyla 3 adet simitçilerimiz; kişi başına düşen çakma parfüm dükkanı dünya ortalamasının üstünde olan sıra sıra dükkanlarımız; ve daha birçok şeyi bulamayacağınız güzide sokak.

'Onlarda var bizde niye yok?!' diyerek yıllarca dizlerimizi dövdük bu dertten ve sonunda (sanırım 2013) bizim de oldu bir AVMmiz. Evet en büyük derdi düzcenin buydu ve çözülmüş oldu (!)

Depremden sonra depremzedeler için yapıldı. Fakat yeri geldi kent ormanında, yeri geldi amfide, yeri geldi lise çıkışlarında 'herkes' vakit geçirdi. Yapılan iş merkezleri nasıl bir amaçla yapıldı bilinmez ama çok da işe yaramadığı (en azından dükkan sahipleri için) aşikar. Düzce merkezde oturanların burada kaybolması da olasılık dahilindedir.

Islah çalışmalarından önce tam bir 'dere' olan, fakat şimdi biraz daha normalleşen merkezdeki güzide akar suyumuz. Ulaşım yapılıyor mu? Hayır. Manzarasına karşı yemek yiyebiliyor musunuz? Hayır. Gidip köprüden olta atıp balık tutabiliyor musunuz? Hayır. Maksat su olsun...

Üzerinde Büyük Cami, Cedidiye Cami, Belediye, Valilik ve daha bir çok önemli noktaların bulunduğu, Düzce'nin merkezini oluşturan uzunca bir cadde. Merkeze geldiğinizde muhtemelen işlerinizin çoğunu burada halledersiniz ve sonra usulca çekilirsiniz bu caddeden. E daha ne olsun!

Gün yaklaşık olarak bu saatlerde biter buralarda. Arkadaşlar arasında klasik muhabbettir:

-Ne yapalım?

-Bu saatte ne  yapılır ki?

-Ne yapalım?

-Her yer kapalı olur şimdi.

-Ne yapalım?

-Bi tur mu atsak Spor sokakta.

-...

(Söylemeye gerek yok. Tabii ki erkeklerin arasında geçebilir ancak bu konuşma(!))

Akçakoca ilçesi haricinde diğer ilçeler neredeyse köy görünümündedir. Akçakoca'nın da en büyük artısı tabii ki denizidir. Düzce ile arasında yarım saatlik bir mesafe olan ilçe yazın Almancı ailelerimiz tarafından akına uğrar. Şahin marka arabalarla algida şemsiyelerini plajlarda sergileyen genç arkadaşlarımızı da anmadan geçmeyelim. Derindir, adım attın mı feleğin şaşar animallah. Traktör tarafından çekilen tren görünümlü 'turist aracı', aralarında henüz nelerin döndüğünü İsviçreli bilimadamlarının bile anlayamadığı dalgakıranları, her gelenin gözleriyle aradığı deniz içindeki petrol arama noktaları özelliklerinin arasında sayılabilir. Her ne olursa olsun iyidir, güzeldir. Diğer ilçelerimiz Cumayeri, Çilimli, Yığılca, Kaynaşlı, Gümüşova ve Gölyaka'dır. Bu ilçelerimiz Akçakoca kadar gözde değildir malesef. Yaklaşık 13.000 nüfusa sahip Cumayeri ilçemizden de bunu anlayabilirsiniz.

Bunlardan en öne çıkanlar Efteni Gölü, Güzeldere ve Samandere şelaleleridir. Düzce'nin yerlilerinin bir türlü 'fırsat bulup gidemediği' ama İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerden gelenlerin devamlı ziyaret ettiği harika güzellikteki nadide yerlerimizdendir bunlar.

Düzce İstanbul ve Ankara gibi iki büyük şehrin tam ortasında olmasına rağmen bir türlü hak ettiği değeri görememiştir. 'Eskiden küçük İstanbul'muş olm buralar' muhabbetlerinin sonu gelmez bu topraklarda. Sokaklarında neredeyse herkes birbirine selam verebilir, el ele tutuşan gençlerin içinde hep bir tırsma olur, gidilen yerde soda-çay en çok tüketilen içecek konumundadır. Çok da şımarıklık etmeden söylemek lazım yine de yaşanır bu ufak ilimizde. Sessizdir, sakindir, büyük şehirdeki telaş/koşulturma yoktur. Zaten boşuna dememişler 'Bi New York, bi Paris, bi de Düzce'. Ve HAYIR, ARTIK BOLU'NUN İLÇESİ DEĞİLİZ!

Popüler İçerikler

Daron Acemoğlu'nun Atatürk Hakkındaki Yorumlarına Gelen Tepkiler
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
Acun Ilıcalı Futbol Yatırımlarına Devam Ediyor: Yeni Takımı Slovenya'dan