15 Kasım 2022, yeni bir dönüm noktasıydı ve o gün dünya nüfusu 8 milyar insana ulaşmıştı. Küresel nüfusun 7'den 8 milyara çıkması 12 yıl sürdü ama 8 milyardan 9 milyara ulaşmasının yaklaşık olarak 15 yıl sürmesi bekleniyor. Yani 2037 yılı dünya nüfusu için yeni bir dönüm noktası olacak.
Her yeni 1 milyar için daha fazla yıl geçiyor. Her şartta, bugünlerde doğan torununuz okulunu bitirip, hayata atıldığında dünya nüfusu 10 milyarı bulacak…
Nüfusun bu seyrinde iki nokta hepimizi ilgilendiriyor: Birincisi, nüfus artış ivmesinin düşmesi nüfusun yaşlandığı anlamına geliyor. Yaşlı nüfusun etkileriyle hükümetler nasıl baş edecek? İkincisi ise, 9 veya 10 milyar nüfusu dünya kaynakları besleyebilir mi?
Gözlerden kaçan bir durum var. 1970'li yıllarda ben ortaokul ve lisedeyken, her dört kişiden biri açtı. Bu benim tespitim değil, Birleşmiş Milletler tarafından tercih edilen terim ile söylemek gerekirse 'yetersiz besleniyordu'. Bugün bu oran kabaca 10'da bire düştü. Bu iyi bir durum gibi görünse de tam öyle değil.
Bir başka gelişme daha yaşandı: 70’li yıllardan beri, küresel ortalama yaşam süresi, şaşırtıcı bir şekilde, 11 yıldan fazla arttı. Artışın çoğu fakir yerlerde meydana geldi. Asya, Latin Amerika ve Afrika'da yüz milyonlarca insan kendilerini yoksulluktan orta sınıf gibi bir sosyo ekonomik statüye yükseltti. Unutmayalım ki bu zenginleşmede, eşit veya adil bir paylaşım gerçekleşmedi. Milyonlarca insan müreffeh değil. Hani yaşlılar der ya, “Eskiden mutluyduk”…Yine de, tarihin hiçbir döneminde böyle bir refah dalgası daha önce hiç yaşanmadı. Yükselişin devam edip edemeyeceğini veya mevcut refahımızın sürdürülüp sürdürülemeyeceğini kimse bilmiyor.
Daha önce dikey tarım ile yazılar yazdım. Daracık balkonumda, kompost toprak elde ediyorum ve dostlarıma ikram edeceğim sebze ve meyveler yetiştiriyorum. Meyvelerin çekirdeklerini saklıyorum ve doğal ortamlarda toprakla buluşturuyorum. Ama bunlar bireysel çabalar; dünyanın sürdürülebilirlik, rejeneratif üretim ve çevre konusunda yeni bir sürece girmesi gerekiyor. Bu sadece nüfus artışıyla da ilgili değil, dünyanın yaşadığı süreçle ilgilidir.
Dünya'nın 10 milyar nüfusu besleyip besleyemeyeceği karmaşık bir sorudur ve cevabı birçok faktöre bağlıdır. Bazı uzmanlar, tarımsal üretimdeki artış ve kaynakların daha sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasıyla bunun mümkün olduğunu savunurken, diğerleri artan nüfusun gıda, su ve enerji gibi temel ihtiyaçlar üzerinde aşırı bir yük oluşturacağını ve kıtlığa, çatışmalara ve çevresel bozulmaya yol açacağını savunuyor.
. Gıda üretimi: Dünya şu anda 10 milyardan fazla insanı beslemek için yeterli gıda üretiyor. Ancak, bu eşitsiz bir şekilde dağılmış durumda ve gıda israfı da önemli bir sorun. Gıda üretimini artırmak için tarım arazilerini daha verimli kullanmak, gıda israfını azaltmak ve sürdürülebilir tarım uygulamalarına yatırım yapmak gerekir.
. Su kaynakları: Su, gıda üretimi ve insan sağlığı için hayati önem taşır. Dünya nüfusunun artması su kaynakları üzerinde baskı yaratacaktır. Su kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir bir şekilde kullanmak için daha verimli sulama sistemleri kurmak, su kirliliğini önlemek ve su kaynaklarının korunması için yatırım yapmak önemlidir.
. Enerji: Enerji, gıda üretimi, ulaşım ve diğer birçok faaliyet için gereklidir. Nüfus artışı enerji ihtiyacını da artıracaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak, enerji verimliliğini artırmak ve sürdürülebilir enerji politikaları geliştirmek önemlidir.
. Çevre: Nüfus artışı, doğal kaynaklar üzerinde baskı yaratacak ve çevre kirliliğini artıracaktır. Sürdürülebilir kalkınma için çevreyi korumak ve doğal kaynakları korumak önemlidir.
. Sosyal ve ekonomik faktörler: Yoksulluk, eşitsizlik ve eğitim eksikliği gibi sosyal ve ekonomik faktörler de gıda güvenliğini etkileyebilir. Bu sorunları çözmek için kalkınmaya yatırım yapmak, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimi artırmak ve sosyal adaleti sağlamak önemlidir.
Dünyayı gerçekten beslemek için daha fazla besin yoğun gıdaya ihtiyacımız var. Tam beslenme sağlayan daha fazla gıdaya ve onu yetiştirmek için daha fazla çiftçiye ihtiyacımız olacak.
Küresel beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için doğru gıdaları yeterince yetiştirmiyoruz. Aynı zamanda, bazı meyve ve sebze mahsullerinde beslenme, lezzet ve sağlık üzerinde verim için yetiştirdiğimiz için on yıllardır azalıyor. Diğer taraftan obezite, kanser ve bağışıklık ile ilgili hastalıklar dünya çapında yükselişte.
Yeni bir tarım politikasına ihtiyaç olduğunun en önemli göstergesi bunlardır. Ayrıca, çiftçilerimiz tohum, gübre gibi başlıca girdiler konusunda küresel devlere muhtaç hale gelmemelidir.
Konunun bir diğer ayağı yoksul ülkelerdeki doğum ve gelişmiş ülkelerdeki yeterli doğum olmaması ve yaşlılara yönelik politikaların geliştirilmesi başka bir tartışmanın veya yazının konusudur.
Acilen çözüme kavuşturmamız gereken durum ise, dünyada halen var olan, gıda israfı ve atıklardır. Unutmayalım ki tüketilebilir ürünlerin üçte biri israf ediliyor. Sıfır atık hedefleriyle ilgili yeni bir adım atılması gerekiyor.
Dünya'nın 10 milyar nüfusu besleyebilecek kapasitede olup olmadığını kesin olarak söylemek için daha fazla araştırmaya ve veriye ihtiyaç var. Ancak, şimdiden belli olan şey, gıda güvenliğini sağlamak için tarım sistemlerini daha sürdürülebilir hale getirmeliyiz ve tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz…
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio