Karşılaştığımız çoğu sanat eserinin arkasında derin anlamlar taşıyan hikayeler bulunmakta... Gelin bazılarına bir göz atalım!
Karşılaştığımız çoğu sanat eserinin arkasında derin anlamlar taşıyan hikayeler bulunmakta... Gelin bazılarına bir göz atalım!
Tahmin edebileceğiniz üzere, bu heykelin yapılma amacı çevresel sorumluluğa dikkat çekmek. İsviçre'nin Glarus şehrinde bulunan bu heykel, çevrenize bakıp doğayı koruma isteiyle dolmanıza neden olacak bir bölgeye yerleştirilmiş. Bu güzel heykelin altındaysa Eva Oertl ve Beat Huber'in imzaları bulunuyor.
Oyuncağa benzeyen 4 adet paslı metal ve cam küplerden yapılan bu heykelin adı 'Yaralı Yıldız' anlamına geliyor. Bu yapı yaratıcısının artık var olmayan şeylere bir ağıtı aslında: asla gerçekleşmemiş hayallere, bir zamanlar hayatla dolu olup artık boş olan yerlere, olabilecekken olmamış şeylere, ve belki de en önemlisi çok kısa olan gençliğe...
Bu yapının yeri de bir nedenden dolayı seçilmiş: La Barceloneta isimli bu yer önceleri fakir bir balıkçı kasabasıymış. Çok çocuklu aileler küçük barakalarda yaşıyor ve erkekler ailelerini beslemek için denize açılıyormuş. Daha sonraları kumsallar derme çatma barlarla dolmuş ve bu barlar da 1992 yılında Olimpik Oyunları'ndan önce kapatılmış, şehir karakterini böylece biraz kaybetmiş. Şimdiyse Sant Miquel'de temiz bir sahil bulunuyor ve sahilin geçmişi sadece bu yapıyla hatırlanıyor.
İngiliz heykeltıraş Gali May Lucas'ın bu eseri Amsterdam Işık Festivali'nin bir parçasıydı ve insanların teknoloji ve akıllı telefonlara olan bağımlılığına dikkat çekmeyi amaçlıyordu. Sanatçıya göre amaç insanların sürekli olarak ekranlara çekildiği mesajını vermekti. Heykellerin yüzündeki ışık sadece bize bilgi vermiyor, aynı zamanda bizi gerçek dünyadan da koparıyor.
Thames Nehri'ndeki bu 4 atlı günün saatlerine göre bir görünüp bir kayboluyor. Sanatçı, heykeltıraş ve çevre korumacısı Jason deCaires Taylor bu eseri insanların petrole aşırı bağlılığına ve modern endüstrinin iklim değişikliği üzerindeki etkilerine dikkat çekmek için yaratmış. Gördüğünüz üzere atların kafalarının olması gereken yerlerde petrol pompaları bulunuyor. Atların üzerinde uzaklara bakan takım elbiseli figürler ise doğadan alabildikleri her şeyi alıp yan etkilerini umursamayan polikitacı ve iş adamlarına bir referans.
Bu heykel ise aşkları zamanı ve mesafeleri aşan Luigi Peduto ve Mokryna Yurzuk ile alakalı. 1943 yılında savaşın ardından Avustalya'daki bir mahkum kampında tanışan çiftin yolları ayrılmış. Daha sonra iki taraf da kendi aileleriyle iki ayrı hayat sürmeye başlamışlar. Fakat yine de birbirlerini hatırlıyorlarmış ve yaklaşık 60 yıl sonra İtalyan adam aşkını 'Bekle Beni' isimli bir programda bulmuş.
Buluştuklarında ise ikisi de çoktan 80 yaşın üzerindelermiş. Luigi Mokryna'ya evlilik teklifi etmiş fakat maalesef evlenecek zamanları olmamış. Bu heykel de hayatınız boyunca sahip olabileceğiniz bir aşkı temsil ediyor. Kiev2deki heykelin bir kopyası da Luigi'nin memleketi olan Castel San Lorenzo, İtalya'da bulunuyor.
Portakal İsrail için önemli bir ağaç. 1948 yılındaülke ilk kurulduğunda ülkenin ekonomisini batmaktan kurtaran şey turunçgil ihracatı olmuş. Ağaçlar evlerin arasına asılan yumurta şekilli saksılarda tutuluyormuş.
