Estetik ve güzellik arayışı insanlık tarihi boyunca sürmüştür. Daha çekici hale gelmek ya da görünümdeki sorunlarını gidermek için uygulanan bakımlar neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Arkeolojik araştırmalar makyajın tarihinin milattan binlerce yıl öncesine dayandığını gösteriyor. Günümüzde vazgeçilmez olan makyajın, başlangıçtaki hali ile bugün aldığı hal arasında ise uçurumlar bulunuyor.
Öncelikle Mısır ve Asur uygarlıklarının duvar resimlerinde, figürlerin yüzlerinin makyajlı ve boyalı olduğu tespit edilmiştir. Arkeolojik kazılar ve tarihi araştırmalar makyajın başlangıcını, insanların doğada buldukları renk pigmentlerine sahip bitkilerden aldıkları, yağlar ekleyerek doğal karışımlar elde ettiklerini; bu karışımları ise vücut ve duvar süslemede kullandıklarını göstermektedir.
Mısır kadınlarının eski çağlardan beri gözlerine sürme çektiği biliniyor. Mısır’da özel törenlerde kral ve rahiplere tören makyajı denilen özel bir makyaj yapılıyordu. Eski çağlarda savaşlara hazırlık törenlerinde ve savaşa gidilirken erkekler yüzlerini, gizlenmek amacıyla çeşitli bitkilerden elde edilen boyalarla boyuyorlardı.
Dillere destan güzelliğiyle kralları kendisine aşık eden, kraliçe Kleopatra‘nın güzellik sırları günümüze kadar ulaşıyor. Kleopatra güzelliği için hiç kimsenin bilmediği bakımlar yapardı. Süt banyosundan cilt maskelerine, ojeden saç bakımına kadar güzelliğine her anlamda özen gösterirdi. Tırnaklarına ve dudaklarına renk vermek amacı ile kına kullandığı biliniyor. Bunların başında, ahitlerden de anlaşılacağı üzere, sürme gelir.
Barok dönemi kadınlar, saçlarını ve ellerini kına ile boyamaktaydılar. Kadınların beyaz bir tene sahip olmaları güzelliğin baş unsuru sayıldığı için, yüzlerini tebeşirle beyazlattıkları biliniyor.
1914 yılında popüler kadın dergilerinden biri olan Vogue dergisi, Türk kadınlarının göz çevresini siyah olarak belirginleştirme modasını tüm dünyaya duyurdu. Bu sayede Türk kadını tüm dünya kadınları için bir makyaj stili örneği oldu.
Zaman ilerledikçe makyaj artık kadının güzelliğini öne çıkaran, vazgeçilmez olan bir işlem haline gelmiştir. Bu da yanında gelişen sanayi ile birlikte kimyasalı da getirmiştir. 1700’lü yıllara gelindiğinde yavaş yavaş saçları boyamak, yanak ve dudaklara renk vermek gibi işlemler kadınlar arasında yaygınlaşmaya başlamıştır. 1820 yılında ilk maskara üretilmiştir. 1920 yılında ise ilk sıkıştırılmış pudra üretilmiştir.
Kozmetik, günümüzde bir ihtiyaç haline gelmiştir. Yüzlerce çeşit kozmetik firması bulunmakta ve ürünlerini akıllı bir pazarlama stratejisi ile satışa çıkarmaktadırlar. Firmaların kalitesiyle birlikte fiyatı da yükselmektedir. Fakat bunun yanı sıra kimyasal içeriklerinden dolayı, kozmetik ürünlerin zararları da artmaktadır.
Makyajın vazgeçilmezi olan far, rimel ve benzeri göz makyajı malzemeleri ciddi göz enfeksiyonlarına neden olabiliyor. Aynı zamanda kirpiklerde incelmelere ve dökülmelere de neden olabiliyor. Yüksek derecede alüminyum içeren rujlar, uzun vadede anemiye, glikoz intoleransına ve solunum yolu sorunlarına yol açabilmektedir. Kozmetik ürünler, sık kullanıldıklarında veya yanlışlıkla solunduklarında çeşitli alerjik reaksiyonlara, cilt kanseri gibi tedavisi kolay olmayan ve ölümcül olabilen rahatsızlıklara sebep olabilir.