Duygu Kar Yazio: Kiev’de Sirenler Çalarken

Kendisi kadar küçük beyaz bir güvercin gönderdim Alisa’mın avuçlarına.  Küçücük bir öpücük kondursun küçük tatlı yanağına. Biraz neşelenir, mutlu olur ümidiyle. Sahi ne yapıyordur o daracık ve kalabalık sığınakta? Sığınağa sığamaz ki benim küçük Alisa’m.  Alisa’m kıpır kıpırdır. Kabına sığmayan, yaramaz bir çocuktur. Bakmayın ona yaramaz dediğime. Alisa’mın bir gülüşü vardır; dünyalara bedel. Öyle kocaman güler ki ağzı kulaklarına değer, inci gibi parlayan dişleri görünür. Elleri, ayakları üşümüş müdür orada? Savaşın ne anlama geldiğini bile bilmiyorken acı acı çalan siren seslerinden nasıl da korkmuştur. Gülüşü donmuştur ağzının kenarında. Ya oyuncakları? En sevdiği pelüş kuzusunu yanına almış olsa keşke. Ona evi hatırlatan bir şey iyi gelebilirdi.

Masum çocukların gözlerindeki parıltıyı solduran, küçücük yüreklerin korkuyla çarpmasına neden olan bu savaş hangi merhametsiz kalbin icadı?

Fütursuzca bombalamalar, rastgele sıkılan kurşunlar hangi sevgisiz yüreklilerin planı? Bir şehri işgal etmenin açıklanabilir tek bir mazereti ne olabilir. Hırs ve bencillikten başka…

Alisa’yla bir hafta öncesinde görüntülü konuşmuştuk. Gözlerinden neşe ve canlılık fışkırıyordu adeta. Bir öteye bir beriye koşup durdu görüşme boyunca. Sabah televizyonlardan Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açtığını öğrendik. Neyse ki başkent Kiev’de bir çatışma yoktu. Henüz.  Diğer gün Rus füzelerinin Kiev’i de bombaladığı haberlerini görünce işte o an Alisa’m bir yumru gibi yüreğime oturdu. Bu yumru gözlerime ve burnuma baskı yapıyor, gözlerimden gözyaşları sızdırıyordu.

Dini, rengi, kültürü ne olursa olsun nerede bir zulüm haberi duysak, biz normal insanların etkilenmemesi elde değil. Büyüklerin ne gibi çıkarcı politikaları var. Bilmiyorum. Bildiğim şey; şu an Alisa’mın korkuyor olması, evinde sıcak yatağında yatamıyor olduğu, sıcak bir çorba içemiyor oluşu… Elbette bu savaş da bitecek. Geçmişte biten diğer savaşlar gibi.  Geride harap olmuş bir şehir, buruk binlerce kalp, çaresiz yüzlerce insan kalacak. Yeniden toparlanmak için maddi ve manevi enerji gerekecek. Ya bu enerjiyi barışa, huzura, sağlığa harcasaydık. Bu nasıl olurdu?

Bundan birkaç ay önce, bu savaş ihtimalinden söz etmişlerdi. Ben savaş çıkma ihtimalini çok uzak görüyordum açıkçası.  Yok canım. Bu devirde, savaş mı kalırmış? Evet, barış dolu bir dünyada yaşamıyoruz belki. Hatta üstü örtülü ve sistemli olarak uygulanan birçok işgalden ve soykırıma varacak zalimliklerden de haberimiz oluyor. Hatta Güneyimizde sürmekte olan sıcak bir savaş devam etmekte… Suriye halkının yüzlerce yıldır yaşadığı anavatanından, yedi kuşak yaşadığı topraklardan çıkmak zorunda kalmaları da yine böyle bir acı. Afgan halkına uygulanan, baskıcı ve tutucu Taliban rejiminin insanlık dışı zulüm ve işkenceleri de hatırımda.  Ama ateş ocağa düşünce durum daha bir elim oluyormuş meğer. 

Savaşlar bitsin. Bu hır gürler sona ersin. Huzur dolu bir dünya olsun. Diyeceğim ama sanırım dünya döndükçe ne savaş bitecek ne de bu hır gür. Bize düşen barışın ve huzurun tarafını seçmek. Belki bir gün iyilerin sayısı artar da kötüler bu kadar ayyuka çıkamaz. Alisa’mın gülümsemesi hiç solmaz. Alisa’m ve tüm çocuklar ve bütün insanlık için barış dolu bir dünya diliyorum. 

Duygu KAR OKUL

Popüler İçerikler

Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı