Malumunuz düğün sezonu açıldı ve ardı arkası kesilmeyen davetiyeler sürekli gelmekte. Bu düğünlere katıldığımızda zaman zaman farklı geleneklere denk geliyoruz ve ilk defa gördüğümüz için şaşırıyoruz. Kendi ülkemizde dahi farklılaşan geleneklere sahipken diğer ülkelerin düğün geleneklerinin aynı olmasını tabii ki bekleyemezdik. Buradan yola çıkarak yabancı ülkelerin düğün geleneklerine göz attık ve bu ülkelerde en çok uygulananları sizler için derledik.
Düğün sırasında gelinin babası damada saat veriyor. Damat ise geline “arras” adı verilen 13 tane altın para veriyor. Bu ritüel onların varlıklarını ve gelecekte kazanacaklarının paylaşılmasını temsil ediyor.
Gelinler kötü ruhları kovmak amacıyla kırmızı veya sarı tonlarda duvak benzeri örtüler takıyorlar. Ayrıca düğün yatağında erkek bebek zıplatma gibi gelenekleri vardır.
Düğün yapmak için bir astroloji uzmanının gelin ve damadın doğum tarihine ve saatine bakarak yorum yapması gerekiyor. Eğer horoskoplar uygun görürse düğün hazırlıkları başlıyor. Nedimeler ise gelinin horoskopuyla uyumlu doğum yılına sahip kişilerden seçiliyor.
Düğünden önce damat, evlilik yatağını hazırlayarak üzerine çeşitli meyve ve kuru yemişler ile süslüyor. Ailenin küçük çocukları yatağın üzerine oturtuluyor ve bu yiyecekleri yemelerine izin veriliyor. Yatağın üzerinde ne kadar çok çocuk olursa o kadar çok doğurganlığı sembolize ettiğine inanılıyor.
Gelinin evlenmemiş arkadaşları gelinliğin iç kısmına adlarını yazarak en yakın zamanda uygun bir eş bulacaklarına inanıyorlar. Ayrıca düğün, bir tatlı olan bem-casado isimli yiyecek olmadan olmaz.
Japon düğün geleneklerinden ilki kimono giymiş gelin ve damadın sake ya da san-san-kudo paylaşımıdır. Ardından gelin ve damat üç farklı kaseden pirinç yudumlarlar.
Damat adayı kız tarafının zorlu sınavından geçiriliyor. Bu sınav, kız tarafının damada aklına gelebilecek tüm hakaret ve küfürleri etmesini içeriyor. Damat ise tüm bunlara katlanabilecek kadar soğukkanlı olduğu göstermek zorunda. Sınavdan başarıyla geçen damat evlilik iznini almış oluyor.
Musevi inancına göre, düğünlerde Kudüs’teki kutsal tapınağın yok oluşunu sembolize eden içi cam parçalarıyla dolu bir beze basma geleneği bulunuyor. Törende cam kırmak ise hayattaki mutluluğu ve üzüntüyü sembolize ediyor.
Damat gelinin kıyafetinden sorumlu tutuluyor. Gelin, beyaz gelinlik yerine, “sari” denilen özel bir giysi giyiyor. Törene gündelik kıyafetlerle gelen gelin, daha sonra kocasının kendisine sunduğu kıyafeti giyiyor. Ayrıca düğünün olmazsa olmazı gelinin el ve ayaklarına yapılan(mehndi) desenleridir.
Diğer bir düğün geleneği ise 'Joota Chupai/Ayakkabı Saklama' olarak adlandırılıyor. Damat, 'evet' demeden önce ayakkabılarını çıkarmak zorundadır. Damadın ailesi, ayakkabıları gelinin ailesinin alıp saklamasını engellemek için uğraşır. Bu gelenek aileler arasında eğlenceli bir rekabete dönüşür.
Geleneklerinde ördek ve kaz önemli bir yer tutuyor. Eskiden damatlar beyaz bir atın üstünde gelinin evine giderlerken arkalarında kaz taşıyorlarmış. Günümüzde sembolik olarak tahta kaz kullanılıyor. Diğer bir gelenek ise düğünden sonra bir çift tahta ördek yeni çiftin evine yerleştiriliyor. Eğer ördekler karşılıklı konursa çiftin iyi geçineceğine, ters konulursa kavga edeceklerine inanılıyor.
Afrika’nın bazı bölgelerinde damat adayı kızı ailesinden istedikten sonra kızın ailesi teklifi kabul ederse kızlarına para ve fıstık veriyor. Gelin adayı, fıstığı damatla bölüşürken, çiftin tanışmasına yardımcı olan aracıya da bir parça veriliyor. Bu, komşulara ve akrabalara düğün daveti anlamına geliyor.
Diğer bir gelenek ise gelinle damat bir çalı süpürgesinin üzerinden atlıyorlar. Süpürge üzerinden atlama geleneği kölelerin evlenmesinin yasak olduğu kölelik zamanlarına dayanıyor. Bu ritüelde, gelinle damadın eskiye dair kötülükleri süpürüp yeni yaşamlarına başlaması temsil ediliyor.
En önemli gelenekleri arasında mendile isim işlemek. Gelinin ailesi, kızlarının adının işlendiği mendili düğüne götürerek davetlilere gösteriyor. Düğünden sonra bu mendil kızın ailesinin evine geri getiriliyor ve gelinin kız kardeşi varsa onun adı işlenerek yine evde sergileniyor.
İngiliz düğün geleneklerinin en önemlisi kilisede çan çalmak. Bu şekilde kötü ruhların kovulduğuna inanılıyor. Gelin ve damat kiliseye girerken ve çıkarken çanlar çalınarak yeni evli çifte çiçekler atılıyor.
