Tarihin En Gizemli 10 Olayı

1. Roswell UFO vakası

Roswell UFO vakası, 1947 Temmuz ayında ABD'nin New Mexico eyaletinin Roswell şehrinde meydana geldiği iddia edilen ve Roswell efsanesi'ni başlatan olay.

8 Temmuz 1947 yılında New Mexico eyaletinin Roswell kasabası yakınlarında, ABD'nin İdaho Eyaleti'nde orman servisi için kurtarış pilotluğu yapan Kenneth Arnold'un, 25 Haziran'da kayıp bir uçağı Washington Eyaleti'ndeki Cascade Dağları üzerinde aramaya çıkışının ve tahminlere göre dört metre yükseklikte, saatte 222.000 km (120.000 mil) hızla giden dokuz tane disk şeklinde uçan daireler gördüğünü iddia edişinin iki hafta sonrasında bir 'uzay gemisi' ele geçirildiği duyuldu.

Ancak ertesi gün ABD Ordusu bu haberi yalanlayarak bunun bir meteoroloji balonu olduğunu iddia etti.

2. Voynich Elyazması

Voynich elyazması, bilinmeyen bir yazıyla yazılmış, anlamı çözülemeyen gizemli bir kitap.

1450 ila 1520 yıllarında yazıldığı tahmin edilmektedir.Kitap 15 cm.'ye 22,5 cm. ölçülerinde ve 240 sayfadır ancak tamamının 270 sayfa olduğu düşünülmektedir. Kitaba ismini veren, 1912 yılında varlığını ortaya çıkaran Wilfrid M. Voynich adındaki sahaftır. Yapılan bilimsel incelemeler, kitabın Voynich tarafından yapılmış bir sahtekârlık olmadığını kanıtlamıştır.[1]

Kitap çok sayıda ilginç resim içerir. Bunlardan bir kısmı yıldızları, bitkileri ve tuhaf bir tesisatla birbirine bağlı küvetlerde yıkanan çıplak kadınları gösterir. Resimlere bakılarak kitabın belli konularda (astroloji, bitkibilim, vs.) bölümlerden oluştuğu tahmin edilmektedir.

Kitabı Roger Bacon, John Dee ve Edward Kelly dahil çeşitli kişilerin yazdığı öne sürülse de bu iddiaların hiçbiri kanıtlanamamıştır.

Voynich el yazması yıllardır dilbilimciler, kriptologlar, tarihçiler, diğer branşlardan bilim adamları ve meraklılar tarafından yoğun olarak incelenmekle birlikte, çözüldüğüne dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. İstatistiksel ve dilbilimsel çözümlemeler, metnin rastgele yazılmış anlamsız bir işaret yığını değil, doğal bir dilin yazıya geçirilmiş hali olduğunu göstermektedir. Ancak bunun hangi dil olduğu bilinmemektedir.

3. Torino Kefeni

Torino Kefeni, İsa'nın çarmıhtan indirildikten sonra sarıldığı iddia edilen sakallı bir adama ait önden ve arkadan silüetin olduğu ketenkumaş.

İlk kez 1350’lerde Fransa’da sergilendi. 1578’de İtalya’ya getirilerek Torino'da San Giovanni Battista Katedrali’nde muhafaza edilmeye başlanmıştır. Pek çok kişi bunun mucizevi bir şekilde olduğuna inanırken, kuşkucular sahtekarlık olduğunu düşünüyordu.

1988 yılında kefenin bir kısmı karbon-14 yaş belirleme testine tabi tutuldu ve kefenin 700 yaşındaki keten bitkilerinden yapıldığı belirlendi.

1260-1390 arası bir tarihe ait olduğunun belirlenmesiyle gözden düşmesine rağmen, kumaş dini çevrelerde değerini hala korumaktadır.

4. Mısırlılar Avustralya'ya mı gitmişti?

Mısırlılar Avustralya'ya mı gitmişti?- 1900 'lü yılların başlarında 250 civarında hiyeroglif Sydney 'in 100 km. kuzeyindeki Hunter Valley ulusal parkında keşfedilmiştir (Avustralya). Bunlar antik Mısır hiyeroglifleridir. Kuşkuya yer bırakmayacak olan Eski Mısır Tanrısı 'Anubis' çizimi ile birlikte hiyeroglifler şu soruyu akla getiriyor: Acaba Eski Mısırlılar Avustralya 'ya mı gitmişlerdi?

5. Esrarengiz Palenque Taşı

5 Haziran 1952 günü Yucatan’da Palenque Kalıntıları’nda araştırmalar yapan Arkeolog ‘Albert Ruz Lhuillier ve arkadaşları gizli bir mezar buldular. 1.70 boyunda bir iskeleti saklayan bu mezar 3.802n. uzunluğunda, 2.20 m. genişliğinde ve 25 cm. kalınlığında oymalı taşla örtülmüştü. Palenque Taşı’nın yüzeyi birbirinden ilginç esrarlı resimlerle dolu,. Esrarengiz bir aracın içinde bir insan görülüyor. Bu aracın alt kısmından ateş fışkırıyor ve aracın içi birçok aletlerle dolu. Palenque taşı konusunda ayrıntılı* bir araştırma yapan “Bilinmeyen Uygarlık Unsurların Araştırma ve İnceleme Merkezi”’nden Guy Tarade ve Andr Millou mezar taşındaki oymayı şöyle açıkladılar: 

”Taşın ortasında görünen pilot adını verdiğimiz kişi bir miğfer giymiş ve aracın ön kısmına doğru bakmaktadır. İki eli kaldıraçların üstünde. Şağ eliyle Citroen arabalarınkine benzeyen bir vites kolunu tutuyor. Başı bir desteğe dayanmakta ve burun deliklerine bir soluk alma aygıtı yerleştirilmiş durumda. Füzeleri andıran araç güneş enerjisini kullanan bir uzay gemisi duygusunu veriyor. Füzenin arka kısmında 10 akümülatör yerleştirilmiş. Bunlardan başka, enerji çekmeye yarayan düzenlemeler de görülüyor. Önde dört bölümlü bir motor, arka kısmında da ateş ‘fışkıran, bir boruya bağlanmış hücreler, karmaşık uzuvlar var.”

6. Gizemli mumya

1932 yılında Pedro Dağlarında bulunmuş bir mumya. (ABD ,Wyoming eyaleti , Casper şehrinin 60 mil güney batısı). Mumya koyu bronz renginde ve oldukça buruşmuş vaziyettedir. Hayattayken boyu 35 cm. ' yi geçmiyordu !!! Röntgen ışınlarıyla yapılan incelemede bu canlının ağırlığının 5,5 kg. olduğu ortaya çıkarıldı. Cinsiyeti erkek ve bütün dişleri yerinde. Öldüğünde aşağı yukarı 65 yaşında idi. Mumya 350 gr. ağırığındadır. Alnı çok aşağıdadır. Ezik bir burnu ile büyük ve geniş burun delikleri vardır. Çok geniş ağzı ile incecik dudakları bulunmaktadır. Bu yaratık bilinen insan türlerinden çok daha küçüktü. Bazı araştırmacılara göre bu çok küçük boyutlarda olan bir ırkın üyesiydi.

7. Antikythera mekanizması

Bu resimde Antikythera makanizmasını görmektesiniz. 1900 yılında Girit adasında bulunmuştur. M.Ö. 1.yüzyıla tarihlenmektedir. Bu antik bronz mekanizma bize eski uygarlıkların düşündüğümüzün aksine daha ileri bir teknik bilgiye sahip olduğunu kanıtlıyor. Astronomik takvim olduğu düşünülen bu mekanizmada (ya da bir makinanın parçası) içinde başka dişlilerde bulunmaktadır.

8. Kristal kuru kafa

Kristal kuru kafa

Maya dönemine ait 1000 yıllık bu kristal kuru kafa, tek bir blok kristal üzerine oyma olarak yapılmış. Nasıl yapıldığı hala anlaşılamayan kuru kafanın altından tutulan ışık, doğrudan göz çukurundan yansıyor. Bu teknolojinin bugün bile mümkün olmadığı söyleniyor.

9. Gizemli Mumyalar

Çığlık tablosunun mumya versiyonu- Güney Amerika’da Amazon bölgesinde mezar ve tapınak olarak kullanılan gizli bir yeraltı mağarasında bulunan 600 yıl öncesine ait bir düzine mumya, bilim dünyasında büyük heyecan oluşturdu.

10. Rongorongo Yazısı (Paskalya Adası)

Paskalya Adası benzeri olmayan büyük taş heykellerinin (moai} dışında esrarengiz bir

yanı da rongorongo (“şarkılar” ya da “ezberler”) adı verilen kendi yazısına

sahip olmasıdır. Bu o kadar egzotik ve esrarengizdir ki, 1860′da Avrupalılar

tarafından keşfedildiğinden beri rongorongo yazısıyla yazılı tahtadan tabletler

çözüm meraklıları için âdeta bir mıknatıs olmuştur.

Honolulu’dan Santiago’ya ve Avrupa başkentlerine kadar, muhtemelen bir

köpekbalığı dişi, kuş kemiği ya da bir obsidyen parçasıyla tahtaya kazınmış

olan 25 rongorongo kitabesi vardır. Paskalya Adası’nda bir tane bile kalmış

değildir. Çoğu Büyük St. Petersburg tableti gibi şu anda bulundukları yerlerin

adlarıyla anılırlarsa da, bazıları yumurta biçimi nedeniyle Rapa Nui dilindeki

adıyla Mamari (“yumurta”) olarak bilinir.

Bu yazıların çoğu çok kısadır, ancak en büyüğü ve uzunu olan Santiago

bastonunda 126 x 6,5 santimlik bir tahta üzerinde 2300 karakter vardır. Bir

Avrupa ya da Amerikan küreğinden yapılma ahşap bir tablet olan Tahua’da da 1825

karakter vardır ve bu da en uzun tablet yazısıdır.

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı