Türkiye’nin atın nesillerini yıldırmaya çalışan askeri
cuntanın yaptırmış olduğu cezaevlerinden biri olan Diyarbakır Cezaevi ya da Diyarbakır Askeri Cezaevi,
Diyarbakır'da kurulan cezaevi. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden sonra yaşanan
işkenceler ile ön plâna çıktı.The Times gazetesine göre 'Dünyanın en kötü
şöhretli 10 cezaevi' arasında yer almaktadır.1981 ve 1984 yılları arasında
cezaevinde 34 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi sakat kaldı.Cezaevi hakkında
belgeseller çekildi ve kitaplar yazıldı. Günümüzde ise okul olması
plânlanmaktadır.1980 yılında E tipi olarak Adalet Bakanlığı tarafından
yaptırıldı, 12 Eylül sonrası askeri yönetime devredilerek Sıkıyönetim Askeri
Cezaevi olarak kullanıldı. 9 Mayıs 1988 tarihinde Adalet Bakanlığına devredildi.E
Tipi Cezaevi yaklaşık, 600 kapasiteli ancak doluluk oranı zaman zaman 900’e
kadar yükselebilmekte; politik tutuklu ve hükümlüler kaldığı D Tipi Cezaevi’nde
ise kapasite 700-750 arasıdır.Aşağıda cezaevin'de zor şartlar altında kalmış olan bireylerin işkence yöntemleri hakkında verdiği bilgiler yer almaktadır farklı bir galeride 1980 yılındaki cuntanın ve cumhuriyetin kuruluşundan itibaren insan haklarını hiçe sayan Türkiye Cumhuriyeti cezaevlerine ait kötü koşullar anlatılıcaktır.
FALAKA:
Yaygın ve sürekli uygulandı. Ayak tabanı, ellerin içi gibi vücudun kaslı
bölümlerine kalas, cop, zr, saz sapı, pik demir vb. vurularak
gerçekleştirilirdi. Bu yöntem, ayak tabanlarını ve el ayalarını patlatır, kaba
yerleri ezer, morartır, tırnakları sökerdi. El ayak gibi herhangi bir yeri
kırar, sakat bırakırdı.
KÖPEK SALDIRTMA: Tutuklu çırılçıplak soyulur, kurt köpeği üzerine saldırtılırdı. Köpeğin ilk kaptığı yer bacak arası olurdu.
ZlNCİR: 20-25 metre uzunluğundaki zincirin uçları iki tutuklunun boynuna
bağlanır, tutuklular sırt sırta verdirilerek ters yönde hızla itilir. Tutuklu
tek ayağından zincirre bağlanır, bu zincir yüksek bir yere asılır, tutuklu bayılıncaya kadar askıda kalırdı.
GERME: Tutuklunun bir bacağı merdiven kenarlığına bağlanır, diğer bacağı da açık bırakılan koğuşun gözetleme deliğine
bağlanıp kapı kapatılır, tutuklunun bacakları koğuş kapısının eni kadar gerilir ve öyle kalırdı. Koşuşturulur, zincir tam gerilince, her iki tutuklu da
sırtüstü yere düşerdi.
AYAKTAN ASMA/TEPE: 50-60 kişi havalandırmaya alınırdı.Gardiyan 'tepe ol' komutu verince tüm tutuklular üst üste bindikten sonra, bir tutuklu da üst üste yatan tutukluların üstüne çıkar, istiklal Marşı'nın on kıtası okutulurdu.
KULE: Havalandırmaya çıkan tutuklular altı kişilik daire oluştururlardı. Bunların üzerine 3-4 kat olacak biçiminde tutuklular çıkarıldıktan sonra, gardiyanın 'yıkıl' komutuyla kule oluşturan tutuklular kendini yere bırakır ve böylece tutukluların değişik yerlerinde kırılma, nme ve çıkık olurdu.
RANZA ALTI Gardiyanlar ellerinde kalaslarla koğuşa girip, 'ranza altı ol' komutunu verince, koğuştabulunan tutukluların hepsi ranzaların altına girerdi. Herhangi bir yerlerinin açıkta kalmaması gerekiyordu. Ranzaların altına tüm tutuklular sığmadığı için kiminin eli, kiminin kolu dışarıda kaldığından, gardiyanlar ellerindeki kalaslarla tutukluların dışarıda kalan kısımlarına vurmaya başlardı.
KANTAR:
Tutuklular havalandırmada çırılçıplak soyundurulup tek sıra halinde dizilirler,sıranın ön tarafında duran tutuklu sırt üstü yatırılırdı. İk tutuklu, yatan tutuklunun testis ve erkeklik organlarından tutarak yukarı kaldırır, tutuklunun kaç kilo geldiğini söylemesi istenirdi. Tüm tutuklular birbirini tartana kadar bu işlem devam ederdi.
KERVAN: Havalandırmada, tutuklular tek sıra dizilir, her tutuklu önündeki tutuklunun sırtına bindirilir, bacakları, altındaki tutuklunun boynundan aşağıya sarkıtılır ve kulaklarından tutması istenirdi. Gardiyanın
komutuyla tutuklular yürümeye başlar ve bu işlem tutuklular ayakta duramayacak duruma gelene kadar sürerdi.
SEHPA: Tutuklu gece koğuştan alınıp, koğuş koridorunda gardiyan ve subaylardan mizansen olarak oluşturulan bir mahkemede
sorgulanırdı. Mahkeme, tutukluyu idam cezasına çarptırır, ik katın merdiven
kenarlığına bir ip geçirilip, ipin ucuna tutuklunun boyun kemiğini kırmayacak düzeyde kalın bezden bir ilmik takılır, tutuklunun boynu bu ilmiğe geçirilir ve temsili infaz gerçekleştirilirdi. Tutuklu tam boğulacağı sırada ip açılırdı.
COP SOKMA: Gardiyanlar copu zeytinyağına batırır ve yağlı copu tutuklunun makatına zorla *dı. Sonra bu copu kendisine ya da bir başka tutukluya yalatırlardı.
ÇEK-ÇEK: Tutuklu çırılçıplak soyundurulur ve erkeklik organına
bir ip takılırdı. Gardiyan ipin diğer ucunu alıp hızla koşar, tutuklu da
zorunlu olarak gardiyanın peşinden koşar.
LAĞIM SUYUNA SOKMA: Tecrit bölümünün alt katındaki bazı tuvaletlerin delikleri tıkanır. Hücrelerin pisliği ve lağım suları burada biriktirilir, diz boyu kadar oluşturulan pisliğin içine tutuklu atılır ve pislik yedirilirdi.
KiTAP OKUMA: Koğuşta bir tutuklunun eline kitap verilir, tutukluya avazı çıktığı kadar yüksek sesle tek tek sözcükler okutulurken, diğer tutuklular bu sözcükleri tekrarlarlardı. Sabahtan akşama kadar yapılan bu işlem sırasında, tutuklular ayakta durmak zorundaydı.
MARŞ SÖYLETME: Cezaevinde bulunan herkes elli'yi aşkın marşı ezberlemek zorundaydı.Bu marşlar tutukluların ses telleri tahriş oluncaya kadar söyletilirdi.
ÖL DEDİĞİMDE: Tutuklu havalandırmanın orta yerine çıkarılır, hazır ol durumuna geçirilirdi. Gardiyanın 'öl' komutuyla tutuklu kaskatı, eklemlerini
kırmadan yere düşürülürdü. Bu işlem gardiyanın keyfine göre tekrarlanırdı.
SİGARA İÇİRME: Bunun çok çeşitli yöntemleri vardı. En çok uygulananları
şunlardı: Koğuşta kalan tutukluların eline beş adet sigara verilir,sigaraların tümü yakılarak devamlı ağzında tutulurdu. Gardiyanın 'çek-bırak'komutuyla sigaralar bitinceye kadar içirilir, sigaralar-filtreleri dahil-tutuklulara yedirilirdi. Bu sırada koğuş pencereleri kapatılır, havasızlık ve dumanla boğulma ortamı yaratılırdı.
BANYO: Tutuklular çırılçıplak soyundurulur ve tek sıra halinde banyoya götürülürdü. Banyoda sabun kullanılmazdı. Hortumla tazyikli su tutukluların üzerine fışkırtılırdı. Daha sonra tutuklular koridora
çıkarılır, 'Yat-sürün' komutuyla tutuklular yerlerde süründürülerek
koğuşlarına götürülürdü.
SAYIM DÜZENİ: Tutuklular günde en az beş kez sayılırdı. Her sayımdan önce, tutuklular sayım düzenine geçer, sayım talimi yaptırılır, yüksek sesle tekmil verilir, rahat-hazır ol ile, çöker kalkarlardı.
GECE NÖBETİ Geceleri her koğuşta mevcuda göre 2-7 kişiye kadar tutukluya sırayla nöbet tutturulurdu. Nöbet sırasında devriye gezen gardiyanlar, koğuşun mazgal deliğini açar, nöbetçi tutuklunun mazgaldan dışarı elini uzatmasını ister, tutuklunun ellerine cop veya kalasla istediği kadar vururdu.
LOKOMOTİF:
Tutuklular havalandırmaya çıkarılır, İki kişi çırılçıplak soyundurulur,
bunlardan birisi domalıp iki eliyle diz kapaklarını tutar, diğeri de arkadan
bunu kucaklardı. Gardiyanın 'uygun adım marş' demesiyle her iki
tutuklu havalandırmada dolaşırlar, diğer tutuklular zorunlu olarak bunları
izlerdi.
PİSLİK YEDİRME: Her havalandırmanın ortasında bir lağım çukuru vardı.
Lağım suları ve insan pislikleri burada toplanırdı. Tutuklulara bu çukurdan
avuç avuç pislik alıp yemeleri istenirdi.
İŞEME: Havalandırmada bir tutuklunun yere yatması istenir, diğer tutuklulara, yerde yatan tutuklunun yüzüne işemesi istenirdi..
TECAVÜZ: Cezaevinde görev yapan gardiyanlar, genç tutuklulara
merdiven altlarında zorla tecavüz ederlerdi. Ayrıca iki tutuklu çırılçıplak
soyundurularak birbirlerine tecavüz etmeleri istenirdi.
HASTANE: Hastanede de cezaevindeki kurallar geçerliydi. Hasta, tuvalete götürülmez, yatakta da hazır ol vaziyetinde yatardı.
VEREM: Veremlilerle, sağlam tutuklular birbirinden tecrit edilmez, aynı kapta yemek zorunda bırakılırdı. Aynı battaniyenin altında yatırılırlardı. Veremlilerin balgamları tahlil yapılacak bahanesiyle toplanır,karavanadaki yemeklere karıştırılır ve bu yemekler tüm tutuklulara yedirilirdi.
AYAKTA BEKLETME: Bu yöntem cezaevinde her gün geçerliydi. Sabah saat 05'den akşam 17-19'a kadar tutukluların oturması yasaktı.
KONUŞMA YASAĞI: Koğuş
içindeki iki kişinin birbiriyle konuşması, tutuklunun gülmesi ve düşünür gibi görünmesi yasaktı. Böyle bir suçu işleyen tutuklulara yukarıdaki işkence yöntemleri uygulanırdı.
GECE BASKINI: Nöbetçi subay ve gardiyanlar, gece geç saatte tutukluların koğuşuna girerek, uyku sırasında tutuklulara cop veya
kalaslarla dayak atarlardı.
AVUKAT-ZİYARET DAYAĞI: Avukat görüşmesine ve diğer görüşmelere gidip gelirken tutuklulara dayak atılırdı. Görüşlerde hiçbir şey konuşulmaması tembih edilirdi. Tutuklular avukatlarıyla savunma konusunda görüş
alışverişinde bulunamazlardı.
MAHKEME DAYAĞI: Tutuklular mahkemeye götürülürken cenaze arabasına bindirilirlerdi. Elleri arkadan kelepçeli olurdu. Cenaze
arabasına binerken ve çıkarken gardiyanlar tarafından dövülürlerdi.
Bu kadar kasmana gerek yoktu. Açık açık Diyarbakır Hapisanesi diye başlık atsaydın.
Sallamış amkkk adam bütün işkenceleri yazıp diyarbakırda oluyo demiş hassiktir
götünden sallamış. diyarbakırda işkence yok mk.