Heykeltıraş Ran Morin yarattığı eserin sanayileşmeden ibaret, sürekli teknolojik gelişmeyi kovalayan ve kökenlerini, doğayla bağlantısını kaybetmiş bir insanlığa benzediğini iddia ediyor. Bizler de tıpkı bu ağaç gibi bir yere bağlı olmadan büyüyor ve nereye gittiğimizi bilmiyoruz, köklerimizin bağlı olduğu yerleri kaybediyoruz.
Bu adam kafasındaki bereyle elleri cebinde duruyor ve ağlıyor. Eğer heykele yaklaşırsanız yüzünden gerçek yaşlar döküldüğünü görebiliyorsunuz. Bu heykel-çeşme sanatçı ve yönetmen olan Marie-Louise Ekman'ın tasarımları kullanılarak yapılmış ve ismi ise 'İsveç Dili' anlamına geliyor. Heykelin modelliğini ise Ekman'ın eşi olan aktr Gösta Ekman yapmış.
Bu heykelin arkasındaki mesaj ise modern dünya erkeklerinin tüm zorlukların altından kalkıp, depresyon ve korkuyla başa çıkmak ve yine de güçlü kalmak zorunda oldukları.
Moskova'daki Bolotnaya Meydanı'nda bulunan bu heykel yapısı Mihail Chemiakin tarafından yaratılmış. Yapı toplamda 15 heykelden oluşuyor ve kötü ve sosyal kötülüklere karşı olan savaşı anlatıyor. Çocuk heykellerinin etrafını saran canavarlar yetişkinlere özgü kötü şeyleri sembol ediyor: madde bağımlılığı, şiddet, alkol bağımlılığı ve diğer şeyler.
Mesela hırsızlık para çuvalı taşıyan domuz kafalı bir adam tarafından temsil ediliyorken, sadizm kasap kıyafetleri içindeki bir geregedan kullanılarak sembolize edilmiş. Yapının ortasında ise cahilliği sembolize eden kulakları ve gözleri kapalı bir heykel bulunmakta.
Trafalgar Meydanı'nda üzerinde geleneksel bronz heykeller bulunan 4 kaide taşı bulunur. 4. kaide taşı ise modern sanatın ortaya çıktığı önemli bir yer haline gelmiştir. Buradaki en orijinal ve tartışmaya neden olan eserlerden biriyse Marc Quinn'in Alison Lapper isimli engelli ve hamile bir kadını gösteren heykeliydi. Bir doktor hatası sonucu bu kadın elleri olmadan, kısa bacaklarla doğmuştu. Ailesi ise onu bir yetimhaneye bırakmış ve Alison Lapper tüm çocukluğunu orada geçirmişti. Fakat kendisi yine de fırçayı dişlerinde tutarak resim yapmayı öğrendi, dolu dolu bir hayat yaşadı ve hatta anne oldu. Bu heykel de insanın güzelliğini ve inanılmaz gücünü temsil ediyor. 2012 yılında ise Londra'da gerçekleşen Paralimpikler'in sembolü seçildi.
Bu anıtın lokasyonu garip gelebilir fakat Güney Kaliforniya aslında Yahudiler'in Holokost'tan kaçıp barındıkları bir yerdi. ABD'nin bu kısmı çektikleri acılardan kaçan mültecileri kabul etmişti.
Bu anıtın yapımında ise Kenneth Treister ve 45 mimar ve heykeltıraş daha yer aldı. Anıt klasik bir yarı dairesel sütun dizisiyle, açan çiçeklerin olduğu bir göletle ve ortasındaki adayla destekleniyor. Dar bir taş koridor ise adaya ulaşıyor ve duvarlarda tüm konsantrasyon kamplarının isimleri bulunuyor. Adanın ortasında ise koca bir el yardım isteyerek gökyüzüne uzanıyor. Elin üzerinde 130 adet figür var.
Treister'in bu eserin arkasındaki fikri sadece soykırımın kurbanlarını anmak değil aynı zamanda hayatta kalıp bu vahşetin unutulmasını önleyenleri de desteklemekti.
Merkez Bankası'nın girişine yakın bir duvarda bulunan bu 'fakir adam' heykeli hem bir anıtı hem de herhangi birini temsil ediyor. Amacı ise herkesin dikkatimizi ve yardımımızı hak ettiğini bize hatırlatmak, zengin, fakir fark etmeksizin. plakadaise 'Kimse gördüğünüzden ibaret değildir' yazıyor.
Bu eser ise bir modern sanat sergisinin parçasıydı. Bu kıyıya vurmaya ahzır dev balina Brugge'daki ana kanala yerleştirildi. 4 ay önce kıyıdan toplanan 5 ton atık plastik ile yapılan bu eser plastik saklama kaplarından, şişelerden ve hatta sandalye ve kovalardan oluşuyordu.
Gökdelen isimli bu yapının dikkat çekmek istediği konu kirli okyanuslar ve yakında atık plastik miktarının belki de deniz canlılarının sayısını geçecek olduğu gerçeğiydi. Bilim insanlarına göre, okyanuslarda şu an 150 milyon ton atık plastik bulunuyor ve her yıl yaklaşık 8 milyon ton da ekleniyor. Bu eserin yaratıcıları ise balinalarının insanlığı modern dünyadaki plastik kullanımı konusunda düşündürmesini umuyor.
Bu yapı ise bir öğretmen, bir teşhis uzmanı, bir mantıksallaştırıcı, bir şehir dekorasyoncusu ve bir sanat teorisyenini içeriyor. Çıplak olan figürlerin hepsi birer kirişin üzerinde duruyor. Bazı kısımlar altın renginde oldukları için kolayca fark edilebiliyor, üzerlerinde durdukları bronz kirişte ise 'Tabii ki ilkeleriniz için hayat kurban edebilirsiniz, kendi hayatınız olmadığı sürece' yazıyor.
Bu heykel Augustusplatz'daki Saint Paul Üniversite Kilisesi'ni patlatmaya karar veren insanları gösteriyor. Bu kilise savaştan sağlam çıkan tek gotik kilise, Bach ve Mendelsohn'un içinde gösterileri olan bir kilise. Kilise 1968 yılında Demokratik Alman Cumhuriyeti hükümetinin kararıyla patlatılmıştı. Çünkü meydanın sosyalist imajına uygun görünmüyordu. Eserin sahibi Bernd Göbel ise bir grup insanın hareketlerinin geri döndürülemez sonuçlarını hatırlatacak bir anıt bıraktı.
16 m yüksekliğindeki çelik ve cam panellerden yapılmış anıtsal heykelin amacı insanların çabalarının üzerinde doğanın gücününün etkisini göstermek.
Bu heykel su içerisinde beton bir platformda yüzüyor ve rüzgarlar ve gelgitlere göre dönerek, havadaki sürekli değişimleri gözler önüne seriyor. Biraz buzullara benziyor: su cam panellere yansıyor. Bu büyük “buz” kayası, ayrıca kuzeyin gücünün ve büyüklüğünün bir sembolü. Heykelin hareket edebilmesi ise doğanın daha güçlü olduğunu ve tüm çabalarımızı baltalayabildiğini ve bunu unutmamamız gerektiğini gösteriyor.
Bebelplatz meydanındaki boş raflar, herkesin kitapların en iyi arkadaşımız olduğunu düşünmediğini hatırlatıyor. Olay şu ki, Mayıs 1933'te Nazi öğrencileri, aralarında Ilf ve Petrov, Maksim Gorkiy, Mikhail Zoshchenko, Heinrich Mann ve Erich Maria Remarque kitaplarını içeren 20.000'den fazla kitap yaktılar. Anıtın hemen yanında ise Heinrich Heine’nin “Bu sadece bir başlangıçtı; kitapları yaktıkları yerde, sonunda insanları da yakacaklar. ” sözü bulunuyor.
#11 Birçok nedenden dolayı kürtaj yaptırılıyor olabilir, bunu korkunç bir şey gibi göstermek bana hiç sanatsal gelmedi. Hele heykellerle resmen "kürtaj cinayettir" mesajı verilmiş. Bir de çocuğunu aldırmak zorunda kalan kadına sorun neler yaşamış.
Bizim Nasrettin Hoca ve Dinazorların yerini tutamaz hiç biri.
Harika içerik. Çok anlamlı. Bravo.