Öncelikle dünyamızın iç yapısına dair temel bilgilerimizi hızlıca bir hatırlayalım. Gerek coğrafya gerekse fen bilgisi derslerinden anımsarsak dünyamızın yapısı geoit şeklindeydi ve genel hatlarıyla tıpkı bir şeftali gibi üçe ayrılıyordu. Burada şeftalinin kabuk kısmı yerkabuğuna yani üzerinde yaşadığımız kara parçasına, yediğimiz etli kısmı mantoya ve çekirdeği de Dünya’nın çekirdeğine benziyordu.
Dünya'nın merkezi pek çok konuda gizemini korusa da çekirdek kısmının, güneş kadar sıcak olduğunu ve demir-nikel karışımından oluştuğunu günümüz verilerinden biliyoruz. Hatta dünyanın bir manyetik alana sahip olması, pusulanın her daim kuzeyi göstermesi de bu sebepten. Yani demir ve nikel karışımının konveksiyon hareketinden kaynaklı.
Peki, gelelim asıl soruya!
Bu değişiklik bizleri nasıl etkiler?
Yani çekirdeğin dönüş yönünün değişmesi dünyanın dönüş yönünü de tersine çevirir ve güneşin batıdan doğması gibi bir sahne veya senaryo gerçekleşir mi?
Bu sorunun aklımıza gelmesinin nedeni mavi gezegenimizin uzayda kendi etrafında dönmesi ve dünyamızın çekirdeğinin de aynı yönde dönmesi.
Şu ana kadar böyle net bir bilgi ve çıkarım yok hatta iç çekirdeğin yerkabuğu ve üzerindekiler yani bizler ve etrafımız üzerinde etkisi olduğuna dair pek kanıt bulunabilmiş değil.
Bazı araştırmacılar, güneşin batıdan doğması bir yana dursun, iç çekirdekten yüzeye kadar Dünya'nın tüm katmanları arasında fiziksel bağlantılar olduğunu ve bunun buzulların erimesinden manyetik alandaki değişikliklere, depremlere, radyasyonun olumsuz etkilerine kadar bir takım çıktılarını göreceğimizi teorisini savunuyor.
Onlara göre, Dünya'nın çekirdeğindeki bu değişiklikler, gezegenin yüzeyinde yaşayan insanların, bu manyetik alanla yönlerini bulabilen hayvanların, böceklerin yaşamını değiştirecek. Çünkü bu manyetik alan Dünyamızı etrafındaki tüm kötü koşullardan, radyasyondan ve özellikle güneşin yaydığı zararı rüzgarlardan korunmakta. Manyetik alanın olmaması veya değişmesi Dünya üzerinde var olan canlıların da zarar görmesi anlamına geliyor.
Bazı bilim insanlarına ve araştırmacılara göre ise durum pek de kritik değil. Nedeniyse Dünya’nın manyetik alanı eski zamanlarda da defalarca zayıflaması ve tersine dönmesi.
Onlara göre Dünya geçen bin yıllar içinde çoğu zaman neredeyse tersine döner gibi oldu fakat manyetik alanın ters dönmesi, bugüne dek gezegendeki hayata pek zarar vermedi. Bu yüzden yakın gelecekte zarar vermesi de beklenmiyor. Öte yandan, manyetik alan Dünya’daki elektronik cihazları güneş fırtınalarından koruyor. Bu sebeple bir değişiklik olur da tersine dönerse yeni şartlara göre önlem almamız, duruma adapte olarak hem kendimizi koruyacak tedbirler almalı hem de daha korunaklı cihazlar üretmemiz gerekli.
Son olarak sizi rahatlatacak bir bilgi vererek yazımı sonlandırayım,
Mavi gezegenimiz tersine döner mi dönmez mi, güneş batıdan doğar mı doğmaz mı bilinmez ama uzmanlar manyetik alan ters dönecekse bile bunun gerçekleşmesine en az 22 bin yıl olduğunu söylüyor.
İşin bilimsel tarafı bir yana eminim çoğumuz Dünya ne tarafa dönüyor onu bile bilmiyor. “Dönsün de ne tarafa dönerse dönsün…” diyenleri duyar gibiyim.
O halde bu şarkı size,
Dünya dönüyor sen ne dersen de
Yıllar geçiyor fark etmesen de…
Herkese mutlu, huzurlu günler diliyorum.
Instagram
Facebook
kıyamet yaklaşıyor