Ben yıllardır sanat yazıları yazıyorum. Yazılarımda insanın sanata olan ilgisini en temel zeminden alarak ve bilimsel gerçeklere dayandırarak yazıyorum. Hep söylediğim gibi, sanat, insana ilişkin tüm disiplinlerde hakimiyet gerektirir. İşte sevgili Prof. Uğur Batı kardeşim, beyin bilimi, dil bilimi gibi alanlarda uzman olduğu gibi insana ilişkin diğer disiplinlere de hakim akademisyen bir küratördür. Bu özelliklerinden dolayı, sanat dünyasında otoriter bir küratör olması çok yakındır.
Benim Uğur ile çalışmamın zemininde bu gerçeklik yatar. Biz yaklaşık yüz yıldır dünya sanatına entegre olamamış, önemsiz bir statüde kalmış Modern Türk sanatını ciddi noktalara çekebilmek için birtakım kalıcı planlar ve çalışmalar yapıyoruz. Sanat için gerekli diğer alanlarda da çok değerli uzmanları ve akademisyenleri dahil ederek bir grup oluşturmak için uğraşıyoruz.
-Serginizin 11 Kasım'da Maji Art'ta gerçekleşeceğini öğrendik. Serginin konsepti ve ziyaretçilerin neleri bekleyebileceği hakkında bizi aydınlatır mısınız? Serginin sürprizleri veya öne çıkan eserlerinden bahsedebilir misiniz?
Bu sergide, başta Sayın Uğur Batı, Sayın Gaye Donay, Sayın Dr. Gizem Tatlıcı hep birlikte sergiyi ötesinde bir sanat şölenine dönüştürmeye uğraşıyoruz. Bu sergi, bilinen şekliyle belirlenmiş tarihler arasında açılan ve kapanan bir sergi olmayacak, arada sanatsal faaliyetler ve etkinlikler yapacağız.
Serginin sürprizine gelince, öncelikle bu sergide deniz ressamı Mustafa Günen'in başka hiçbir sergisinde yapılmamış pastoral, kır doğa resimleri bölümü olacak. Bu Uğur Batı kardeşimin fikriydi. Bir gün geldi ve benim kır resimlerimde çok farklı ve etkileyici olduğumu söyledi. Böylece aylardır çok güzel kır resimler konsepti üzerinde çalıştım.
Asıl sürpriz ise, yıllar içerisinde geliştirdiğim ve içeriğini oluşturduğum 'Sürreflection' isimli yeni bir sanat ekolünü ortaya koyuyorum. Bu sergide yaptığım çalışmalardan bir tanesini örnek olarak sergileyeceğiz.
-Sanatsal eserlerinizin izleyiciye daha net bir şekilde anlaşılması için yazılarınızı kullandığınızı belirttiniz. Bu yazılarınızın sanatsal anlamda işlerinizi nasıl zenginleştirdiğini açıklar mısınız?
Gerçek ya da ideal sanatçılar, hiçbir toplumsal baskı veya art niyet olmaksızın gördüğü olumsuzlukları, aksakları söyleyebilen insanlardır. İşte burada sanatçının bilimle olan ilişkisi çok önem kazanır. Bilim, sanatçıya tüm konularda insani değerlere en uygun, insanca yakışan, gerçekçi ve en doğru tespiti yapma ve toplumla paylaşma yeteneği kazandırır.
Yarım asırdan fazladır bilimle olan yakın ilgim, bana içinde yaşadığım coğrafyanın ve kültürün zenginliği ile birlikte 'Sürreflection' adını verdiğim bir ekol oluşturmamı sağladı. Farklı soyut çalışmalarım da olacak, ama 'Sürreflection,' gerçek ve kalıcı sanat yapmak isteyen sanatçılar için çok önemli bir pencere olacak. Ki aslında bu üslup, yazılarımda da kolayca görülür.