Geçmişi Romantize Etmememiz ve Günümüzün Kıymetini Bilmemiz Gerektiğine Dair Mantıklı Sebepler

Yalan öpücüklerdense, hakikatin sert tokadını yemeyi yeğleyen gerçekçiler olarak bu konuya da el atmamız gerekiyordu. Nitekim, önce özel günlerde geçmişe duyulan hasret ile başlayan 'Nerede o eski bayramlar?!' tadındaki geçmişi romantize etme akımı hızla yayıldı ve nedense geçmişin günümüzden çok daha iyi olduğu yanılgısına ciddi ciddi inanılmaya başlandı!

Bu bir yanılgıdır, a dostlar!

Çünkü dünya geçmişte de berbattı! Hatta daha da berbattı! 

İnanmıyor musunuz? Bunu size kanıtlayacağız. İşte o gerçekler... Sadece gerçekler!

Bir romantiğin zihnindeki geçmiş algısı hemen hemen böyle işte... Sıcacık aileler, birkaç "gerçek kötü" dışında hep minnoş ve iyi insanlar, sevginin daima kazanması vesaire vesaire!

Geçmişi toz pembe gösteren o kalpli gözlüklerinizi paramparça etmeden önce, gerçekçiler olarak sizi anladığımızı bilmenizi isteriz.

Elbette insan, yapısı gereği daima geçmişe hasret duyuyor; sonuçta çoğumuz için geçmiş demek, çocukluk demek. Yani dünyadan bihaber olduğumuz, ailemizin o her kötülükten koruyan ve ihtiyaçlarımızı anında gideren sıcak yuvasında oynayıp gittiğimiz zamanlar... Mutluyduk, çünkü hiçbir şeyin farkında değildik! Geçmişi özlemek normal...

Ayrıca insan psikolojik savunma mekanizması geliştirerek de geçmişteki kötü anıları silerken, güzel anıları abartarak hatırlıyor. Bunlar hep bilimsel gerçekler.

İşte tam da bu yüzden sizi hakikatin, gerçeklerin dünyasına davet ediyoruz! Bugününüzün kıymetini bilin diye!

Madem konuya aile kavramından girdik; en geniş bakış açısıyla başlayalım: TOPLUM!

Yüzlerce yıl öncesine gittiğimizde kölelik gibi korkunç pratikleri dahi yaygın olarak ve normal bir şeymiş gibi uygulayan insanlık dışı toplum yapılarına sahiptik. Hepimiz! Hitit, Mısır... Ardından Avrupa, Amerika ve hatta Osmanlı! Kölelik diye bir şey vardı. Sınıflar çok ama çok daha sertti. Kaymak tabakaya doğmadıysan, ömrün çile doldurmakla geçecekti işte.

Hadi tamam, yüzyılları boş verelim de onlarca yıl öncesine gidelim... Yine ortalık karışıktı, arkadaşlar. Sınıflar hala çok keskindi. Evet, günümüzde hala mevcut ama geçmişe oranla aradaki uçurumlar birazcık daha küçüldü en azından. 

50'lerde bir köyde doğsaydınız, yükselen ateşinizin hangi hastalıktan sebep olduğunu dahi bilmeden mevta olabilirdiniz mesela. Yahut ömrünüzü, adamın tekinin tarlasında karın tokluğuna çalışarak tüketebilirdiniz.

Ahhhh o eski İstanbul...

Yani söz konusu geçmiş zaman olunca, şehir köy pek fark etmiyor açıkçası; gene sınıflar arası eşitsizlikten, sağlık ve teknoloji yetersizliğinden acı çekiyordunuz.

Sorun bakalım ninelerinize; kaç tane düşük yapmışlar... Kaç ölü doğum ya da... Doğumda kaybedilen anneler, korkunç hastalıklar ve daha neler neler!

Çocuk ölüm oranı geçmişte ne kadar yüksekti, bir düşünün hele. Böyle bir ortamı nasıl romantikleştirebiliriz ki?!

Sadece sağlık sektöründeki, tıp alanındaki gelişmelerden dolayı dahi geçmişe bakınca dehşete düşmeniz, şimdiki zamana sımsıkı sarılmanız lazım!

Ağrı kesicileri, lazer teknolojisiyle dakikalar içerisinde biten operasyonları, resmen etinizin altını görüp hastalığınızı şıp diye teşhis eden makineleri küçümsüyor musunuz? O zaman şunu düşünmeyi deneyin: Narkoz olmadan ameliyatlar!

'Ahhhh o eski zamanlar... Aileler daima beraberdi... İnsanlar birbirlerine güvenirdi... Arada ufak hastalıklardan dolayı diri diri kesilmek yahut suçiçeği gibi basit hastalıklardan dolayı dahi çocukları kaybetmek gibi 'küçük' meseleleri saymazsak, ESKİ ZAMANLAR DAHA İYİYDİ!'

Nostaljiyi sevebilirsiniz ama bazı olaylardan haberimizin olmadığı gerçeği, onların gerçekten yaşanmadığı anlamına gelmez!

Şimdilerde '90'larda ne mutluyduk ya! Ne güzel ülkeydi!' diyoruz ama PKK 80'lerde kurulmuştu örneğin. Neden kurulmuştu? Neler yaşanıyordu? Kurulduktan sonra oralarda resmen savaş başlamamış mıydı?

Bunlardan haberimiz yoktu, ama yaşanıyordu. Hayır, 80'lerde, 90'larda ülkemiz yine bir cennet bahçesi değildi.

İnternet'in, sosyal medyanın hayatımızda yer etmiş olmasından şikayet mi ediyorsunuz? Keşke eskiden de olsaydı!

Srebrenitsa Katliamı sırasında onların sesini kimse duymamıştı örneğin. Her şey olup bittikten, masumlar öldükten sonra dünyanın böyle bir katliamdan haberi oldu. O insanlar son kez akrabalarını telefonla aramaya çalışıp helallik isteyebilmişlerdi, bu kadar! Keşke seslerini duyurup, dünyayı ayağa kaldırabilecek bir iletişim ağı o zaman da olsaydı!

"Eskiden böyle sapıklıklar yoktu yaaa!"

Evet, kadınlara şiddet, çocuklara istismar, hayvanlara yapılan zalimlikler... Hepsine çok kızgınsınız. Haklısınız. Ama eskiden böyle şeylerin olmadığını, zamanla türediğini mi düşünüyorsunuz? Yanlış!

Eskiden bu olaylar misliyle yaşanıyordu, a dostlar. Duyulmuyordu sadece. Kadına edilen tecavüz, aileye bir kara leke sayılıyor ve köy-mahalle içinde sır gibi saklanıyordu. 'Cadoloz feministler' 80'lerde başladılar bunlar haykırmaya ve günümüzde önüne geçilmeye çalışılıyor.

Özgecan 50'lerde yaşamış olsa, bu mesele duyulmazdı bile.

Şimdilerde "çocuk istismarı" diye ortalığı birbirine kattığımız mesele, gayet de sıradandı!

'E ama o zamanlar öyleymiş...' diye işin içinden çıkamazsınız. Kız çocukları ne okutuluyor, ne de fikirleri soruluyordu. Pek çoğumuzun ninesi 18'ine gelmeden evlenmiştir muhtemelen.

Hadi diyelim ki bunlara "taşrada yaşayan insanların köylü problemleri" dediniz... Şimdi de sizi saraya alalım o zaman!

Gerçekçi olalım, Harem'e düşseniz -ki bu bile başlı başına aileden koparılma ve istismar- muhtemelen Hürrem Sultan falan olup misler gibi yaşamayacaktınız. Harem'de yerleri silen kız, hamamda kese yapan bacı, terzi vesaire olup; tüm ömrünüzü başkalarına hizmet ile gerçek anlamda 'köle' olarak geçirebilirdiniz. 'Kafama esti, kalkam gidem' yok oralarda!

Haa, Hürrem olsanız bile, kocanız başka cariyeler alsa, kuralları sadece ama sadece o koysa kesin delirirdiniz.

Erkeksiniz... Yiğit, güçlü bir erkek... Yeniçeri olmuşsunuz mesela!

Ne şanlı, ne görkemli!

Şöyle kafadan bir hesapla basit bir istatistik çıkarsak dahi; muhtemelen ömrünüzün yarısı seferlerde, sevdiklerinizden uzakta tıpış tıpış ilerlerken geçecek, muhtemelen de kısa sürede kafanıza gelen bir ok ile hakkın rahmetine kavuşacaktınız. Gerçekler... Sadece gerçekler!

"Aile kavramı çok güçlüydü, şimdilerde herkes boşanıyor! Ne kötü! :("

Aile kavramı sevgiden dolayı değil, mecburiyetten ötürü güçlüydü, be arkadaşlar. Dayak yiyen, zulüm gören kadının gidecek yeri yoktu. Dışarıda ekmek yoktu, özellikle kırsaldaki pek çok için dünyanın sınırı köyün en son çitine kadardı. 

Eşiniz, anneniz, babanız, dört çocuğunuz ve amcanız ile beraber aynı odada uyumak zorunda olduğunuzu düşünün şimdi bir de...

Ah ama siz romantikler en çok aşk konusunda nostaljik takılırsınız. Sizin için onu da mahvedelim hemen!

Sosyal medya yok, delicesine seyahat etme imkanı yok, karşı cinsle derin sohbetlere girmeye de izin yok. E ne yapacaksın; elbette ki gözüne kestirdiğin en göze güzel görünen insana kafandaki romantik partner özelliklerini yükleyeceksin.

Ne de olsa o insanı evlenene kadar ve hatta evlendikten sonra bile asla tam olarak tanıyamayacaksın. E o zamanlar WhatsApp'tan saatlerce sohbet edemiyorsun tabi! Elma ağacının altında gizli saklı buluşup beş dakika konuşarak bir insanı ne kadar tanıyabilirsin ki?!

Kısacası, eski aşklar sadece ama sadece yanılgıdan ibaretti, a dostlar. Evet, şimdilerde sevmek zor çünkü insanları fazlaca tanıyabiliyor, her yönleriyle görebiliyoruz. Eskiden göremiyorduk.

Ki zaten istediğiniz kişiye aşık olun... Sonuçta kiminle evleneceğinize karar verecek olan siz değildiniz!

Muhtemelen istemediğiniz biriyle evlendirilecektiniz. Bu böyle! 

İnsanlar 'ahhhh o eski zamanlar'da, en kişisel seçimlerinde dahi özgür değildi!

İhanet mi etti? Kötü mü davranıyor? Dönüp gitmek ya da posta koymak o kadar da kolay değildi!

Diyelim ki büyük aşkınızı buldunuz ve onunla evlenmek de kısmet oldu! Haftada bir kez anca duş alınabilen aşkınıza selam olsun!

Hiç burun kıvırmayın, bu da bir gerçek! Şimdi 'biz Avrupalı değiliz, onlar pisti, biz tertemiziz!' vesaire diye savunmaya geçebilirsiniz ama siz de biliyorsunuz ki bundan 20 yıl önce dahi pek çok evde yıkanmak demek, kova, tas, ocakta su ısıtma gibi yöntemlere mahkum kalmak demekti. 

Hiç kimse ama hiç kimse şimdiki gibi temiz değildi. 😂

Kitap bile zor... Dünyadan alabileceğiniz zevk kadar, bilgi de kısıtlıydı. E dolayısıyla vizyon da!

Evinizden bugün isterseniz uzay belgeselleri izler, isterseniz Hindistan'daki Hindu ayinlerini araştırırsınız. O dönemde? Eh işte, karşınıza ne çıkarsa!

Elit bir eğitimle büyümüş, imkanları olan biriyseniz dahi, tek bir kitap için aylarca koşuşturmanız gerekebilirdi. Oysa artık elinizin altında.

Dünya önümüze serilmiş şekilde arkadaşlar, bunların kıymetini bilmek yerine geçmişe dönüp elimizdekine burun kıvırmak nankörlüktür!

Kime ait olduğunu çok bildiğiniz, eskilerden bir dize ile de içeriğimizi destekliyoruz:

'Dünya ayaklanmış aya gidiyor, 

Uyan bu gafletten, uyuma yurttaş.'

Geleceğe, bilime, özgürlüğe ve adalete!

Popüler İçerikler

"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
YORUMLAR
09.12.2020

Büyüklerimizden duyduğumuz kadarıyla bile biliriz hayvan dövmek öldürmek ne kadar normal bir şeymiş eskiden. Aile içi şiddetten bahsetmiyorum bile. Aile işine karışılmaz diye komşular dayak yiyen kadının seslerini dinlerlermiş her gün. Böyle olaylar yok değildi, normaldi sadece. İnsanın olduğu her yerde şiddet vardır. Geçmişin romantize edilecek hiçbir yanı yok

09.12.2020

İnsanlık tarihi asla güllük gülistanlık olmadı. Herkes eskiyi, çocukluğunu gençliğini özlüyor. Çünkü çocuksun yaşadığın kısıtlılık karşısında sadece küçük bir pencereden gördüğünle yetiniyorsun. Aklın ermiyor. Yıllar geçince de eskiden ne güzeldi filan diyorsun. Bugün 30 yaşında olan birisi 20 sene evvelini ne güzeldi diye anlatır. Gel bir de o yıllarda da yetişkin olan bizlere sor. İnsanın olduğu her yer şiddet, istismar, yolsuzluk doludur. Dün de böyleydi bugün de böyle, yarın da böyle olacak.

09.12.2020

En sevmediğim olay eskiden hayat daha güzel filan,her zaman bir önceki nesil sonraki neslin yaptıklarını onaylamiyor devir değişti telefonlar çıktı sohbet bitti falan filan. Teknoloji ve modern zamanın getirdiği gereklilikler dolayısıyla değişim kaçınılmaz. Önemli olan belli ahlaki değerlere sadık kalmak. Eleman diyor keşke Osmanlı zamanında dogsaydim. Ya o zamanın zor şartlarini iki dakka görse bir daha adını anmaz. Keşke 1960larda yasasaydim . O zamanlar da durum farklı değil. Ya ne güzel teknoloji gelişiyor sağlık sektörü gelişiyor.niye bu kadar geçmişe özlem anlamıyorum. Yolumu mu kaybettim hemen bakıyorum telefona bir şey mi arayacağım bakıyorum telefona. Anında bilgi .daha ne istiyorsun

TÜM YORUMLARI OKU (21)