Dunning Kruger Etkisi ve Yönetim

Geçenlerde denk geldiğim bir YouTube videosu aklıma takıldı. 

ABD’de iki kişinin kameraların bilincinde olarak maskesiz soygun yapmaları, yüzlerine limon suyu sürdükleri gerekçesiyle kameralarda görünmeyeceklerine dair inançları, yakalandıklarında ise buna çok şaşırmalarıyla başlayan videonun konusu aslında Dunning Kruger efekti idi.

Bilim insanları bu olay sonrasında sosyal bir deney yapıyorlar ve bu durumu Dunning Kruger etkisi /sendromu olarak adlandırıyorlar. Peki nedir bu etki?

İnsanların bildiklerini iddia ettikleri şeyi bilmediğinin farkında olmaması. Tam aksine, kendilerinin çok bilgili ve başarılı olduğunu sanması… Üstelik sadece bilmediklerinin farkında olmayıp, aşırı özgüvenli olması. YouTuber yayınladığı videoda bu kişilerin sisteme girince liyakat sahibi kişileri ekarte ettiğini, liyakat sahibi insanların ise özgüvenlerini kaybedip, kendi yeteneklerinden şüphe ettiğini ve sistemden kimi zaman atıldıklarını, kimi zamansa sisteme dayanamayıp çemberin dışına çıktıklarından bahsediyor.

İzleyici video bitiminde neden liyakatsiz insanların üst görevlere geldiği sorusuna cevap bulabiliyor. Hatta öyle ki başkalarının liyakatsiz olduğunu düşünüp, kendimizi liyakatli sanmamız bile Dunning Kruger etkisinin bizde de olabilme ihtimalini sorgulatıyor.

Yaşadığımız toplumda bizi yönetenleri çoğu zaman eleştirdiğimiz zamanlar oluyor. Kimi zaman bu eleştiriler arkadaş sohbetlerinde alevlenirken, kimi zaman yerini mizaha bırakıyor.

Elbette büyük bir genelleme yapıp tüm üst düzey yöneticilerin Dunning Kruger etkisiyle liyakatsiz olduğunu söylemek doğru olmaz.

Uzun bir süredir Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden birinin üst düzey yöneticilerine iş İngilizcelerini geliştirmeleri konusunda destek veriyorum. Derslerde konuşma becerilerine ağırlık verildiğinden hedef dilde sohbet ve karşılıklı etkileşim mevcut. Onlar benimle İngilizcelerini daha üst seviyeye getirme çabası içindeyken, ben de farklı sektörde olmamıza rağmen vizyonlarından ve yöneticilik deneyimlerinden faydalanıyorum. Ezcümle öğretirken öğreniyorum.

Milattan önce 65 yıllarına dayanan Antik Yunan dönemi eserlerinden Lucillus’a mektuplarda gördüğüm Latince bir söz geliyor aklıma.

“Homines Dum Docent Discunt”. Türkçe çevirisi ise “İnsan öğretirken öğrenir”. Yirmi beş senelik eğitimci olarak hem deneyimleyip hem de doğruluğuna inandığım bir söz bu.

Şirketin farklı sektörlerinde başarıları ve çalışkanlıklarıyla üst pozisyonlara gelmiş öğrencilerimde ortak noktalar fark ettim. Açıkçası önce tesadüf olabilir diye düşünürken, şirketin insan kaynaklarının ne kadar başarılı seçimlerde bulunduğunu gözlemledim. Tüm üst düzey yöneticilerin ortak özellikleri öğrenmeye açık ve mütevazi olmaları.  Her ne kadar “iyi” kavramı göreceli olsa da hepsinin önce iyi insan olması iyi yönetici olmalarının da önünü açıyor görünüyor. Özgüvenleri çalışkanlıklarından, iç motivasyonları şirketlerine olan bağlılıkla kuvvetlenmiş. Açıkçası onlara da bu soruyu bir derste sordum. İnsan kaynakları bunu nasıl becerebiliyor diye. Egodan uzak yaklaşımlarıyla gülümsediler.

Konumuza geri dönersek Foucault’nun “bilgi iktidardır” tezini ters yüz edelim. Acaba iktidara gelen mi bilgiye sahiptir yoksa iktidardakiler o mevkiye geldiği için bilgiye sahip olduğu sanrısı mı yaşıyor? Burada iktidarı sadece siyasi iktidarla sınırlamak elbette yanlış olur. İktidar, kimi zaman yaşça aile büyüğü, kimi zaman işyerinde yönetici sıfatını taşıyabilir.

Yazımın başında bahsettiğim video oldukça düşündürücü.

İster öğretmen ister yönetici olsun “ben oldum, ben biliyorum” anlayışıyla egosentrik ve megalomanik yaklaşımlara çoğumuzun maruz kaldığı ortamlarda bulunmuşuzdur. Bu sadece iş yaşantısında değil, daha çocukluğumuzda ebeveynlerimiz tarafından bize empoze edilmiş de olabilir.   Bazen mevki, bazen yaş, bazen Ataerkil aile büyüğü yaşam tecrübesi olduğu inancıyla, iktidarda uzun süre tutuluyor. “O bilir, o bildiği için sözü dinlenmelidir” anlayışı yerini dikenli tellerle çevrili bir çembere bırakabiliyor. Burada, iktidara karşı çıkmak sistemden çıkma cesaretini gösterebilme ya da sistemden mobbingle çıkarılmak seçeneklerini doğuruyor. İktidara boyun eğip sistemde kalma zorunluluğu ise Pink Floyd’un meşhur şarkısında olduğu gibi duvarda yeni tuğlalar örülmesine ve sistemin güçlenmesine sebep oluyor.

Dunning Kruger etkisine geri dönersek, sanırım bu etkiden kurtulmanın tek yolu yaşam boyu öğrenmeye açık olmak ve varoluşumuzu Sokrates’in deyişiyle kabullenmek.

“Hoc unum scio me nihil scire”

“Tek bir şey biliyorum. O da hiçbir şey bilmediğimdir.”

Atiye Gözde Sidar

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler İçerikler

İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı