Güzellik standartları o kadar göreceli bir kavram ki, ülkeden ülkeye, hatta dönemden döneme bile değişiklik gösteriyor. Ancak bazı güzellik algıları var ki gördüğümüz zaman bizi dehşete düşürüyor. Bu kabilenin kadınları güzel olabilmek için ağızlarına tabak dikiyorlar. Evet, dudaklarını keserek ağızlarına tabak şeklinde bir disk yerleştiriyorlar ve bunun için dişlerini bile çektiriyorlar. Gelin bu ilginç ritüele bir bakalım... 👇
Kabilede yaklaşık 34 bin kişi var. Suri, Trimegah ve Zincir adı verilen 2 ayrı grubun genel ismi. Evliliklerinde ara sıra başka eş arayışlarının normal karşılandığı bir topluluk olmalarıyla dikkat çekiyorlar. Aynı zamanda güzellik algıları bizden çok çok daha farklı.
Rahipleri olan Komorular, insanlar ve Tumu arasında bir arabulucu olarak görülür. Gökyüzü tanrısı ile aralarında yağmur ve bereket getiren bir aracı görevi görürler. Atalarının da özel güçleri olduğu ve yaşayan insanların sağlığını ve kaderini etkilediği kabul edilmekte.
Kabiledeki erkekler, Donga adlı dövüş sanatını öğrenmek zorundalar. Bu ritüel ve sporun bir kombinasyonu sayılıyor. Kadınları etkilemenin ve eş bulmanın bir yolu olarak görülüyor.
Ritüellerinin bir parçası olarak, kabilenin kadın üyeleri, güzellik standartlarına uygun olmak için alt dudağındaki deliklere yerleştirilmiş kendine özgü kil disklere sahipler. Disklerin takılması için, delik kesilmeden önce alttaki iki diş çıkarılıyor.
Tabak ne kadar büyükse, kızı evlendiğinde babası çeyizde o kadar çok inek talep edebiliyor. Ortalama bir insanın 30 ila 40 arası ineği var. Evlenmek için karısının ailesine vermesi için erkeğin ise yaklaşık 60 ineğe ihtiyacı var.
Dudak tabakları olarak geçen diskler dudaklarına yerleştirildikten sonra dikiliyor ve çoğu zaman ömür boyu çıkarılmıyor. Bu ritüel gerçekleştirilirken kadınlar saçlarını da tamamen kazıyor.
Erkekleri de bir o kadar acılı ritüeller bekliyor. Suri kabilesi üyeleri taşıdıkları yara izleriyle gurur duyarlar. Erkek üyeler öldürdükleri rakiplerinin işaretini taşımak için kendilerini yaralar ve vücutlarında öldürdükleri her bir kişi için bir yara açarlar.
Dudak tabağından da anlayacağımız üzere genç Suri kadınları, derilerini, kendilerini sanatsal bir şekilde ifade etmek için adeta bir yüzey olarak kullanıyor.
Erkekler de kadınlar da genellikle kıyafet giymiyorlar ve sadece bezlerle istedikleri bölgelerini örtüyorlar. Şapkayı ise neredeyse her zaman takıyorlar. Aksesuarlar ritüellerle bağdaştırılıyor. Kadınlar sağ ya da sol göğüne tesbih tanesine benzeyen boncuklar takarak korunacağına inanıyor.
Bu eski savaşlarda meydana gelmiş olan yaralanma işaretini temsil ediyor. Yüzlerini çiçeğe benzeyen desenler ile donatıyorlar.
Bu izler yerel kültürün ayrıntılı bir parçası olarak yetişkinliğe kadar yaşadıkları her şeyi ifade ediyor. Hatta bazı durumlarda sadece bir aidiyet işareti olarak da yapılabiliyor. Hepatit ve AIDS bir sorun haline gelmeye başladığından beri ritüeller daha ayrı alanlarda yapılmaya başlandı.
1897'de Etiyopya birlikleri tarafından fethedildikten sonra resmi olarak Etiyopya'ya dahil edildi. Yeni kurulan köylerde bulunan yaylalar imparatorluk birlikleri tarafından sık sık baskınlarının hedefi oldu. Bu nedenle günümüzde, artık Etiyopya algılarına ister istemez entegre olmuş durumdalar. Yüzyıllar boyunca avcı-toplayıcı olarak yaşadılar. Kıtlıklarla mücadele etmek zorunda kaldıkları dönemde savaş aralarında çok yaygın olmaya başladı.
Bu şiddetli çatışmalar bazen ölümle sonuçlanıyor. Savaşlar genellikle 40 ila 2 bin kişiden oluşabilen Suri köyleri arasında gerçekleşiyor. Kavgalar, bir partneri cezbetme fırsatı sağlamanın yanı sıra, gençleri kan dökmeye alıştırmayı hedefliyor. İnançlarına göre, diğer kabilelerle çatışırlarsa işe yarayacak ve güç kazanacaklar.
Kadınları ne kadar güzel aslında.Bu tuhaf gelenekle mahvediliyor.
Sizin gibileri somurmek farz moruk bu neyin kafasi? Sonra beyaz adam bize soyle yapti boyle diye diye konuyorsunuz. Yeha Noha sarkisini soyler durursunuz.
ne salak insanlar var yaa. gelenek melenek değil bu mallık.