Bu mekanlarda gerçekleşen paranormal olaylar kanınınızı dondurucak, kendinizi hazır hissediyorsanız başlayalım!
Bu mekanlarda gerçekleşen paranormal olaylar kanınınızı dondurucak, kendinizi hazır hissediyorsanız başlayalım!
İlk görüşte tabelaya anlam verememiş olabilirsiniz, hemen açıklık getirelim. İskoçya'nın Batı Dunbartonshire bölgesindeki Milton yakınlarında bulunan bu köprü köpek intiharları ile anılan bir yer, buradan geçen her köpek esrarengiz bir şekilde köprüden atlayarak intihar ediyor. Hatta atlayıp ölmeyen köpeklerin bir daha çıkıp intihar ettiği gözlemlenmiş. Bu intiharların sebebinin ise Overtoun Kalesi'ndeki kötü ruhların laneti olduğu düşünülüyor. İlk olarak 1950'lerde görülen bu intihar olaylarının sebebi hala çözülemedi.
14. yüzyılda kurulan kasaba 1968 yılında bir anda terk edildi. Kasabada şu an 13 camii ve 300'ü aşkın ev bulunuyor. Kasaba sakinlerinin neden gittiklerine dair net bir bilgi bulunmasa da bunlardan en kabul göreni hayaletler tarafından kovulmuş oldukları. Kasabaya ziyaret giden kişilerin evlerin içinden inilti sesleri duydukları kaydedilmiş, kasabada yaşayan cinlerin de hayvan kılığına girip bir anda belirdikleri ve sonradan ortadan kayboldukları görülmüş. Kasabadaki bu garip seslerin yanı sıra gidenlerin gördüğü ürpertici görüntülerin sırrı hala çözülememiş.
Başta bir dil okulu olarak inşa edilen Chaonei daha sonrasında br kiliseye dönüştürülmüştü, son sahibi ise 1949'da Çin Ulusal Parti yetkilisiydi. Binanın kökeni hala tam olarak bilinmiyor fakat son sahibi olan parti yetkilisinin yaşadıklarını binayı çok daha korkunç bir hale getirdi. Adam eşini bu evde terk ettikten sonra Tayvan'a kaçtı ve kadın bir müddet sonra üzüntüden bu evde kendini astı. Bu olaydan sonra binadan çeşitli sesler ve çığlıkların yükseldiğini duyan 3 inşaat işçisi bakmak için içeri girdiler fakat bir daha çıkamadılar. Mahalledeki herkes hala bu ruhun eve musallat olduğunu söylüyor ve o 3 inşaat işçisi haricinde bir kaç evsizin de buraya girdiği ve bir daha onları hiç kimsenin görmediği biliniyor.
Kanada'nın en büyük otellerinden biri olan bu otel ''perili otel'' olarak biliniyor, hikayesi ile oldukça ürkütücü olmasına rağmen popüler bir tatil köyü olarak hizmet sunuyor. Bu oteli perili yapan tek bir olay da yok, bir kaç olay bulunuyor. Bunlardan ilki balo salonunda dans ederken gelinliğinin eteği yanan bir gelin alevlerden kaçarken merdivenden düşerek boynunu kırıyor, o günden sonra balo salonunda dans edilirken hafif yanık kokusu geldiği kaydedilmiş. Bunun haricinde merdivenlerin orada beyaz bir karartı görüldüğü de pek çok müşteri tarafından yetkililere bildirilmiş.
Otele ait diğer hikaye ise 873 numaralı odada kalan bir ailenin öldürülmesi ile alakalı. İşlenen cinayetten sonra odanın kapısı tuğla ile örüldü ve bir daha hiç kimse oraya girmedi. 873 numaralı odanın bulunduğu koridorda ailenin hayaleti görülüyor. O yüzden genellikle kimse o katı tercih etmiyor.
Deniz fenerinin bekçisi olan Robert Grace Christoferson bir gece ansızın ortadan kayboluyor ve uzun araştırmalara rağmen bulunamıyor. 1-2 yıl sonra yeni deniz feneri bekçisi gece fenerde tek başına olduğuna eminken merdivenlerden ayak sesleri geldiğini duyuyor. Oldukça yavaş bir şekilde yukarı çıkan bir adamın ayak sesleri... Sonrasında feneri gezmeye başladığında kapı kollarının parlatıldığını görüyor. O günden beri Christoferson düzenli olarak feneri ziyaret ediyor, ayak seslerini gelen ziyaretçilerden bazıları duymuş ve hala kapı kollarını partıyor. Gizemi hala çözülemedi...
1982 yılında otele siyahlar giyinmiş bir kadın geliyor ve kaydını yaptırıyor ve eşini beklediğini söylüyor. Eşini uzun süre bekleyen bu kadın merdivenlerde ölü bulunuyor. Bu ölümün ardından otele de kadının beklediği eşi hiçbir zaman gelmiyor. Kadının ölümünden sonra otel çalışanları ve otele gelen misafirler merdivenlerden siyah giyinmiş oldukça soluk benizli bir kadının yukarıya doğru çıktığını aktarmış. Bu hikayeden dolayı otele gelip kalan yazarlar da benzer ürkütücü ve açıklanamayan durumlarla karşılaşmışlar ve onlar da bir kadının yukarıya doğru çıktığını görmüş.
1971'de başlayan bu esrarengiz olay, Maria ile Juan çiftinin mutfak zemininde bir leke belirmeye başlar. Ertesi gün geldiklerinde lekenin bir yüz şeklini aldığını görürler ve Maria lekeyi silmeye çalışır fakat başarılı olamaz. Sonrasında zemini kırıp üzerine yeni bir beton dökerler ve bir hafta sonra aynı yüz bu betonda da belirir. Aile bu durum karşısında büyük bir dehşete kapılıp yeniden betonu parçalamaya karar verseler de yetkililer tarafından beton incelenmek üzere alınır ve götürülür, o sırada evde de inceleme başlatılır. Evin altında 1200'lere ait kafası olmayan yığınlarca iskelet bulunur. Bir türlü bu yüzlerin gizemi de çözülemez ve evin çeşitli bölgelerinde farklı yüzler ortaya çıkar.
Bu yüzlerin ifadelerinin de bakan kişiye göre değiştiği düşünülmektedir. Bazıları gülümser gibi bakarken bazıları sinirli bakar. Araştırmacılardan biri de evde araştırma yaparken 4 farklı zamanda birinin ensesine dokunduğunu ve döndüğünde de bir karaltıyı gördüğünü söylemiştir.
Fakat yıllar sonra ortaya çıkmıştır ki bu duvardaki yüzlerin hepsi evin oğlu Diego'nun boya ve asitle çizdiği yüzlerden ibaretmiş fakat uzun süre turist toplaması açısından gerçeği kimseye söylememişler. Fakat evin altında bulunan iskeletlerin ve ruhların sırrı hala çözülebilmiş değil.
Niagara Şelaleleri yakınındaki bu tünelin yakınında bir çiftlik evi varmış, bir gece bu evde yangın çıkmış ve yangından kaçan kız alev almış elbiseleri ile bu tünele doğru koşmaya başlamış. Kıyafetlerini çıkarmaya çalışan kız tünelin ortasında düşmüş ve orada ölmüş. Rivayete göre de gecenin bir vakti tünelin girişine gidip bir kibrit yakan kişiler alevin hemen söndüğünü ve tünelin içinden bir kız çığlığı geldiğini söylüyor. Bu tünele gidip bunu yapan çoğu kişi aynı olayı yaşadığını aktarmış.
1910'da açılan hastanede tüberküloz hastalarını tedavisi yapılıyordu, o yıllarda hastalık iyice yaygınlaşmıştı ve sadece 400 kişilik yatak kapasitesi bulunan bu hastane kapasitesinin 3-4 kat üstünü karşılamaya çalışıyordu. Bu kadar çok hastaya özenle bakamayınca, hastalıktan ölen kişilerin sayısı da hızla arttı, zaten tüberküloz tedavisi de insanlık dışı bir şekilde yapılıyordu.. Hastanede tüberküloz yüzünden 63 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Hastalığın tedavisi bulunduktan sonra hastane 1 yıl kapalı kaldı sonrasında da akıl hastanesi olarak hizmet vermeye başladı. Hastane çalışanları akıl hastalarına işkence ediliyordu ve işkence sırasında ölen hastaların cesedi hepsi hastanenin içerisinde bulunan ve ''beden tüneli'' ismi verilen bir yere götürülüyordu. Hastanede yaşanan bir diğer skandal olay ise 502 numaralı odada intihar eden iki hemşire!
Tüm bu olaylardan sonra 502 numaralı oda ve beden tüneli başta olmak üzere hastanede pek çok paranormal olayla karşılaşılmış. Bir anda gelen çığlık sesleri ve iniltiler haricinde odaları gezen ziyaretçiler de onlara birinin temas ettiğini söylüyor. İnanışa göre başta tüberkülozdan ölen kişilerin, sonra da akıl hastaları ve hemşirelerin ruhlarının hala hastanede dolaşıyor olması.
Kasaba ten renkleri yeşil olan iki çocuk ile tanınıyor, hikaye ise yaklaşık 900 yıl öncesine dayanmakta. Dış görünüş olarak kasaba halkından oldukça farklı olan bu iki çocuklar kasabada bir anda ortaya çıkmış. İkisi de farklı bir dil konuşuyor ve sadece çiğ fasulye yiyorlarmış. Zaman içinde erkek olan çocuk hastalanıp ölmüş ve kız tek başına kalmış, kasaba halkı zaman içerisinde ona İngilizce öğretmiş ve nereden geldiklerini sormuşlar. Kızın cevabı ise oldukça ilginçmiş; Güneşin doğmadığı, alacakaranlık bir yer olan St. Martin's Toprakları'ndan geldiklerini söylemiş fakat Woolpit'e nasıl ulaştığını bir türlü hatırlayamaz, tek hatırladığı babasının en son hayvanlarını beslediğiymiş. Onca araştırmaya rağmen bu yeşil renkli çocukların nereden geldikleri bir türlü çözülememiş.
Sadece ortaya birkaç görüş atılmış fakat hiçbiri kanıtlanamamıştır. Bunlardan en önemlisi ise bölgede bulunan arsenik yataklarının zehirlenmeye sebep olması çünkü zehirlenmede bilinen en yaygın semptomlar akli dengenin yitirilmesi ve ten renginin yeşile dönmesi.
Overtoun köprüsü, Dr. David Sand, intihar olaylarını ve köprünün gizemini çözmek için kalkıp köprüye gidiyor. Yaptığı araştırmalar sonucunda köpeklerin atlamasına sebep olan etkeni buluyor. Köprünün altında vizonlar yaşıyor ve bu vizonların yaydıkları koku, köpekleri sinirlendiriyor. Kokuya dayanamayan köpekler, kendilerini tutamayarak kokuyu bulmak için refleks olarak köprüden atlıyor.
#7 Nin gizemi çözülmüştü evdekiler para için yapıyorlardı
Paranormal olay yoktur, henüz mantık çerçevesine oturtulmamış olay vardır :)