Dünyanın En İyi Fotoğrafçılarından Biri Olan Ara Güler'i Ölüm Yıldönümünde Çektiği Fotoğraflar ve Hikayeleri ile Anıyoruz

Bu dünyadan duayen bir fotoğrafçı Ara Güler geçti...

Ölümünün ikinci yıl döneminde büyük fotoğraf ustası Ara Güler'i saygıyla anıyoruz!

1. "Türkiye’de bir adet orijinal Picasso var, o da benim evde."

Ara Güler'in bu kadar büyük bir sanatçı olarak anılması bir tesadüf değil çünkü kimler kimler onun o büyülü kadrajına girdi! 

İlk defa Cannes Film Festivali'nde Picasso'yu canlı gören Ara Güler, hemen orada Picasso'nun 2 fotoğrafını çeker. Picasso'nun kitabını yapılacağını duyduğunda da kitap için tüm fotoğrafları kendisinin çekebileceğini söyler ve böylece Picasso ile buluşur. İşte o zaman büyüleyici bir şey olur. Picasso, Ara Güler'i Fransız ressam Cezanne'a benzetir ve hemen orada Ara Güler'in resmini çizmek ister ve çizer. Hatta Ara Güler'e şöyle der ''Sen benim o kadar fotoğrafımı çekiyorsun, ben de senin resmini çizeyim.'' Ara Güler bu anıyı anlattıktan sonra şunu ekler: 

'Türkiye’de bir adet orijinal Picasso var, o da benim evde.'

2. Ara Güler'in en özel fotoğrafı.

Ara Güler bu fotoğrafı için şöyle der: ''İnsan her eserini sever ama özel olanı muhakkar vardır.'' 

İşte bu fotoğraf da Güler için o kadar değerliydi. Fotoğrafın tam anında çekildiğini hatta bu fotoğraf karesini bir anda fark ederek atiklik yapıp çektiğini söyler. Bir dakika fotoğraf çekmek için çok geçtik, eğer Güler 1 saniye bile geç kalsa bu fotoğrafın böyle olmayacağını söyler. 

Gerçekten de çok doğrudur, fotoğrafa baktığınızda siz bile o ana dönersiniz.

3. Ara Güler'in kararlılığını görmek için: Dali

Dali’nin Paris’te oteline gittim, 101 numarada kalıyormuş. Kapısını açtım, bana bakıyor; “Niye benim fotoğrafımı çekmek istiyorsun?” dedi. “Çok meşhursun da onun için.” dedim. “Benim dakikam 25 bin dolardır.” dedi. “Güzel ama ben bir dakikada fotoğraf çekemem ki!” dedim. Beni tuttuğu gibi dışarı attı. O akşam bir Yahudi arkadaşımla yemeğe gittim. “Dali beni dışarı attı.” dedim, “O benim vaftiz babam.” dedi. “Ama sen Yahudi’sin o Hıristiyan nasıl olur?” dedim. “Sen karışma.” dedi, gitti konuştu. 

Ertesi sabah saat 11’de gittik. Dali bana bakıyor ben ona. “Senin fotoğrafını çekmeliyim. Adamakıllı bir fotoğrafın yok.” dedim. “Kimse yokken gel.” dedi. Ertesi gün saat onda gittim, üç gazeteci daha geldi. “Hani benden başka kimse olmayacaktı.” dedim. “Dur ben onları hemen salarım.” dedi. Elinde de gümüş saplı bir baston var. “Bilin bakalım, ziftin formülü nedir?” dedi. Kimse bilemedi. Formülü kafadan attı. “Benim adım Salvador Dali, bu bastonu ziftin içine sokar çıkarırım. Beş kuruşluk baston olur 50 bin dolar. Sen bunu yaparsan deli derler. Şimdi dediğimden ne anladınsa git onu yaz.” dedi. Üçünü birden toplayıp dışarı attı. O fotoğrafları o gün çektim.

4. ''Sokağa çıktığım zaman o eski İstanbul'u arıyorum ama yok''

Ara Güler her İstanbul fotoğrafı için neredeyse aynısını söylerdi. Eski İstanbul yoktu. Onun için gerçek İstanbul, fotoğrafçı Abdullar Biraderler zamanından sonraki dönemdir. Sonrasındaki İstanbul'da yaşayanlar kaosun içinde yok olup gitmiş, İstanbul'u hiçbir zaman fark edememiştir.

5. Bir kent keşfetmek...

1958'de Aydın'daki bir baraj açılışına giden Ara Güler şoförü ile birlikte kestirme diyerek girdiği yolda kaybolurlar ve gece vakti bir köy kahvesine sığınırlar. Ama kahve bildiğimiz kahvelerden değildir. Evet ilk başta herkes normal bir şekilde okey oynayıp çay içiyordur fakat masa üzerinde değil, sütunlar üzerinde! 

