"Dünya Dışı Yaşam Bulmaya Çok Yakınız"

Türk astrofizikçi Bülent Kızıltan, dünya dışı yaşam keşfetmenin astronomi dünyasını şaşırtmayacağını belirtti. Kızıltan, Türkiye'nin uzay keşfinde başarı elde etmek için yeni bir strateji belirlemesi gerektiğini ifade etti.

Eisntein’ın görecelik kuramında önemli bir yer tutan nötron yıldızlarından gelen sesleri 1 milyon kat daha net dinlemeyi sağlayan yöntemi geliştirerek astronomide büyük bir başarıya imza atan Dr. Bülent Kızıltan, Al Jazeera Türk’e konuştu.

Yeni nesil uzay uydulardan elde edilen bilgiler sayesinde Güneş Sistemi dışındaki uzayın yeniden tanınmaya başladığını belirten Kızıltan, çeşitli yaşam formlarındaki dünya dışı canlıları yakın gelecekte mutlaka bulacaklarını belirtti. Kızıltan, insanlığın geleceği için kritik olan kolonileşme sürecinin de 2050’den önce başlayabileceğini söyledi.

Türkiye’deki bilimsel araştırmalar hakkında görüşlerini anlatan Kızıltan, Türkiye’nin ihtiyaçları doğrultusunda yapılması gereken planların bilim insanlarına devredilmesi gerektiğini vurguladı. Başkanlığını yaptığı uluslararası astronomi konsorsiyumunda birçok alandan insanlar bir araya gelen Kızıltan’a göre, Türkiye’nin orta ve uzun vadeli programlarda başarı elde edebilmesi için disiplinlerarası çalışma yapması şart.

Dünya dışı yaşamın bulunması insanlık üzerinde nasıl bir etki yapabilir?

Bu keşfin insanlar üzerinde yaratacağı etki, nasıl bir canlı bulacağımıza bağlı. Uzak mesafelerden bakteriyel ve bitkisel canlıların keşfedilmesi belki de algımızı çok değiştirmeyecektir. Ancak Jüpiter'in uydusu Europa dahil Güneş Sistemi'ndeki uydularda canlı bulma olasılığımız oldukça yüksek. Çünkü bu uydularda sıvı olduğunu düşünüyoruz. Diğer gezegen ve uydularında koloni kurabilmek, insanlık için bir umut olacak. Çünkü bir asteroit çarpma tehdidinin çok yakın olduğunu düşünüyoruz. Güneş Sistemi'nde başlayacak koloni çalışmaları, canlı barındırdığı düşünülen yerlerin lojistik avantajıyla da insanlık için bir ön hazırlık olacak.

Uzaylılarla temas haline geçmemiz ne kadar mümkün?

Burada en büyük sorun, iletişim kurmak olacak. Bize en yakın yıldız (Proxima Centauri) 4.2 ışık yılı mesafede. Oradan bize bir sinyalin gelmesi ve bizim cevap vermemiz için 8 yıl gerekiyor. Mevcut fizik anlayışımız kapsamında uzaylıların bizi ziyaret etmesi, bizim onlara ulaşabilmemiz çok mümkün görünmüyor. Bunların dışına bakteri ve bitki düzeyindeki 'uzaylıların' keşfedilmesi, özellikle astrofizikçiler açısından pek bir şey değiştirmeyecektir. Biz zaten böyle bir keşif bekliyoruz. Böyle bir keşif bizi çok daha özel veya sıradan kılmayacak.

Güneş Sistemi’nde kolonileşmeye yönelik birçok plan çiziliyor. 2050’de Mars’a veya birçok uyduya adım atmış olacak mıyız?

Bunun olabilirliği, maalesef dünyadaki ekonomik dengelerle birebir bağlantılı. Dolayısıyla ABD ve Avrupa başta olmak üzere birçok ülkenin desteğiyle belli projelere fonlama yapılması gerekiyor. Bir ekonomik kriz yaşanmadığı sürece gereken bütçenin oluşturulması mümkün. Böylece 2050'de Mars veya Güneş Sistemi'ndeki uydulara uzay araçları gönderilmemesi, canlı (sera tabanlı) veya cansız bir ön koloni kurulmaması için bir sebep göremiyorum.

Uzun vadede koloni kurulması da gerekli bir durum. Çünkü 100 bin yılda bir beklenen büyük asteroit çarpmasının yaklaştığını düşünüyoruz. Ancak bu olasılık birkaç yüzyıl değil, birkaç bin yıllık zaman aralığı kapsıyor. Teknolojik ve ekonomik imkanlarla dış gezegen ve uydulara koloni kurulması mümkün. Benim kolonileşmesi adına en ideal gördüğüm yer Europa uydusu. Orada canlıların keşfedilmesi de büyük bir olasılık. Mars, yakınlığı açısında avantajlı olsa da, kutup bölgelerindeki donmuş haldeki su kullanılabilir. 2050'ye kadar her iki gök cismine de koloni kurmuş olabiliriz.

Başında yer aldığınız konsorsiyum Türkiye’ye neler sunabilir?

Konsorsiyuma Multidisciplinary Project (Multidisipline Proje) adını veriyoruz. Normal araştırma konsorsiyumlarından farklı olarak birçok akademik alandan insanın bir araya gelerek araştırma yapması amaçlanıyor. Müzisyenlerle, sanatçılarla, doktorlar, astrofizikçiler hatta teologları bir araya getiriyoruz. Öncelikli projelerimiz arasında mühendislik, temel bilimler ve astrofizikle oluşturulan projenin piyasaya uygulanması ve bu teknolojinin bir şekilde ticarileştirilmesi de var. Sırf bu açıdan Türkiye'nin bu çalışmalarla ilgilenebileceğini düşünüyorum ki bu ilgi kendini göstermeye başladı.

Türkiye'nin böyle bir projeye entegre olması birkaç şekilde mümkün olabilir. Öncelikle kritik insan kaynağı ihtiyacı, mühendislik alanında karşılanabilir diye düşünüyorum. İkinci aşamada, bürokrasinin böyle bir önceliğinin olması gerekiyor. Üçüncü aşamada ise Türkiye'nin finansal olarak bu tür bir projenin arkasında durmayı kabul etmesi lazım. Gerekli şartlar yerine getirilirse, ortaya uzun vadeli, günlük siyasetten uzak olması gereken bir yatırım konması gerekiyor.

Türkiye’deki bilimsel çalışmaların potansiyeli hakkındaki görüşünüz nedir?

Şahsen Türkiye'nin orta ve uzun vadeli bir bilim projesi olup olmadığı konusunda net bir bilgim yok. Milli Eğitim Bakanlığı ve sınavlar ile ilgili değişimleri sürekli görüyoruz, sürekli bir değişim yaşanıyor. Bahsettiğimiz yatırımların siyasetten arınmış bir politikayla ortaya çıkarılması gerekiyor. Türkiye büyük projelerde varım diyebilir ancak uzun vadeli olmadığı sürece uluslararası alanda işbirliği sağlanması mümkün olmaz.Türkiye'nin gerçekliğini yaşayan ve takdirlerimi sunmak istediğim birçok insan var. Bu insanların fikirlerinin öncelikle alınmasını ve bir proje oluşturulacaksa, bu insanların içinde yer alması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye'nin dünyadan farklı öncelikleri var ve bunları gerçekçi olarak değerlendirmek gerekiyor. Türkiye'de bir James Webb Teleskobu yapmayı arz talep açısından düşünmek gerçekçi değil. Uzay istasyonu yapmayı da buna örnek gösterebiliriz. Türkiye ne yapabilir diye baktığımız zaman, haberleşme ve askeri uydulara ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Bu uydular için gerekli teknolojilere ihtiyacımız var. Bu teknolojileri temin ve gerekli teknik bilgiyi de transfer edebiliriz veya kendimiz oluşturabiliriz.

Facebook ve Google gibi firmaların uzay keşfine faydası olacak mı?

Google, Facebook ve diğer şirketlerin ortaya koyduğu teknik bilgi gerçekten çok büyük. NASA bu bigiyi tek başına kendi kullanabilir ve bilgiden yararlanma aşamasında bu firmalarla temas halinde. Projelerinin detayları hakkında çok bilgim yok ama özellikle yazılım alanında NASA'nın teknoloji devlerinden yardım almayı istediğini biliyorum. Türkiye'de henüz tam olarka aklımıza yerleşmeyen oldu, birçok disiplinden gelen insanın ortak bir proje üretebilmesi. Farklı alanlarda uzmanlaşmış insanların bilgi birikimine ihtiyacınız oluyor. Bu teknik bilgiyi tek başınıza oluşturmanızın maliyeti de çok yüksek. Ama Google'ın belli alanlarda elde ettiği bilgiyi projelerinize entegre etmek için transfer etmeniz çok daha ucuz. Büyük projeler artık bu yöne doğru gidiyor ancak Türkiye'de halen teknoloji tüketiyor ama üretmiyoruz. Hedefe ulaşmak adına disiplinlerarası çalışma şart.

Kaynak: Al Jazeera

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!