Ölüm tehditleri almaya başlamışi hatta tehditle de kalmamış 2 kez ölüm tehlikesi atlatmış. 1 yaşındaki kızı Maya için endişelenmeye başlayınca da ülkesini terk etmek zorunda olduğuna karar vermiş.
Türkiye'de karşılarına çıkan ilk insan kaçakçısı onları 13.500 Euro'ya Yunanistan'a götüreceğini söyleyerek dolandırmış.
Fırtınalı bir yolculuğun sonunda Yunanistan'a ulaşmışlar, ancak bot da kayalıklara çarparak parçalanmış. Sağ kurtulmuşlar, ancak bu sefer de Atina'da insan kaçakçılarına ulaşmaları gerek... Hasan kaçakçıları bulabileceği kafeleri gezerek yanında Ebu Şebab adlı bir adamla Zizit'in kaldığı eve gelmiş.
Maya için 4 bin Euro daha isterken, bir de şart koşmuş: Maya ile Zizit birlikte seyahat etmeyecek, çünkü Maya, AB vatandaşı biriyle seyahat etmek zorunda!
Ebu Şebab aslen Suriyeli bir İsveç vatandaşı olarak, Maya'yı kendisi götürmeyi teklif etmiş. Önce kendisi ile kızın güvenlik kontrolünden geçeceğini, ardından Zizit'in onları takip edeceğini anlatmış. Aynı uçakta olsalar dahi, Maya'nın sakin durması için Zizit'ten ayrı uçması gerektiğini de eklemiş.
Meryem'in kızın ayrılışı kadar zor bir ayrılığın ardından Ebu Şebab Maya'yı alıp Zizit'in yanından ayrılmış. Onu geriden, Maya'nın görmeyeceği şekilde takip etmesini istemiş. Maya ve Ebu Şebab'ın güvenlik noktasından geçişlerinde hiçbir sorun çıkmamış, ancak Zizit'in pasaportunun sahte olduğu anlaşılmış ve havaalanı dışına atılmış.
O... Çocukları'ndaki Meryem ve kızının hikayesinin bir başka türlüsü gelmiş başlarına... Zizit Yunanistan'da kalmış ve kızı hiç tanımadığı bir adamla gitmiş. Zizit'i sakinleştirmeye çalışan kardeşi Hasan, parayı almak için adamın onlarla irtibata geçmek zorunda olduğunu hatırlatmış. Dünyanın en zor 6 saatinin ardından, Ebu Şebab aramış ve kızının iyi olduğunu, onun da bir baba olduğunu ve kızına bir çözüm bulana kadar iyi bakacağını anlatmış.
İtalya'nın hangi şehrinde olduklarını açıklamadan, kızının durumunun iyi olduğunu şimdi uyuduğunu açıklamış ve ona telefonla çektiği bir fotoğrafını atmış. Zizit biraz olsun rahatlamış ve adama karşı bir güven duygusuna bürünmüş.
Ebu Şebab, kızını tanıdığı birine bırakması gerektiğini anlatmış. Zizit'in aklına gelen tek kişi ise eski bir hastası olmuş. Almanya'da mülteci olarak yaşayan Hasna'ya ulaşıp, gelene kadar kızına bakması için yalvarmış. Hasna, kızı Dortmund'a getirirlerse alacağına dair söz vermiş. Ebu Şebab da kızı verdikleri adrese götürüp kapıya bırakmış ve telefonla haber vermiş.
Hasna, Maya'yı kendi çocuklarından ayırmadan bağrına basmış ve her gün Zizit'e fotoğraflar göndererek ona sahip çıkmış. Zizit, kızının aç ve açıkta olmadığını bildiği için biraz olsun rahatlasa da, çocuğuna ne zaman kavuşacağına bilemez bir halde çözüm yolları aramaya başlamış.
Zizit bu ayrılığın ardından bütün gücünü toplamış ve Almanya'ya nasıl gidebileceğini araştırmaya başlamış. Ebu Şebab'ın tanıdıklarından biri, bu sefer İtalya pasaportu ile Avusturya uçak bileti sağlamış.
Avusturya'da gara ulaşıp Frankfurt'a giden bir trene binmiş. Yorgunluktan trende uyuyakalmış ve pasaport isteyen güvenlik görevlisinin sesiyle uyanmış. İtalyan pasaportunu gren görevli İtalyanca bir şeyler söylemesini isteyince, Zizit Almanya'ya gelmiş olmanın da verdiği rahatlamayla ağlayarak gerçekleri anlatmaya başlamış.
Zizit sınırdışı edilmese de bir para cezasına çarptırılmış ve Münih'teki mülteci kampına yerleştirilmiş. Bu sırada da Zizit'in anlattıkları üzerinden Ebu Şebab ve Hasna'yı bulmak için Alman polisi kolları sıvamış. Zizit'in ifadesi İngilizce alındığı için de yanlış anlaşılmalar oluşmuş ve Hasna da kaçakçı çetesinin bir parçası sanılarak evine gece baskını düzenlenmiş.
Dortmund'a bir türlü nakledilmeyen Zizit, bu ayrılığa ve tüm yaşananlara daha fazla dayanamayarak, bir gece kamptan kaçmış ve Hasna'nın evine ulaşmış.
20 günlük ayrılığın ardından büyük buluşma gerçekleşmiş.
Zizit üç saat boyunca kızını kucağından bırakmamış ve onu öpüp koklamış. Kızının o olduğundan emin olmak için doğum lekelerini bile kontrol etmiş. Kavuşmanın ardından da kızı ile Dortmund'da bulunan mülteci merkezine kayıt yaptırarak yeni bir hayata başlamışlar. Bu sırada yanlış anlaşılmalardan ötürü hayatında ilk kez mahkemeye çıkan Hasna da yanlış bir şey yapmadığını yalnızca ülkesnden bir arkadaşına yardım ettiğini savunarak beraat etmiş. Hatta yargıç, kendisinden özür dilemiş.
Almanca öğrenmeye başlayan Zizit, yeterli seviyeye geldiğinde Almanya'da mesleğini yapmaya başlamak ve o ülkenin vatandaşları gibi vergisini ödeyerek bir hayat kurmuş olmak istiyor.