Hiç bitmeyecek matemimizi paylaşan diğer bütün milletlere saygıyla...
Hiç bitmeyecek matemimizi paylaşan diğer bütün milletlere saygıyla...
İngiltere’den Malaya, Sovyetler Birliği’nden Moskova, Romanya’dan Regina Marina, Fransa’dan Emile Bertin, Almanya’dan Emden, Yunanistan’dan Hydra gemileri Yavuz'un arkasında eski düşman, ebedi dostlarına selam vermek için sıraya girerler.
Almanya, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, İran, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Yunanistan askeri onur kıtaları bayrakları ve kılıçlarıyla Atatürk'ü selamlarlar.
Neue Zürcher, Zeitung adlı İsviçre gazetesi Gazi'nin cenazesinde ortaya çıkan bu tabloyu şöyle tasvir eder:
“Atatürk’ün cenaze töreni, onun son zaferi oldu. Tabutunun önünde
karşıtlarının hepsi sessiz kaldı. Türk ve Alman askerleri, tabutunun
arkasında bir sırada yürüdüler; bir diğer sırada Stalin ve Hitler’in
temsilcileri yan yanaydılar; hem Valencia hem de General Franco çiçek
yollamışlardı. Tabutun önünde Faşistler, Demokratlar ve Komünistler
eğildiler.”
Şimdi gelin bakalım bu 'faşist, demokrat ve komünistler' kimlermiş?
Nazi Almanya'sında dış işleri bakanlığı da yapan von Neurath, I. Dünya Savaşı'nda ağır yaralanır ve kendisine demir haç nişanı takılır. Etnografya Müzesi önünde çekilmiş bu fotoğrafta Gazi'yi selamlarken görülür.
Sonraları mareşal unvanı da alacak olan Sir Birdwood Çanakkale'de bizzat Atatürk'e karşı savaşmış bir İngiliz subayıdır. Cenazedeki bu Etnografya Müzesi'nden naaşı selamlama fotoğrafına ve diğer fotoğraflarına bakıldığında Birdwood'un eski düşmanı için hüznü ve saygısı göz çarpar.
1933 ve 1936'da 3. Fransa Cumhuriyeti'nde iki kez başbakanlık yapmış olan Sarraut, Türkiye'ye ise içişleri bakanı sıfatıyla gelir ve Gazi'nin cenazesi için en önlerde yerini alır. Fransa'nın sömürge politikasını da destekleyen Sarraut aslında Hatay sorununda Atatürk'ün karşısında saf alanlardandır.
Uluslararası ilişkiler uzmanı, eğitimci ve bir akademisyen olan Potemkin Sovyetlerin Dışişleri Halk Komiser Yardımcısı olarak müttefikine saygı için o gün Ankara Palas'ın önünde yerini alır.
Bir sanatçı da olan Aloisi 1. Dünya Savaşı sırasındaki kahramanlıklarından ötürü 'Baron' unvanı kazanan bir devlet adamıdır. Ve o tarihlerde sorun yaşadığımız Mussoli'nin dışişleri bakanı olarak Gazi'ye saygı için İstasyon Caddesi'ndeki korteje katılır.
Hayatı cephelerde geçen ve kökeni Osmanlı'ya karşı ayaklanan Sırplara kadar giden Nedic, savunma bakanı olarak geldiği Ankara'da Etnografya Müzesi önünde Atatürk'ü selamlar.
1897'de Osmanlı'ya karşı savaşan ve askerliğinin yanında oldukça hareketli bir siyasi hayatı olan Metaksas, Türklere karşı yapılacak savaşlara karşı çıkmasıyla tanınır. İlber Ortaylı'nın aktardığına göre şöyle der: “Yok oldu zannettiğiniz ordularını Türkler yine toparlar ve bir sabah aniden karşınıza çıkarlar.' Bunun yanında 1937'de Türkiye'ye gelerek Atatürk ile görüşen Metaksas, Gazi'ye hayranlığını hiçbir zaman gizlemez. Ve Etnografya Müzesi'nin önünde ellerini kavuşturarak dostuna son kez hoşça kal der...
İsviçre gazetesi zaten olayı özetlemiş... “Atatürk’ün cenaze töreni, onun son zaferi oldu. Tabutunun önünde karşıtlarının hepsi sessiz kaldı. Türk ve Alman askerleri, tabutunun arkasında bir sırada yürüdüler; bir diğer sırada Stalin ve Hitler’in temsilcileri yan yanaydılar; hem Valencia hem de General Franco çiçek yollamışlardı. Tabutun önünde Faşistler, Demokratlar ve Komünistler eğildiler.”
bugün biri ölse en fazla katar'dan bi tane entarili davar gelir, o da ayak üstü ucuza istanbuldan arazi kapatıp döner memleketine...