Gündüz gözü ile köyü gezmeye karar verir ve gezdikçe şok olur. Sütun başlıkları masa olarak kullanılmakta, üzerinde üzüm şırası yapılmaktadır. Hatta çocuklar bunlarla oynamaktadır. Güler bir çocuğa bu taşlardan başka olup olmadığını sorar ve çocuk onu diğer kalıntıların içine sürükler.

6. Roma kalıntıları ile birlikte yaşayan bir köy.

Bütün köy Afrodisias Antik Kenti'nin kalıntıları ile birlikte yaşamaktadır. Ara Güler burada yığınlarca fotoğraf çeker, İstanbul'a döndüğünde araştırmalar yapar ve çeşitli yerlere bu fotoğrafları gönderir ama beklediği ilgiyi göremez.

Sonrasında fotoğrafları New York Üniversitesi'nde öğretim görevlisi bir arkadaşına ve Time dergisine gönderir. Bu antik kent dünyada büyük bir yankı uyandırır ve dünyanın pek çok yerinden arkeolog bölgeyi görmeye gelir. 

Tanrıça Afrodit'e adanan bu antik kent daha sonrasında UNESCO Dünya Mirası listesine de alınmıştır.

7. Haliç'te iki balıkçı

İki sandalcı Haliç’in başındaki sahilde arkalarına, vapur dumanlarından kapanmak üzere olan Yeni Camii’yi almışlar ve kimbilir ne konuşuyorlar. Eski köprüden kalabalıklar geçiyor ve iki kuş Haliç üzerinde uçuyor. Uzaktan şehrin uğultusu, ara sıra vapur düdükleri ve daha derinden taksilerin korna sesleri de işitiliyor. Bu İstanbul’un sesidir, bu gizemli bir büyünün sesidir, sizi kendine çeker ve içine alır, eğer bu şehirde yaşıyorsanız bu sesleri hep duyacaksınız, çünkü bu sesler şehrimizin sesidir.

8. ''Bir veda''

Rıhtımda bir kadın lombozdan bakan denizciye bir şey veriyor. Sahne ayrılık mı, haber gönderme mi onu anlamak fotoğrafa bakana ait. Hayat ya bir aşktır ya bir tesadüf belki de bir hatıradır ama ne olursa olsun iyidir, güzeldir. Merhaba hayat...

9. ''Hayatımdaki en mühim çöpçü''

Bu fotoğraftaki adam benim hayatımdaki en mühim çöpçü, İstanbul'un çöpçüsü. Bu fotoğrafı çekmesem belki de çöpçüler hakkında hiçbir şey düşünmeyecektim ama bu adam, bu çöpçü, benim için çöpçüler kralı. Evinin önünde oturup sanki benim gelmemi bekliyordu. Sonra oraya defalarca gittim, karısının yaptığı kahveleri içtim. O mahallede çöpçü bir dostum olduğunu hep hatırladım. Yine bir keresinde gittiğimde de kendisi yoktu. Sarı boyalı evi de rengini atmıştı. Anladım ki, rengini atan boyalar gibi geçen zaman hayatı değiştiriyor. İşte Haliç'teki Balat'ın Eyüp'e doğru olan surların kıyısındaki bu çingene mahallesinde de hayat değişiyor. 

10. Fotoğrafa bir fotoğraf duayenini katmak.

'Fotoğraf sadece bir araç değil, algılama biçiminin bir parçasıdır.' diyen John Berger'i fotoğraflayan Ara Güler!

“Anlam ve giz birbirlerinden aynlmaz, ayrışmaz ikiz kardeşler gibidir. İkisinin de varlığını mümkün kılan tek şey, zamanın geçiyor olmasıdır. Fotoğrafı çekilen/çekilmiş bir an, ancak ona bakan insanın gözünde, fotoğrafı aşan, kendinden dışarıya el uzatan bir insanın, bir başka zamanı yakalama isteğiyle anlam kazanır.”

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Sevdikleriniz Değerlidir! Savaş Zamanında Yaşanan Aşklardan Kalbinizi Eritecek 37 Duygusal Kare
‘Emily in Paris’ Dizisini İzlerken Aşık Olduğumuz Güzelliğiyle Kendine Hayran Bırakan Başrol Oyuncusu: Lily Collins
Ankara'nın Başkent Oluşu Kutlu Olsun! Hadi Gelin Biraz da Ankaralı Atatürk'ü Konuşalım

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
YORUMLAR
17.10.2020

Her yönüyle bir efsanedir. Afrodisias'ı keşfi filmlere konu olacak cinstendir.

Pasif Kullanıcı
17.10.2020

Arkadaş "Üküdar'a Giderken" dizisinin tanıtımında gördüğümde öldüm gülmekten."Üsttekine basacan amca". Üstteki dediği deklanşör :D

17.10.2020

yar.k gibi fotoğrafçıydı Allah rahmet eylesin kadrajını s.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