Dünyada Sadece Ankara'da Karşılaşabileceğiniz 10 Belediyecilik Örneği

Venedik... Londra.. Paris.. New York... Bütün bu şehirlerin milyonlarca turist toplamasının son derece akılcı sebepleri var elbette. Şu fani hayatımızda türlü çeşit siteye bakıp, paraları denkleştirip bu beldelere bir ziyaret gerçekleştirmek istiyorsak işte göreceğimiz tarihi ve kültürel yapılardır, başka yerde eşine rastlanmayacak gusto zevklerdir, sevdiceği romantik bir atmosfere sürükleyerek benzersiz bir tecrübe yaşama sevdasıdır bunun gibi türlü çeşit öğenin elbette payı var. Gerçekteyse Ankara'ya haksızlık yapıyoruz. Ankara bize eşsiz bir yaşam tecrübesi, her gün zihinsel kalıplarımızı zorlayan yepyeni eserler, başka hiçbir yerde karşımıza çıkmayacak fırsatlar veriyor. Bardağına musluk suyu dolduran sevdiceğinin elinden o bardağı kapan adamın kahramanlığını, aniden çökme tehlikesi geçiren yollardaki o müthiş hayatta kalma savaşının verdiği özgüveni, bir metro istasyonunda yağmur altında yürüyüş yapma keyfini, girdiğiniz tüneldeki o harikulade kanal sefasını küçümsemek kimsenin haddi değil. Ankara milyonlarca turist hak ediyor. Çünkü Ankara bizlere başka hiçbir yerde bulamayacağımız bir tecrübe sunuyor.

10. Şişme Mor Goril Heykeli

Bütün dünyayı gezin, böyle bir şeyi görebilmeniz mümkün değil. Ömrü yettikçe Belediye Başkanımız olması icap eden Sayınlar Sayını Melih Gökçek tarafından  Ankara'nın göbeğine dikilen bu şişme mor goril evimizin salonunda aniden zuhur eden 3 metrelik bir bonobo maymunundan daha çok kalbimizi çaldı. Depresif kadınların favori renginin seçildiği heykelde, çocuksu çizgiler 02 - 06 yaş grubunun beklentilerine hitap ederken, bir yağmur yağdığında bacakları arasına sığınan çiftlerin mutluluğu görülmeye değerdi. Yazık ki heykel çok uzun bir süre varlığını sürdüremeden söndürülmek suretiyle aramızdan ayrıldı.

9. Görme Engellilerin Sonsuz Döngüsü Anıt Eseri

Bazı çalışmalar var gerçekten ustalık eseri olarak kabul edilebilir. Leonardo Da Vinci'nin Mona Lisa'sı, Rembrandt'ın Gece Bekçileri, Neşet Ertaş'ın Yalan Dünya'sı gibi Melih Gökçek'in 'Görme Engellilerin Sonsuz Döngüsü' adı verilen çalışması da kendisi açısından bir başyapıttır. Eserle karşılaşan Ankaralılar Görme Engellilerin bir direk etrafında sonsuza kadar dönmesini simgeleyen sarı engelli yoluna bakarak, bir nebze olsun engelli vatandaşlarımızın karşılaştığı sorunlara empati yapabilecekleri gibi, kendileri de sarı çizgiyi takip ederek sonsuza kadar bir döngü içerisine girebilirler. Hayatın bir direk etrafında sonu olmayan varımsız bir hareket olduğunu simgeleyen bu eseri görmek için üstelik hiçbir meblağ vermenize de gerek yok. Yolda yürürken karşınıza çıkıyor.

