Drama Queenlerin Rutini Haline Gelen Ağlama Eylemi Neden ve Nasıl Olur?

Herkesin hayatında, o her şeyin ters gittiği günler oluyordur. Alarmınız çalmıyor, işe zaten geç kalmışken benzininiz bitiyor, masanızın her tarafına kahve döküyorsunuz ve eve dönerken araç yığınının ve gürültülü kornaların içinde sıkışıp kalıyorsunuzdur. Bu noktada bazılarınız, doğanın denenmiş ve gerçek stres giderme yöntemine başvuruyorsunuzdur eminiz ki: ağlamak...

Yaşadığınız travmalar, ölümler, doğumlar, mutluluklar ya da denk geldiğiniz acıklı sahneler de su kanallarınızı açabilir tabii. Fakat bu kadar rutin ve doğalımız haline gelmiş ağlama kavramı aslında nedir? Neden ve nasıl meydana gelir? Mendillerinizi alın gelin, devamı içeriğimizde...👇 🥲

Henüz kanıtlanmamış olmasına rağmen, filler ve goriller hariç, gezegende asırlardır duygusal gözyaşı döken tek varlıklarız.

Bu nedenle, yalnızca fazla tuzlu su salgılamak için ağlayan bir tuzlu su timsahı değilseniz yakın zamanda ağlamışsınızdır diye düşünüyoruz. 

Paul D. MacLean'e göre, en eski insanlar ölenlerini yaktıklarında, gözlerinin içine giren dumanın yanı sıra duyguların da üstesinden ağlayarak geldiler. Dr. MacLean, bu faktörlerin refleks gözyaşlarına neden olduğuna ve ölüm ile gözyaşı kavramlarını sonsuza dek birbirine bağladığına inanıyordu.

Peki ağlamak aslında nedir ve nasıl meydana gelir? Ağlamanın fizyolojisi nedir?

Ağladığınızda, gözünüzün üst, dış bölgesindeki lakrimal bezden protein, su, mukus ve yağ dolu tuzlu bir sıvı salınır. Daha çok gözyaşı olarak bilinen bu sıvı daha sonra gözünüzün yüzeyinden ve yüzünüzden aşağı akar.

Tabii ki, tüm gözyaşları duygusal çeşitlilikte değildir; farklı amaçlara sahip üç tür gözyaşı vardır. 'Bazal gözyaşları' gözlerimizde her yerde bulunur. Bu sürekli gözyaşları, gözlerimizin tamamen kurumasını engelleyen şeydir. İnsan vücudu her gün ortalama 5 ila 10 ons bazal gözyaşı üretir. Bu gözyaşları burun boşluğundan süzülürler, bu da ağlarken burnumuzun akmasının sebebidir.

Diğer bir ağlama türü ise, gözü sigara dumanı, soğan, toz gibi rahatsız edici şeylerden korumak için üretilen 'refleks gözyaşları'dır.

Bunu yapabilmek adına korneanızdaki duyu sinirleri duyumsadığınız iritasyonu beyin sapınıza iletir ve bu da göz kapaklarındaki bezlere hormon gönderir. Bu hormonlar, gözlerin gözyaşı üretmesine ve tahriş edici maddeden etkili bir şekilde kurtulmasına neden olur.

Üçüncü gözyaşı türü, herkesin bildiği 'duygusal gözyaşlarıdır'. Her şey üzüntünün kayıtlı olduğu beyinde başlar. Endokrin sistem daha sonra oküler bölgeye/ göz merceğine hormon salgılaması için tetiklenir ve bu da gözyaşlarının oluşmasına neden olur.

Ağlamak, sizi hem duygusal hem fiziksel anlamda iyi de hissettirebilir.

Bazı bilim insanlarının inandığı bu teoriye göre, yüksek stres anlarında vücutta bazı kimyasallar birikiyor ve ağlamak bu toksinlerden kurtulmanızı sağlar. Bilim insanları gözyaşlarının içeriğini analiz ettiklerinde, türlerine göre bu kimyasalların ve gözyaşı içeriğinin çeşitlilik gösterdiğini de buldular. 

Refleks gözyaşlarının genellikle yaklaşık %98'nin su olduğu tespit edilirken, duygusal gözyaşlarında yaygın olarak çeşitli kimyasallar bulunur. (The Daily Journal) Bu kimyasallar, anne sütü üretimini de kontrol ettiği bilinen prolaktin adı verilen bir protein, kimyasal, ağrıyı azaltan ve ruh halini iyileştirmeye çalışan bir endorfin olan 'lösin-enkefalindir'.

Ağlamanın yaşı ve cinsiyeti de yok elbette. Öyle ki, daha ilk doğduğumuzda, dünyadaki ilk haftalarımızda ve aylarımızda bile ağlarız.

Bununla birlikte, bebekler büyüdükçe ve olgunlaştıkça ağlamak, belirli ve değişen ihtiyaçları iletmenin daha karmaşık bir yolu haline gelir. Bu eylemi manipülasyon yöntemi olarak kullanmaya başladıklarına inanılıyor. 

Araştırmacıların söylediklerine göre, bebeklik süreci bittikten sonraki evrede ve ergenlik süreci boyunca kızlar ve erkekler eşit oranda ağlar. Ancak bu denge zamanla, erkeklerdeki testosteron seviyesi arttıkça değişir.

Prolaktin proteini ile sadece kadınlarda meydana gelen anne sütü üretimi arasında bağlantı olması da şaşırtıcı değil.

Biyokimyacı ve araştırmacı William Frey ve  Muriel Langseth'e göre, kadınlar belki de bu yüzden erkeklerden yaklaşık dört kat daha fazla ağlıyor. Frey, kadınların vücudunda %60 daha fazla prolaktin olduğunu ve proteinin endokrin sistemi hızlandırarak ağlama olasılığını artırdığını söylüyor. (Women's Health) 

Bir çalışma, kadınların yılda yaklaşık 64, erkeklerin ise sadece 17 kez ağladığını buldu. (The Age)

Erkeklerin neden daha az ağladıklarını açıklamak için ortaya atılan teoriye göre ise, ortalama olarak çok daha fazla terlemeleri ve böylece duygusal gözyaşlarında bulunan toksinlerin bir kısmını serbest bırakmaları!

Ancak Women's Health Dergisi'ne göre, orta yaşta erkekler daha çok ağlamaya ve daha az sinirlenmeye başlarken, kadınlar tam tersini yaşar. Bu, büyük ölçüde testosteron ve östrojenden kaynaklanır.

Kadınların ve erkeklerin ağlama konusunda farklı kılan diğer şey, erkeklerin genellikle yalnızca büyük kayıplar yaşarken ağlarken geri kalan zamanlarda sinirlenmeleri. Kadınların ise sinirlendiğinde ve hayal kırıklığına uğradığında ağlamaları daha yüksek.

Farklı diğer bir nokta ise kadınlar erkeklerden daha yüksek sesle ve çok daha fazla gözyaşıyla ağlama eğiliminde. Bunun, erkeklerin kadınlardan daha küçük gözyaşı bezlerine sahip olmasından kaynaklandığına inanılıyor.

Sebebi her ne olursa olsun Frey'e göre ağlamak bir güvenlik mekanizması oluşturuyor çünkü, bahsettiğimiz gibi, vücudu toksinlerden arındırır. Çoğu psikoloğa göre de duygular içinizde tutmak tehlikeli.

Bununla birlikte bazı araştırmalar boğucu duygusal gözyaşlarının kalp hastalığı ve hipertansiyon riskinin artmasına neden olabileceğini göstermektedir. 

Diğer çalışmalar, kolit veya ülser gibi rahatsızlıklardan muzdarip kişilerin ağlama konusunda daha az olumlu bir tutuma sahip olma eğiliminde olduklarını göstermiştir. 

Ne yazık ki bazı hastalıklar için de ağlamak ana semptomdur. Örneğin, doğum sonrası depresyon (PPD), doğumdan sonra kadınların yaklaşık %9 ila 16'sının yaşadığı önemli bir duygusal rahatsızlık dönemidir.

Artan ağlama, travma sonrası stres bozukluğu, genellikle savaştan dönen askerlerde olduğu gibi şiddet sebepli suçluluk duygusu veya başka bir ciddi duygusal rahatsızlık yaşayanlarda sıkça karşılaşılan bir durumdur.

Ağlamanın, tıpkı gülmek gibi, insanın duygusal yapısının kritik bir parçası olduğunu hatırlamak önemlidir. 

Patronunuzun veya yeni biriyle birlikte olan eski sevgilinizin önünde ağlamak istemeseniz de, her şeyi içeride tutmak yerine hem duygusal hem de fiziksel olarak bazen içiniz biriktirdiklerinizi salmanın daha iyi olduğu ortada olan bir gerçek. O yüzden her şey için kendinizi üzmediğiniz sürece duygularınızı rahat bırakın deriz :)

Benzer içerikler ilginizi çekebilir:👇👀

Öğrenince Büyük Bir Aydınlanma Yaşayacağınızı İddia Ettiğimiz Birbirinden İlginç Bilgiler
NASA'nın İcadı Olduğunu Duyunca 'Ne Alaka' Diyeceğiniz Gündelik Hayatınızın Parçası Olan 11 İlginç Buluş
Bir Araştırma Ekibi Hastalardaki Kanseri Tespit Etmek İçin Kullanılabilecek Bir Böcek Türü Olduğunu Keşfetti!

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt