E=mc² 'yi artık biliyoruz; fakat Einstein hayat hakkında ne düşünüyordu acaba, buyurun okuyalım?
E=mc² 'yi artık biliyoruz; fakat Einstein hayat hakkında ne düşünüyordu acaba, buyurun okuyalım?
Kaynak: Albert Einstein, Fikirler ve Tercihler, 1954
Evet gerçekten klişe ama her zaman sorulmaya layık bir soru bu. Biz ölümler çok garibiz! Hepimiz, hangi amaçla olduğunu bilmediğimiz fakat bazen bunu hissettiğimizi düşündüğümüz kısa bir misafirlik için dünyadayız.
Fakat başka insanlar için de var olduğunu bilmeli insan. Her şeyden önce, mutluluğumuz tamamen başkalarının gülümsemesine ve refahına bağlıdır ve tanımadığımız diğer birçoğunun kaderine duygudaşlık bağlarıyla bağlıyızdır.
Evet, felsefi açıdan insanın özgürlüğü diye bir şey olduğuna inanmıyorum. Herkes, sadece dış değil, aynı zamanda içsel gereklilikle aynı çizgide olarak hareket ediyor.
Schopenhauer'in 'İnsan istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez.' sözü, benim ve diğer insanların karşılaştıkları yaşam zorlukları karşısında sürekli teselli sağlayan ve hiç bitmeyen hoşgörü kaynağı haline gelmiştir benim için.
Kusura bakamayın ama insan veyahut diğer varlıkların varoluş anlam ya da amaçlarını araştırmak bana hep saçma gelmiştir. Bunun yanında herkesin çabalarının ve yargılarını yönünü saptayan birtakım ilkeler vardır.
Bu açıdan mutluluk vesaire gibi şeylere hiçbir zaman birer amaç olarak bakmadım. Tabirimi mazur görün fakat amaçsal mutluluğa ya da rahatlığa bağlı bir ahlak, bana domuz ağılının pisliğini çağrıştırıyor.
(Güler.) Söylemiştim... Benim ilkelerim... Yolumu aydınlatan ve zaman zaman hayatı daha keyifli karşılamamda cesaret veren ilkelerim iyi, güzel ve doğrudur. Dış dünyayla, sanat ve bilim alanlarındaki çabalarla asla ulaşılamayacaklarla ilgilenmeseydim hayat bana boş görünürdü.
Buna karşın İnsanların çabalarının herkesçe bilinen hedefleri; mal, mülk, başarı, lüks bana her zaman rezilce gelmiştir.
Eğer bu sorunun cevabını biliyor olsaydım, kendimi dindar olarak nitelerdim. Ama bu soruyu sormak da anlamsız demek istemiyorum; çünkü kendi hayatını anlamsız olarak niteleyen bir insan hem mutsuz hem de yaşamaya değmezdir.
Bir insanın gerçek değeri ise önce kendisini, kendisinden ne ölçüde ve nasıl özgürleştirdiğine bakılarak anlaşılır. Hayatlarını insanlığın gelişmesine adamış kişilerin en çok sevilmesi gerektiği doğru bir yargıdır.
Yaşayabileceğim en güzel şey gizemdir. Ve görüyorum ki gerçek sanat ve bilimin temelinde olan duygu da budur. Üzülerek söylüyorum ki bunu bilmeyen, ne olduğunu merak etmeyen ve şaşırmayan insan ancak bir ölü kadar değerlidir ve gözlerindeki ışık sönmüştür.
Biliyor musunuz, korkuyla içli dışlı olsa bile dinlerin ortaya çıkmasının nedeni de bu gizemin yaşanmasıdır? Ulaşamayacağım şeyler olduğunu biliyorum ve bu ilkelliğime dayalı duygularım ve bilgim, beni gerçekten dindar bir insan yapıyor.
Yarattıklarını ödüllendiren ve cezalandıran veya amacı olan bir Tanrı'yı ve dahası öldükten sonra yaşayacak olan bir insanı kavrayamıyorum. Bırakın gerek korkuyla gerekse saçma bir bencillikle, zayıf insanlar bu tür düşüncelerle beslensinler.
Hayatın sonsuzluğu ve dünyanın büyüleyiciliğinin gizemli yapısının bir parçasını bile anlamak için çaba gösteren aklımla beraber bu hayatta mutluyum ben.
Rica ederim. Diyeceğim şu ki demokrasiden sapmayın. Her insana yalnızca bir birey olduğu için saygı gösterin, kimseyi kahramanlaştırmayın. Bir gösteri olan insan hayatında gerçekten değerli bir şey varsa bireyin yaratıcılığı ve duygularıdır.
Bu yüzden sürüden olmayın, kendi başınıza asil ve yüceyi yaratmaya çalışın. Sürü olmanın en üst noktası olan savaştan kaçının. Ve insanlık olarak savaş denilen şeytanlığı ortadan kaldırmak için var gücünüzle uğraşın.
Vay doğru yazılmış sözcükler, özen gösterilmiş imla kuralları, gözlerim yaşaracak..nereden yürüttünüz bu içeriği doğruyu söyleyin 😬