8. Paralel Yürüyen Merdiven Sistemi

Merdivenler zemin seviyesindeki bir kişinin daha yüksek bir kata çıkması için icat edildi. Yürüyen merdivenlerdense muradımız yukarı doğru çıkarken harcayacağımız fiziksel enerjiyi makineler sayesinde vücudumuzda sabit tutmaktı.  Ancak bu basit kuralların baskısı Garibaldi'nin yanında sınıfın uslu çocuğu kalacağı Melih Gökçek'i bağlayacağını kimse düşünemez. Paralel yürüyen merdiven sistemi ile a noktasından b noktasına yürüyen merdiven yardımıyla hiçbir yükseklik farkı olmadan gitmek mümkün. Kızılay'ın ortasındaki bu muhteşem eseri her ne kadar vatandaşlarımız kullanamamış olsa da düşüncenin şahane olduğunu söylemeye gerek bile yok.

7. Füturistik Metro Kapağı Anıtı

Bir dönemin filmlerini izleyenler hatırlayacak geleceğin teknolojisi alüminyum folyodur. Nitekim Hollywood uzun süre eline geçirdiği mamülü veya insanı alüminyum folyoya sarmak suretiyle bilim kurgu filmleri çekti. Ekmeği alın alüminyum folyaya sarın, 2900 yılının ekmeğini göreceksiniz. Ne yazık ki bu kıymetli vaka ilerleyen zamanda kayboldu. Elbette yanında Superman'in Honolulu'ya düşmüş beyaz turist kalacağı Melih Gökçek böyle bir şeye müsaade edemezdi. Gözümüzü asla gelecekten ayırmamamız için Metro istasyonun ortasına alüminyum folyo sarılı bir grup malzeme bırakarak şu ana takılı kalmış, hayaller kuramayan, ülküsü olmayan biz fanilere geleceği hatırlattı. Bir gün metroya binerseniz, Füturistik Metro Kapağı'na doğru yürüyerek gelecekle karşılaşın. Bugünün dar gündemine sıkışmış zihinleriniz bu büyük ülküyle biraz açılsın.

6. Mazlum Rögar Heykeli

Her gün kullandığımız, hayatımızı kolaylaştıran ancak asla değerini bilmediğimiz mamüllerden biri de rögar kapakları. Rögar kapakları kanalizasyonla bizim dünyamızı ayıran, kötülük ve pislik dolu yer altı dünyasının yeryüzüne taşmasına engel olan birer antik Yunan kahramanından daha az kıymetli değildir. İçinde türlü fücur taşıyan o kanalizasyon deliklerinin Hades tarafından yönetilen evrenine karşı her gün direnen ve yeryüzündeki pisliklerin de yer altına düşmesine bir nebze olsun katkı sağlayan bu rögar kapakları dünyada horlanır, görmezden gelinir, yaptıkları işin kıymeti asla bilinmez. Bir kişi hariç. Yanında Ninja Turtles'ın hanımevladı kalacağı bir casarete sahip olan Melih Gökçek rögar kapaklarının uğradığı mezalime de sessiz kalacak değildi. Bu proje ile rögar kapaklarını yer yüzünün üstüne çıkartıp görünür hale getirirken bize bir rögar kapağının ne kadar kıymetli olduğunu da hatırlattı. 'Siz yeryüzünde dolaşanlar, üstüne bastığınız kaldırımlar rögar kapakları sayesinde duruyor.'

5. Çöken Yollercoaster

Ecnebiler Disney'le, Six Flags'le kendi gönüllerini eğlendirmeye çalışır, bungee jumpingden, kite surfinge türlü çeşit yöntemle adrenalin ihtiyaçlarını gidermeye ahdeder bunun için tomarla para sayarken piramitler yapan Tutankamon'un yanında musluk tamircisi Hasan Ağa gibi sıradan kalacağı Melih Gökçek'in insanın bu açlığına bigane kalacağı elbette düşünülemezdi. 'Çöken yollercoaster' adı verilen yeni yol sistemi sayesinde artık adrenalin günlük bir olgu, heyecan sokakta. Bu sistemle vatandaşlar yolda giderken her an yolun çökebilecek olması sebebiyle heyecan yaşarken, 1 Lira ödemeden büyük bir maceranın içinde buluyorlar kendilerini. Sıradan sokak deneyimini aşan bu proje sayesinde Ankaralı evinden çıkar çıkmaz hayatına çok farklı bir renk geliyor, daha önce tahmin edilemez bir heyecanın parçası oluyor, sevdiklerine veya işine kavuşmanın çoşkusunu çok daha doruklarda yaşıyor. Lunapark diye bir şey yoktur, Ankara vardır.

4. Tarihi Demir Kafes

Barcelona'nın Sagrada Familia'sı, Paris'in Eiffel Kulesi, New York'un Empire State Gökdeleni varsa Ankara'nın da Demir Kafes'i var. Neydi, ne için inşa edilmişti, hangi sebeple Ankara'nın göbeğindeki Eskişehir yolundaki en kıymetli arsalardan bir tanesinin üstünde uzun yıllar durdu, bu sorular bugünkü Paris'i imar eden Haussmann'ın dahi yanında Göbüklü Mimar Şerif Efendi kalacağı Melih Gökçek'i asla anlamamış bir kesim beşerin biçareliğini yansıtır. Melih Gökçek'in bu anıtı, varoluşsal bir sorunla ilgilidir. Kimiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz, yaşamdaki amacımız ne? Demir Kafes bir ayna gibi bu soruların manasızlığını yüzümüze vurur. Bazı şeylerin bir amacı yoktur. Mantık biz fanilerin evrendeki akıl almaz düzeni anlamlandırmak için kurduğu bir dizi kuraldan ibarettir. Bazen şeyler bir neden dolayı oluşmaz sadece olur. Onlar vardır, var olacaktır, var olanlara bir anlam izafe etmek akıl adını verdiğimiz çaresizliğin bizlerde yarattığı yanılsamadan ibarettir. Demir Kafes'in yanından her gün geçen Ankaralılar onu gördükçe hayatı sorgulamaktansa olduğu gibi kabul etmenin derin huzuruna nail oldular. Hepimiz büyüdük, olgunlaştık ve sonra bir sabah ansızın verilen bir kararla Demir Kafes söküldü. Belki onu yapmak ve sonra sökmek için Ankaralının cebinden milyonlar çıkmıştı ancak bu kadar büyük ölçekte bir dersi almak parayla ölçülebilir mi?

3. Anti Klastrofil Sağanak Yağışlı Metro

Dünyadaki bütün metro istasyonlarını gezin Sovyetler zamanında yapılan ve rejimin gücünü yansıtan Moskova Metrosu, Amerikan hayatının simgesi olan New York Metrosu veya Japon kalkınmasının abidevi eseri Tokyo Metrosu Ankara Metrosuyla karşılaştırıldığı zaman düdük gibi, zurna gibi, boru gibi incelikten yoksun kalır. Ankara metrosunun hat sayısı az olabilir, hatta bir Ankara Metrosundan bahsetmek metrolar açısından kilometrelerle metreleri bile karşılaştırmak olabilir ancak Ankara Metrosu diğer hiçbir metroda olmayan bir şeye sahiptir 'incelik'

Nedir incelik? Klastrofobi çağımızın en büyük vebası. Küçücük daracık alanlara sıkışıyor, sıkışmışlık hissinden kurtulamıyoruz. Modern şehirlerde metro istasyonlarına girenler yerin altına sıkışırlar, yer yüzünden çok uzakta adeta birer fare gibi delikler arasında bir noktadan diğer noktaya giderler. Yeryüzüne çıkmak bir tür vuslat anıdır. Ankara Metrosu için bu geçerli değil. Ankara metrosunda yeryüzünden uzak kalamazsınız, klastrofobi yaşayamazsınız. Ankara metrosunda yer yüzü ile yeraltı birleşiktir. Dışarıda yağmur mu yağıyor? Hayır 'ben yerin 30 metre altına indim' diye dertlenemezsiniz. Kafanıza yağar. Öyle ki şemsiye açmak zorunda kalabilirsiniz. Neden? Çünkü Ankara Metrosu bir Melih Gökçek dokunuşuna sahiptir. Hiç kimsenin kendini sıkışmış ve yeryüzünden uzak hissedemeyeceği eşitlikçi bir metrodur Ankara Metrosu, Ankara'nın tüm imkanlarından insanı eşit şekilde yararlandırır.

2. Yetmişinci Gün Amfibik Tüneli

Ankaralıların büyük dertlerinden biri su. Bozkırın ortasında kurulmuş olan bu şehir Avrupa'daki benzerlerinin aksine ne bir denize ne de şehrin ortasından geçen bir ırmağa sahip. Susuzluk aklımızı başımızdan alıyor. Bir çay olsun, 5 santim genişliğinde su akıntısı olsun yanına çimip oturmak, suyun akışına bakarak hülyalara dalmaktan kendimizi alamıyoruz. İzmirliler, İstanbullular bu hissi nasıl anlasın? Kuruyoruz. Eloğlu kerimesini koluna takıp deniz kenarında fink atıp, güzel atmosferden kaynaklanan bir halet-i ruhiye ile tav üstüne tav moduna geçerken, bizim çocuklarımız mono renk kaldırımlarda, 386 dx bilgisayar çaresizliğine takılıyor. Bizim genç kızlarımız bu depresif ortamda yüzlerinde gülme isteğini yaşamıyor, bir güzel çocuğa bakıp iki gülümseyene kadar akla karayı seçiyor. Yanında Eros'un Baltacı Mehmet Paşa kadar romantik kalacağı Melih Gökçek bu duruma müsaade edemezdi. 70 günde yaptığı çok amaçlı Amfibik Tünel sayesinde Ankaralıların hep hasretini çektiği suyu tünele, arabanın bizzat içine getirdi. Daha da 'su yok' diyene balık adam gönderip 'su yoksa balık adam niye var' sorusunu keskin bir şekilde sordu. İnsan aseksüel olsa, kalbi taştan olsa arabasına su dolduktan sonra kendisini kurtarana karşı bir minnet duyar. Nice çiftler bu tünel sayesinde gerçek aşkı bulup çoluk çocuğa karıştı, nicesi bu deneyim sayesinde 'Hayat kısa, tünelde giderken ölebiliyorsun üçe beşe bakma elindekiyle mutlu ol' diyerek aile kurdu. Bugün hala daha dolunay zamanı bu tünelin yanından geçenlerin sevdalarına kavuşacakları, hep özlemini çektikleri aşkı bulacağına inanılır. Bir gün Ankara'ya gelirseniz, bu tüneli ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.

1. Elmadağ'ından Yağ, Musluklarından Fanta Akan Başkent

Küçükken herkesin bir hayali vardı. Nicemiz anamızı babamızı 'Musluklardan niye kola akmıyor,niye Fanta akmıyor, benim niye Sprite'ım yok, baba bana neden portakallı gazoz almıyorsun!!' diye bunalttık. Yanında Noel Baba'nın Hadımköylü Deli Peşrev kalacağı Melih Gökçek de bir dede. O da çocuk ve torun sevgisini tatmış bir gönül insanı. Herhalde yıllarca süren bu çığlıklara sessiz kalamazdı. Yapması gerekeni yaptı. Musluklarımızdan fanta akıttı. Her ne kadar biraz gazı kaçmış olsa da türlü zevat gene yapacağını yaptı ve fantaya çamurlu su diyerek iftira etti. Bu büyük hizmetin kadrini kıymetini bilmeden 'zehirli su' demek suretiyle karalar çaldı, kendi ruhi bataklığını bu büyük esere sıçratmaya çalıştı. Ne oldu? 'Bas git goççum, Angara' demek suretiyle en güzel cevabı aldı. Bugün böyle bir güzelliği, böyle bir tatlılığı yaşıyorsak işte o da her Başkan'ın kendisine önder kabul etmesi gereken Melih Başgan sayesinde. Şükranla, takdirle kendisini kutluyor, heyecanla yeni eserlerini bekliyoruz.

(Kaynak: http://t.co/xynssZtxON')

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Bakan Yusuf Tekin Tepki Çeken Laiklik Sözlerini Böyle Savundu: “Tartışmayı CHP Başlattı”