Bilim dünyasının vazgeçilmez bir parçası olan deneyler maalesef her zaman normal ve insani şartlarda yapılmıyor. Hatta dünya tarihinde öyle deneyler var ki öğrendiğinizde ağzınızı açık bırakacak ve yapanların insanlığını sorgulatacak türden. İşte bu deneyleri sizin için içeriğimizde anlattık! Buyrun okumaya...👇
Uyarı: İçerik rahatsız edici detaylar ve görüntüler içermektedir.
Profesör Richard, kolera gibi bulaşıcı hastalıklara ne kadar süre tepki vereceklerini görmek için Filipinler'deki mahkumlar üzerinde acımasız tıbbi deneyler yapıyordu. Mahkumlara kasıtlı olarak hıyarcıklı veba ile karıştırılmış kolera bulaştırılıyordu. Bazıları olay yerinde olmak üzere on üç mahkumun tamamı öldü ve birkaçı çok fazla acıya katlanmak zorunda kaldı. Bu deneyin en kötü yanı, mahkûmlara önceden haber verilmemesi ve rızalarına önem verilmemesiydi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon doktorlar, Çinliler üzerinde, yaşayan bir insanın tıbbi uygulama için kesilerek açılması anlamına gelen dirikesim de dahil olmak üzere korkunç deneyler yaptılar. Bu deneyler ise genellikle anestezi veya ağrı kesici olmadan gerçekleştirildi. Bununla da kalmıyordu acımasız deneyler. Kan kaybını incelemek için uzuvları kesme, mideyi çıkarıp yemek borusunu bağırsaklara yeniden bağlama, beynin bölümleri, akciğerler ve karaciğerin çıkarılması, genellikle doktorlar tarafından hamile bırakılan hamile kadınlar üzerinde gerçekleştirilen dirikesimler ve birini baş aşağı asarak boğularak ölmesinin ne kadar süreceğini ölçmek gibi deneyler, bu insanlık dışı deneylerin yalnızca bazıları.
1940'larda ABD hükümeti, frengi gibi bazı cinsel yolla bulaşan hastalıkların farklı biçimlerini Guatemalalı mahkumlar, askerler ve ruh sağlığı problemleri olan insanlar da dahil olmak üzere yaklaşık bin beş yüz kişi üzerinde test eden bir deneye sponsor oldu. Enfekte olduktan sonra bir gruba minimum miktarda antibiyotik penisilin verildi. Diğer grup ise hastalığa maruz kalıp kalmadıklarını bilmedikleri halde herhangi bir tedavi görmedi.
CIA, insan zihnini kontrol etmeyi amaçlayan pek çok deney yaptı ve Artichoke Projesi de bunlardan biriydi. Proje ise bir kişinin istemeden bir suikast girişiminde bulunup bulunamayacağını öğrenmek içindi. Denekler üzerinde hipnoz, zorla morfin bağımlılığı, uyuşturucu yoksunluğu ve denek olduğunu bilmeyen kişilerde amneziyi tetikleyen kimyasallar kullanıldı. Aynı zamanda çeşitli deneylerin bir parçası olarak halüsinojenler ve izolasyon verildi.
Bu deney, John F. Kennedy yönetiminde, asker veya sivil insanlara karşı kullanılabilecek kimyasal savaş yöntemlerinin ve kalıcı etkilerinin olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılmıştı. Kişilerde geçici iş görmezlik, yani bir çalışanı fiziksel veya zihinsel olarak verilen görevleri yerine getiremez hale getiren maddeler kullanılıyordu. Bazı testler deneklerde kalıcı hasara ve ölüme neden olduğu için durdurulmak zorunda kaldı.
Zihinsel engelli çocuklar için New York eyaleti tarafından yönetilen bir kurum olan Willowbrook Devlet Okulu'nda, hepatit vakaları görülmeye başlanmıştı. Hijyen eksikliği nedeniyle çocukların hepatite yakalanması ne yazık ki kaçınılmazdı. Salgını araştırmak için gönderilen Dr. Saul Krugman, bir aşının geliştirilmesine yardımcı olacak bir deney önerdi ancak deneyde çocuklara hastalığın kasıtlı olarak bulaşması gerekmekteydi. Çocukların kendi beyanı zaten alınamıyordu ve insanlar tepki gösterse de ebeveynlerden izin alınarak susturuldular. Kısa süre içinde okuldaki tüm çocuklara Hepatit bulaştırıldı ve hastalığın seyri gözlemlendi.
Japonlarla Çinlileri karıştırmış olabilir misiniz.? Şaşırdım doğrusu bu psikopatlığı Çinden beklerdim Japondan değil.
işte bu devletler bu şekilde gelistiler. özellikle Almanlar 2 dünya savaşında Yahudiler üzerinde tıbbi alanda öyle acımasız deneyler yaptilarki elde ettikleri verilerle dünyaya ilaçlar sattılar. diğer büyük denilen ülkelerinde yaptıkları budur.
Bu Japonlar ve çinliler kadar hem sakin hem işkenceye yatkın başka bir millet daha olduğunu sanmıyorum