Düğünün bir gün öncesinde geleneksel düğün saunası düzenleniyor. Gelin, nedimeler ve gelinin annesinin yer aldığı bu gelenekte günü saunada geçiriyorlar.
Gelinler, düğünde el yapımı altın bir taç takıyorlar. Törenden sonra gelinin etrafında toplanan evlenmemiş kızlar, gelinin tacı kime vereceği konusundan merakla bekliyorlar. Seçilen kızın, en kısa zamanda evleneceğine inanılıyor.
Evlenecek çiftlerin törende yer alacak çiçeklerini davetliler getiriyor. Düğün günü ise gelin, eski aşkları ve düşüncelerinden tamamen arınmak için uzun süren bir banyo yapıyor. Gelin ve damadın, evlilik günlerinde kullanılan ve nesilden nesile aktarılan evlilik kabından şarap içmesi de önemli evlilik gelenekleri arasında yer alıyor.
Erkek, evlenmek istediği kızı en yakın arkadaşıyla birlikte istemeye giderken, yanında mutluluk, sağlık ve zenginliği temsil eden “rakia” denilen özel bir ev viskisi ve “zdravet” adı verilen yeşil çiçeklerden küçük bir buket götürüyor.
Gelin, içinde bozuk para, çiğ yumurta ve buğday bulunan bir tabağı arkasına bakmadan geriye doğru atıyor. Tabak ne kadar küçük parçalara ayrılırsa o kadar iyi olacağı düşünülüyor. Ayrıca gelin ile damada somun ekmeği veriliyor. Hangisi bu ekmekten daha büyük parça koparırsa evde onun sözünün geçeceğine inanılıyor.
İsveçlilerin geleneğine göre, gelin ne zaman masasından kalkıp makyajını tazelemek için gelin odasına giderse, düğündeki tüm kadınlar damadı öpmekte serbest oluyorlar. Eğer damat ortalıklarda görünmezse erkekler gelini öpmek için sıraya giriyorlar. Ayrıca düğüne gelen herhangi bir kadının kırmızı giymesine çok kötü bakıyorlar. Düğünde bir kadının kırmızı giymesi daha önce damatla bir ilişkisi olduğunu gösteriyor.
Gelinle damat dans ederken, gelin ayaklarını yerden kaldırmamalıdır. İrlandalı dansçılara göre eğer gelin ayağını yerden kaldırırsa, kötülük perileri onu alıp götürecektir.
Düğünden önce, gelinin üstüne aklınıza gelebilecek her türlü bozuk yiyecekler dökülüyor ve daha sonra gelin, herkesin görmesi için şehirde dolaştırılmaya çıkarılıyor. Buna, ”gelini karartmak” deniliyor. Bunun sebebi olarak ise gelini evlilik boyunca karşılaşabileceği utanç ve problemlere karşı hazırlamak.
Gelin, düğünden bir gece önce aile büyüklerinin ortasına oturarak, onlara ayaklarını yıkatıyor. Düğünde ise gelin iki ayakkabısına da bozuk para koyuyor.
Damat düğüne gelini götürmeden önce, kız tarafının gelinle ilgili sorularla dolu bir testten geçerler. Ayrıca paraların konuştuğu bahis oyunları da damadı düğün öncesi iyice terletir.
Aynı bizdeki 'İki bayram arası evlenilmez.' inancına benzer Polonya'daki çiftler de içinde “R” harfi geçen aylarda düğün yapmayı tercih ediyorlar. Bu aylarda evlenildiğinde daha mutlu olunacağına inanıyorlar.
Birçok Avrupa ülkesinde görebileceğiniz bu gelenekte düğünden bir gece önceki eğlencede porselen veya cam bir eşya yere atılır. Gelin ve damat kırılan bu parçaları birlikte toplayarak etrafı temizlemek zorundadır.
Düğüne gelen davetliler çiftin üstüne pirinç serperler, bu da bereketi simgeler. Gelinin saçında kalan pirinç tanesi sayısı kadar çocukları olacağına inanılır. Düğün töreni sonunda çift bir kütüğü testereyle keser, bu da karşılaştıkları zorluklara birlikte göğüs gerecekleri anlamına gelir.
Düğün yemeğinde gelinle damat çorbalarını da tek kaşıkla birbirlerine yedirirler. Damadın yakın arkadaşları gelini kaçırıp bir yere saklarlar. Damadın gelini bulmasıyla gelini hep koruyup kollayacağı simgelenir. Düğünün sonunda gelinin duvağı ve damadın ayakkabıları misafirler arasında dolaştırılır. Davetliler de çiftin balayı tatili için ayakkabı ve duvağın içine para koyarlar.
Pazar günleri yapılan düğünlerin şans getireceğine inanıyorlar ve evlenen çiftin şapelin önünde düğüm atması gerekiyor. Bununla birlikte düğünlerde davetlilerin The Tarantella denilen dansı yapması oldukça yaygın. Gerdek gecesi paylaşılacak yatağı ise daha önce evlenmemiş iki kız yapıyor.
Gelin ve damadın masasının yanına bir ağaç yerleştirilir ve gelen misafirler gelin ve damat için dileklerini yazarak bu ağaca asarlar. Düğünde açılan ilk şampanya şişesinin tıpası gerdek yatağında bulunan yastığın altına koyulur. Bu geleneğin gelin ve damada iyi bir bir cinsel yaşam getireceği düşünülür.
çinliler dogurganlıgın arttıgına inanıyormuşmuş la zaten dünyanın 7 de biri nufusuna sahipsiniz amk
Geleneklerin çoğunu saçma buluyorum kendimizinkiler de dahil.
#16 İsveçin geleneğine kusayım. Sapık ruhlular