Herkesin Bram Stoker'ın Dracula'sını bildiği Romanya'daki Transilvanya sakinleri, sadece romanı duyduklarında bile oldukça rahatsız olmuşlar. Bunun yanısıra bölge fantastik bir kültüre, muhteşem bir doğaya, eşşiz bir kültürel yapıya ve ülkedeki en iyi bazı üniversitelere sahip. Hepsi bu da değil; Transilvanya aynı zamanda, pek çok romanı etkileyen mistik mekanlara ve efsanelere de ev sahipliği yapıyor. İşte bu efsanelerden bazıları:
Pied Piper Efsanesi, Silikon Vadisi serisi sayesinde dünyada en çok bilinen efsanelerden biri. Bu ürkütücü hikaye, çocuklar için tatlı rüyalar hazırlamak yerine muhtemelen hayat boyu hatırlayacakları korkutucu bir iz bıraktı.
Hikayede, Hamelin halkı bir fare istilasıyla uğraşırken gizemli bir kavalcı, para karşılığı bu problemi çözüyor. Büyülü melodisiyle etkilediği bir fare dışında tüm farelerden kurtuluyor kavalcı, bu yüzden de insanlar ödeme yapmak istemiyor. Sinirlenen kavalcı, farklı bir müzik çalarak bölgedeki tüm çocukların beyinlerini yıkıyor ve onun peşinden gitmelerini sağlıyor. Bazı kaynaklar çocuklara ne olduğunu söylemezken, bazıları boğulduğunu veya bir kayalıktan atladıklarını söylüyor.
Aynı zamanda daha iyimser bir versiyonu da var hikayenin. Buna göre çocuklar, Transilvanya'daki Vaghis Mağarasından dışarı çıktılar ve oraya yerleştiler. Oldukça garip görünmesine rağmen, bu versiyon en çok kabul gören uyarlama olmuştur. Efsanenin geçtiği zamanda, gerçekten birçok insan Alman topraklarını terk ederek Hamelinde yaşamıştır. Bu yerlilerin torunları da günümüzde küçük gruplar halinde Transilvanyada yaşamaktadır.
Hunyad Kalesi, geçmişi 14 ya da 15. yüzyıla dayanan muhteşem bir yapıdır. Sırp paralı askerlerinin dövüştüğü Nje Bojsia ('korkma' demek) adındaki bir kuleye sahiptir. İktidardaki ailenin 'kuzgun' şeklindeki armasını da eklersek eğer; alın size muhteşem bir perili şato. İnsanlar da ilginç bir şekilde gerçekten perili olmasını istemişler bu kalenin. 'Most Haunted Live' ekibi de Kazıklı Voyvoda'nın buranın zindanında 7 sene geçirdiği efsanesine inanmış ve 3 gece burada geçirerek her yerde Drakula'yı aramış.
Bunun doğru olduğunu gösteren bir kanıt henüz yok. Kalenin liderlerinden biri Hunedoaralı Iancu, su bulana kadar toprağa çukur kazmaları karşılığında, 3 Türk mahkuma özgürlük sözü vermiş. 3 mahkum amaçlarına ulaşmak için tam 28 yıl boyunca çukur kazmış; ancak ne yazık ki bu sırada Iancu ölmüş, karısı da kocasının sözünü yerine getirmemiş. Hatta üçünün de idam edilmesi için emir vermiş. Üç adam ölmeden önce kuyunun duvarına ''Artık suyunuz var; ama kalbiniz yok.'' yazarak onurlu olduklarını kanıtlamışlar herkese. Bugün kaleyi ziyaret edenler bu yazıyı ve Türkçe anlamını yan yana görebilirler.
Brasov'daki Siyah Kilise, Romanya'nın en güzel gotik mimari örneklerinden bir tanesi. 17. yüzyıldaki bir yangında hasar görmüş ve adı bu şekilde kalmış. Kilisede, Avrupa'nın en etkileyici aletlerini ve 1989'daki ihtilalden kalma kurşun deliklerini görmek mümkün. Asıl gizem ise kilisenin içinde. Kilise ayaklarının birinin tepesinde aşağıya doğru düşüyor gibi duran bir çocuğun heykeli var. Anlamı belli olmamasına rağmen, trajik bir hikayeden geldiği oldukça kesin.
Bazılarına göre kilise inşaatını kontrol etmek için gönderilen çocuk, aşağıya düşüp hayatını kaybetmiş, bu üzücü olaydan sonra da anısını yaşatmak için çocuğun heykeli yapılmıştır. Bir diğer hikaye ise daha fazlasını anlatır ve çocuğun kilisenin yapımında yer alan, çok yetenekli bir çırak olduğunu, ustasının da onu çok kıskandığını söyler. Çocuğu aşağıya atanın ustası olduğu daha sonra öğrenilir. İşçilerin geri kalanı da bu becerikli gencin unutulmaması için onun heykelini yapar.
Romanya'nın en güzel orta çağ şehirlerinden biri olan Sibiu, çeşitli etkileyici mekanı ile hala pek çok turistin ilgisini çekiyor. Bunlardan biri olan Yalan Köprüsü, oldukça zararsız görünüyor. Ancak efsaneye göre, sadece yalan söylemediğiniz sürece bu kadar güzel. Eğer köprünün üzerindeyken yalan söylüyorsanız, aniden sesler geliyor ve köprü çöküyor.
Efsanenin birkaç versiyonu da mevcut. Bu köprü sayesinde müşterilerini kandıran tüccarlar dürüst olmaya başlamış, evlenmeden önce bekaretiyle ilgili yalan söyleyen kızlar köprü sayesinde ortaya çıkmış. Aynı zamanda köprü, bazı askerlerin ortadan kaybolmadan önce kız arkadaşlarına söz verdikleri mekan bile olmuş.
16. yüzyıla ait olan bu kale, yakın zamanda turistler için restore edildi. Kalenin lordu Francis Rakoczi, başarılı bir şekilde işgalci kuvvetleri buradan uzak tutuyormuş. Bu kuvvetler onu yenmek için, kızını etkileyebilecek yakışıklı bir subay yollamışlar; subaya aşık olan kız da kalenin içindeki gizli bir tüneli ifşa etmiş. Babası kaçmayı başarmış; ancak kızını sonsuza kadar lanetlemiş. Bu lanet tüm hikayelerde olduğu gibi bir öpücükle bozulabilirmiş sadece. Fakat prenses üç farklı şekle bürünüyormuş ve kurtulması için bu formlardayken öpücük alması gerekiyormuş; bunlar da yılan, kurbağa ve ağlayan bir gelin. Bildiğimiz kadarıyla prenses gelinliğiyle hala orada ve kurtarılmayı bekliyor
Küçük bir kasaba olan Ocna Mures'teki Teleki malikanesi, şu anda bir harabeye dönmüş durumda ve tekrar yapılmasını isteyen torunlar arasında anlaşmazlık sürüyor; yıllardır çürüyen bu konakla ilgili sorun da uzun sürecek gibi görünüyor. Güvenlik nedeniyle de çoğu insan buraya yaklaşamıyor.
Pek çok efsanenin aksine, bu konağın ürpertici hikayesi II. Dünya Savaşı yıllarına dayanıyor. Bu tür hikayelerden etkilenmeyen Kızıl Ordu askerleri, zamanında bu konağa gelerek gizli şarapları bulmuş ve burayı eğlence merkezine dönüştürmüş. Şarabın etkisiyle de silahlarını çekip eğlenmeye başlamışlar; ta ki şarap varillerine isabet edene kadar. Dökülen şaraplarda boğularak savaşa hiç de yakışmayan bir şekilde ölmüşler. Bunu sebebi ise bölge halkının hala orada yaşadığına inandığı bir hayalet.
Maramures bölgesindeki köyün yaşlıları, suyun bazen canlanıp bir insan başı istediğine inanıyorlar; hatta insan kurban edilmesi istendiğinden oldukça emin olanlar da var. Göllerle ilgili iezer denilen birçok karanlık hikaye mevcut, bunlardan bir tanesi de batmış bir kilise hakkında. Uzun zaman önce köyde sel meydana gelmiş ve bir kiliseyle beraber birkaç ev suyun altında kalmış. Hatta köyün yerlileri, paskalya gecesinde kiliseden gelen çan sesleri duyduklarını bile iddia ediyorlar.
Diğer efsane ise insanları yutup asla geri vermeyen dipsiz bir göl ile ilgili. Söylendiğine göre kış sırasında gölü geçmeye çalışan, düğün için bölgeye gelen konuklar göl tarafından yutuluyormuş. Evlenmelerine yardımcı olacağı düşüncesi ile genç kızlar burada yıkanırmış; ancak kıyıya bağlı olmalarına rağmen içlerinden biri suya çekilirmiş. Diğer efsanelere göre de zaman zaman su yüzeyinde, kanlı et parçaları görünüyormuş.
Her kültürde, mutlaka trajik sonla biten bir yasak aşk hikayesi vardır. Tristan ve Isolde, en ünlülerden sadece bir tanesidir. Bunun yanında hakkında kanıtlar olduğu söylenen pek çok bilinmeyen hikaye de var tabi. Bunlardan biri de burada yaşan küçük Alman kitlesinin nesilden nesile aktardığı, Garbovalı bir gelini anlatan hikayedir.
Hikayeye göre, köyün en zengin ve güçlü adamının dünyalar güzeli bir kızı varmış. Köyün tüm gençleri kızın peşindeymiş, bu yüzden babası onu zengin bir erkekle evlendirmeye karar vermiş. Fakat kızı oldukça fakir bir uşağa aşıkmış. Birlikte olamayacaklarını anlamışlar ve genç para kazanmak için köyden ayrılmış. Köye geri döndüğünde ise kızı, babasının istediği adamla evlenmek üzereyken kilisede bulmuş. Daha fazla dayanamayan kız orada ölmüş ve elindeki çiçek buketi yere düşerek taştan bir haça dönüşmüş. Garbova'yı ziyaret eden turistler, haçın hala oradaki kilisede olduğunu söylüyorlar.
19. yüzyılda, şehirler bugüne göre çok farklıydı. Hatta birkaç tanesi hala ayakta kalmaya çalışıyor. Transilvanya'nın ünlü kentlerinden biri Targu Mures'de, 'şarkı söyleyen çeşme' ortaya çıktı. Bu şaheserin yetenekli sanatçı Peter Bodor tarafından yapıldığı düşünülüyor. Dahice iç içe geçirilen tüpler sayesinde, çeşme flüte benzer ses çıkarıyor. Hatta o dönemde bu çeşme, şehrin insanları için önemli bir eğlence kaynağıymış.
Günümüzde yaşayan Targu Mures halkı ise sadece bu efsaneyle yetiniyor; çünkü bir fırtına esnasında çeşme hasar görmüş. Efsaneye göre çeşmenin yaratıcısı bir süre sonra müziği susturmaya karar vermiş. Polis tarafından yakalanan adam çeşmeyi son bir defa görmek istemiş, bu ziyarette çeşmenin mekanizmalarından birini sökmüş ve kimse tekrar çalıştıramamış.
Eski zamanlarda ayrılmak isteyen çiftler, Sibiu'daki bir kulenin zindanında iki hafta boyunca kilit altında tutulurmuş. Bu sırada birlikte uyuyup yemek yemek zorunda kalan çiftler evliliklerini konuşmak için fırsat bulurmuş. Söylentiye göre kapalı kalan bu çiftlerden sadece bir tanesi anlaşamayıp boşanmaya karar vermiş.
Ancak bu güzel hikayenin büyüsünü bozan, karanlık bir yanı da var. Arkadaşları, komşuları ya da hemcinsleriyle bu kaleye gidip danışmak isteyenler, diğer çiftler gibi zindana kapatılıyormuş. Ancak arada bir fark varmış; cinsel ilişkiye girene kadar buradan çıkmalarına izin verilmiyormuş.