Dünyada İlk Kez Halktan Bir Kadın Olarak Paraya Resmi Basılan Sanatçı: Sabiha Tansuğ

Sabiha Tansuğ 1933 senesinde Gümülcine'de doğar ve 8 yaşındayken ailesi ile birlikte Türkiye'ye göç eder.

Ve ilkokulda bir gösteride eğribaş adlı gelin başlığı giyer. Bu giysiye hayran olan Tansuğ'un hayranlığı ömrünün sonuna kadar hem sürer hem de hayatını şekillendirir.

Hayatını erken yaşta dikiş dikerek kazanmaya başlayan Tansuğ, Göztepe Enstitüsü'nde okurken şapka yapar ve satar.

Ayrıca Kemeraltı'nda satılan taş kuklalara Anadolu giysileri diker ve işinde ustalaşmaya devam eder. 20 yaşındayken ünlü ressam Nuri İyem'den aldığı resim dersleri ise hem işinde hem de sanatında kendisine faydalı olur genç kadının.

Otuzlu yaşlarında gazeteci Haluk Tansuğ ile evlenen Sabiha Hanım, Meydan Gazetesi'nde turizm yazıları yazmaya başlar.

Bu yazılarından birini yazmak için çıktığı gezilerin birinde Milas'ta aracı bozulur. Tamir için beklerken köy kahvesine giden Tansuğ çocukken başına taktığı 'Eğribaş'ı görür ve satın alır.

O günden sonra ise Anadolu'nun pek çok yerine seyahat eder ve geleneksel, farklı tarzdaki şapkaları toplar.

Hatta 1968'de Galatasaray Lisesi'nin yanındaki Yapı Kredi binasında Anadolu Kadın Başlıkları adlı ilk sergisini açar. Bu sergi o kadar ilgi toplar ki ünü Türkiye sınırlarını hızla aşar.

Bu duruma kayıtsız kalamayan dönemin darphane müdürü Sait Tanaçan ise sergideki başlıklardan biriyle Sabiha Tansuğ'un portresini paraya basmak ister. Teklifi şöyle niteler Sabiha Hanım:

“Birçok ödül aldım, folklorda da çok ödül aldım ama en büyük ödül, paraların, 50 kuruşun üstüne geçmemdir benim. Ondan daha büyük ödül olamaz! Çünkü bugüne kadar Dünya tarihinde madeni paraya halktan bir sanatçı ve kadın geçmemiştir.”

Bu arada yazmıştım ya serginin ünü yurtdışına yayılır diye... Önce Japonya'ya gider sergi ve Tansuğ çifti Japonya'da imparator nezdinde ağırlanır.

Ardından 1975'te Belçika ve Rotterdam, 1976'da Strassburg, 1980'de Roma Üniversitesi, 1985'te de Köln sergisi açılır. Bütün bunlar güzel ama Tansuğ'un kafasında asıl olarak kendi ülkesinde bir müze açma fikri yer tutar.

Ve 1974'te o güne kadar topladığı başlıkların sergileneceği bir müze açmak için devlete başvurur. Dönemin Kültür Bakanı bu isteği pek umursamaz.

Devrin bir diğer siyaset insanı Fahrettin Kerim Gökay ile bir öğle yemeğinde durumu konuşan Sabiha Hanım, aldığı cevap karşısında kahrolur, çünkü Gökay yetkililerin şöyle dediğini aktarır: 'Biz bir kadına mı kaldık?' Bunun üzerine ise yazar Şevket Süreyya Aydemir şöyle diyecektir: 'Bu topraklarda deve dikeni yetişiyor, adam yetişmiyor, seni anlamazlar Sabiha Kız.'

Söylenenlere aldırmamacasına 1980'li yıllara dek Anadolu başlıklarını toplamaya devam eden Tansuğ bu arada 2 kitap ve 200'den fazla makale yazar.

2007'de ise yaşanan kötü olay neticesinde koleksiyonunun 430 parçası çalınır. Yazık! Sabiha Hanım bu olay karşısında şöyle isyan eder: “En üzüldüğüm şey koleksiyonumun müzeye dönüştürülmemesi, bu birikimden kimsenin haberdar olmayışı, bu kültürü dünyaya tanıtamamak, sosyolojik ve antropolojik çalışmalara kaynaklık edecek bu hazinenin gün ışığına çıkamayışı… Bundan büyük üzüntü mü olur?”

2010 yılında ise müze için "kendi kollarını sıvar" ve oturduğu daireyi boşaltarak burayı bir müze haline getirir. Kendisi ise aynı cadde üzerinde kiraya çıkar.

Türk Halk Bilimi araştırma dalı ödülü, Pertev Naili Boratav Halk Bilimi ödülü, Pen Dünya Kadın Yazarlar Derneği ödülü sahibi olan Sabiha Tansuğ çalışmalarına devam etmekte... Müzenin adresine ve etkinliklere Sabiha Tansuğ Müzesi Twitter adresinden ulaşabilirsiniz.

Çok önemli işleri gururla hayatına sığdırmış bir Anadolu kadını olarak Sabiha Hanım bugün 88 yaşında... Dünyayı değiştirecek olanların kadınlar olduğunu şu sözleriyle ilan ediyor adeta:

'Kozak yaylasında bir Türkmen gelini

Baştan ayağa Efes Tanrıçası Artemis gibi

İnançla, felsefeyle donatılır

Yirmi dört parçadan oluşur giysisi

Bunların hepsi kadınlık simgesi

Arkeoloji, etnoloji bu giyimde gizli

Kutupların Tanrıçası benzeri'

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Türkiye'nin İlk Türk Kadın Doktoru Hatice Safiye Ali'nin Gurur ve Hüzün Dolu Hikayesi
Atatürk'ün Günlüğünde Kadın Erkek İlişkilerine Dair Söyledikleri Bugün Bile Bize Yol Gösteriyor
Hem Uzayda Hem de Denizde İlklere İmza Atıp Tarihe Adını Altın Harflerle Kazıyan Kadın: Kathy Sullivan

Popüler İçerikler

Ünlü Restorandaki Bir Buçuk Porsiyon Adana Kebabının Hesap Tutarı Dudak Uçuklattı
Dilan Polat Tahliye Olabilir! Avukatı Başvuru Yaptı, Dilan Polat Adli Tıp Kurumu’na Sevk Edilecek
Kızılcık Şerbeti Fatih'e Söven Kadının Televizyonu "Öfke" Uyarısı Verdi!
YORUMLAR
09.03.2021

paranin uzerine halkdan birinin resmini koymanin derin anlamlari var. para ilk basildigindan beri gucun ve otoritenin temsilidir. yeni bir olusumun devlet oldugunun isareti kendi parasini basmasidir. o bolgedeki ekonomiyi ve ticareti onun kontrol ettigini belgeler. bu yuzden paranin uzerinde gucun sembollerini gorursunuz, imparatorun portresini yada dini figurleri, padisahin tugrasini... her ne kadar alti oyulmaya calisilsada bugun tl nin uzerinde cumhuriyetin kurucusu olarak cumhuriyetin gucunu hala ataturk simgeliyor. paraninin uzerine halkdan birinin resminin konmasi gucun halkda oldugunu gostermektir. 100yildir birde bunu halk anlayabilseymis guzel olacakmis, ayri konu.

Pasif Kullanıcı
09.03.2021

Yanlış hatırlamıyorsam dünyada ilk masal derleme işini Grimm kardeşler yapmıştı, bu aynı zamanda Halkbiliminin de başlangıcı sayılır. Bunu ilk duyduğumda "bu tarz ilkler neden bizden çıkmaz ki" diye düşünmüştüm. Sabiha Hanım'ın karşılaştığı tavır neden çıkmadığını tokat gibi yüzüme çarptı. Bizdeki halkbilimi çalışmaları ancak Türkçülük akımının etkisiyle başlayabildi bu arada. Grimm Kardeşlerden yaklaşık 75 yıl kadar sonra.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