Size hem savaşın dehşetini görmüş, hem de esir hayatı yaşamış bir Azerbaycanlı kadından, söz etmek istiyorum . Sürünerek esaretten kaçtı. Kaçarken yere dökülmüş açılmamış mermileri Azerbaycan askerlerine vermek için çantasına topladı. Bu kadın Ağayeva Dürdane Allahverdi kızıdır . Onun acı hayathikayesine kulak verince, yaşadıklarını hayal ettikçe ne kadar sıkıntı , korkunç günlerce yüzleştiğini anlamamak mümkün değil.
1992, 25 Şubat 26'sına bağlayan gece Ermeni işgalci grupları Azerbaycan tarihinde kanlı bir işgal gerçekleştirdi. Silahsız , savunmasız insanları, ihtiyarları , kadınları ve çocukları öldürdüler. Bu günleri yaşayan Dürdane Ağayevanın gördükleri , onun dilinden dökülenler insanın tüylerini diken diken ediyor. İşte Hocalı'da yaşananlar
O zaman Hocalı İletişim Kavşağında Telefoncu çalışıyordum . Bu işe 1989 yılında tayin olmuştum . Facia gerçekleşene kadar sakinlerinin neredeyse tamamı şehirde idi . Çünkü herkes öyle biliyordu ki , düşman yakında susturulacaktı. 25 Şubat'ta çatışmalar şiddetlendi. Bu nedenle hiç kimse yatmamıştı . Topun , tankın sesinde kulak tıkıyordu . Geceye doğru ateş sesleri daha keskinleşti ve şehri Hocalı'yı vurmaya başladı.
Tek umut yeri: Posta binası
Hocalı'da sadece posta binasında ışık yanıyordu. Dizel jeneratör ile yakılan ışık sakinlerin temel haber kaynağı da olmuştu. Gergin durumda olan sakinler posta binası avlusuna konmuş televizyondan haberleri izliyorlardı. Haberlerden düşmanın geri püskürtülmesi ile ilgili haberleri almak istiyorlardı . Son günlerde ise Bakü , Ağdam , Şuşa yönünde tek ilişkimiz telefon ve telsizden mümkündü . Günde birkaç kez , öyle olurdu ki , 10-15 kez Bakü'den , Ağdam'dan , Şuşadan aramalar oluyordu , Hocalılara teskinlik veriyorlardı . O gece de , yani 25 Şubat'ta da telefon edip teskin edici sözler vermeye başladılar. Esgeran yolunun ne pahasına olursa olsun açılacağını söylediler . Ama görünen odur ki, bu , Hocalılar için son sözler oldu '
Dürdane Ağayeva bir süre evlerin Zemin katlarında kendilerini saklamaya çalıştıklarını anlatıyor.
'Gelen seslerden anlıyorduk ki , tanklarla , toplarla evlerimize saldıyorlardı. Haber geldi ki , artık düşman Hocalı havalanını işgal etti. Havaalanı hocalıların tek çıkış yolu vardı . Çünkü o zaman Hocalı ablukaya alınmıştı . Bu haberden sonra evlerimizin bodrumda durmanın anlamsız olduğunu anladık . Bu nedenle saklandığımız yerden çıkıp şehirden uzaklaşmaya mecbur olduk . Yaklaşık gece saat 1-2 olurdu . Herkes şehri terk ediyordu .
Hocalim yandı, kül oldu
Karlı , soğuk kış gecesinde Gargar nehrine doğru gittik . Her taraftan silah sesleri geldiğinden kanlı katliam hazırlığında olan Ermenilerin olduğunu dikkate alıp ormana girmeyi tercih ettik . Bunun için de buz gibi suyu olan bu nehri geçmemiz gerekiyordu. Sert kış şartlarında nehirde donanlar oldu. Nehri geçtikten sonra karlı dağları aşıp Ağdama gitmek istiyorduk . Dağın başına kalkınca dönüp bir anlık Hocalı'ya baktım . Son kez bakıyordum . Gördüm ki , Hocalım yanıyor . Sanki onunla beraber dünüm ve bu günüm de yandı .
Karlı , buzlu , kaygan cığırlarla kayalık, dağ eteği ile gitmek zorundaydık. Esgeran yolu düşman yandan bağlanmıştı . Tek yol dağlardan geçirdi . Öyle biliyorduk ki , o tarafta düşman görmeyecez . Fakat artık düşman en orta pozisyon tutarak tuzak kurmuştu . Bizim gittiğimiz grup çok büyüktü . Onların arasında yaralılar da vardı . Ama havanın soğukluğu ve nehri geçerken birçoklarını dondururdu , ayaklarımızı hissedemiyorduk , öyle titriyorduk ki , birbirine çarpan dişlerimizin sesi açık duyuluyordu .
Hamile kadını kurşuna dizdiler
Hava aydınlanmağa başladığında biz Siyah kaya denilen yere yeni varmıştık ki, Ermeniler bize doğru ateş açmaya başladılar . Herkes panik içinde bir tarafa kaçmaya başladı . Biz de sürünerek oradan uzaklaşmak istedik . Bu zaman gördüm ki , yerde açılmamış mermiler var , onları da çantama topladım ki , bizim askerlere veririm diye... Aynı anda ayağımda sıcaklık hissettim . Baktığımda , beni de kurşunla vurmuşlar , yaralanmışım. Bir kadar süründükten sonra bayıldım .
Ermeni kadınları bizi taşlamaya başladı
Ayılınca gördüm ki , digerlerinden geri kalmışım. Biraz gittikten sonra hamile bir kadını kurşunla karnından vurduklarına şahit oldum. Çığlıklar başladı . Meğer, Ermeniler bizi yakalamışlar . Biraz sonra kardeşimi kurşunla yaraladılar . Sonra dediler ki , 'sizi öldürmeyecez, bize sağ gereksiniz'. Bizi esir alıp Esgeran'a getirdiler . Burada Ermeni kadınlar bize taşla saldırdılar. Çevrede çok sayıda silah , zırhlı araçlar , toplar , tanklar gördüm. Bizi « pojarnı » denilen binanın kameralarına ittiler. Buraya geldiğimde gördüm ki , Hocalı'nın neredeyse sakinlerinin büyük bir bölümünü esir almışlar . Tüm kameralar , koridorlar hocalılarla, tanıdığım insanlarla doluydu . Sonra bizi ayırmaya başladılar, kadınları bir, erkekleri ise başka kameraya topladılar . Yaklaşık 40 kadın kalmıştık .
8 günde sekiz bin defa ölüp-dirildim
Dürdane Hanım o anları hatırladıkça gözyaşları Hocalı hasreti ile yanan gözlerinden süzülüyor . O, esirlikte karşılaştıkları acılar hakkında konuşmanın zor olduğunu söyleyerek ekler , 'Ermeniler kadınlara hakaret ediyor , onları aşağılıyor, aynı zamanda yaralıya, ihtiyara bakmadan herkesi dövüyorlardı. Akşam ermeniler gelip çocuklu kadınların hepsini götürdüler . Sonradan dediler ki , onları benzinin karşılığında değiştirmişler . Kamerada 6-7 kadın kalmıştı . Sabaha yakın içeri girdiler bizi de götürmeye başladılar . Ben kapının arkasında saklandım , içeri çok karanlık olduğundan beni görmediler . Herkesi götüren sonra tek kaldım , hava tam aydınlaşandan sonra gördüm ki , çamurun içinde oturmuşum.
Kardeşim de esir olduğundan onu bırakıp gelemedim . Kendimi değil , daha çok onu düşünmüştüm . Ermeniler tam 8 gün beni işgenceye maruz koydular, 8 günde sekiz bin kez ölüp dirildim . Sekiz günden sonra beni ve yaralı kardeşimi istedikleri kadar benzine değiştirdiler . Ben Ağdam'dan Ali Bayramlı'ya ( Şirvan kenti ) , ordan da Bakü'ye geldim . Ayağımdaki kurşunu Bakü Hastanesi'nde çıkardılar .
Azerbaycan'ın Türkiye'si var
Azerbaycanlı gazeteci yazar, Agil Alesger, Ermenilerin Hocalı'da yaptığı soykırımı dünya kamuoyuna daha iyi tanıtmak gerektiğini söyledi. Bununla ilgili Türk ve Azerbaycan disporlarının vahit strateji belirlenmesi gerektiğini belirten Alesger, günlük ve aylık çalışmalar yapılması gerektiğini ifade etti. Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili de konuşan Agil Alesger, 'Bugün çeşitli uluslararası örgütler, AGİT olsun, bunlar sadece vakit kaybıdır. Bugün Azerbaycan savaşa kalkarsa, Erivan'a kadar ilerleme gücü var' diye konuştu