Başaramadılar.. Dursun hastaneye 300 metre kala pes etmiş, hocası Bülent'le masör Mehmet'in kollarında son nefesini vermiş. Biz hepimiz bu gencin ölümü karşısında çaresiz orada kalakalmıştık. Ben bir cenaze töreninde daha önce hiç bu kadar perişan insan görmemiştim. Kimse böylesine sevilen bir insanın yok olup gittiğine inanamıyordu.
Ben de düşüncelerim arasında kaybolmuştum. Aklıma antrenörlük yaşamımın çeşitli dönemleri, çocuklarım Patrick ve Manuela geliyordu. Manen tükenmiştim. Bir yıl daha sabretmem gerekti. İkinci kez şampiyon olmak istiyorduk.
Hemen hemen otuz yıldan beri genç insanlarla birlikte iyi zamanlar da kötü zamanlar da geçirmiştim. Birlikte zaferleri tattığımız kadar yenilgileri, haksızlıkları da yaşamıştık. Bu dünyadaki bütün şampiyonlukları, bütün galibiyetleri, en parlak zaferleri seve seve verirdim. Yeter ki bu delikanlıyı, Dursun'u geri alabileyim...
Bu kitabı Dursun'a adamak istiyorum. O bana hayatımda ne kadar güzel yıllar geçirdiğimi hatırlattı. Ne kadar şanslı olduğumu, futbolun hayatım boyunca neler kazandırdığını.. Yazık ki bunların bir çoğuna o erişemedi..
''Ve futbol topu, onun bir gün gerçekleşeceğini umduğu hayallerine çarpıp yıktı. Uzaklara doğru yuvarlanıp gitti....''
Hem o yaşta gencecik vefat eden Dursun Özbek'in hem de Galatasarayımızı Avrupalı yapan Derwal'e Allah Rahmet Eylesin
Daha Önceden Biliyordum Ben Bunu.
hangisi hangisinin yeğeni ? vefat eden mi başkanın yeğeni yoksa başkan mı vefat edenin yeğeni ?