Peki, bu varoluşsal kaygılarla mücadele etmeye çalışan gençlere nasıl yardımcı olabiliriz? Varlığımızın bir sonu olduğu konusunda hiçbirimizin yapabileceği bir şey yok. Ancak bu endişelerle boğuşan gençlere, yalnız olmadıklarını ve onları anlayan birileri olduğunu gösterebiliriz. Dışlanma hissi yaşamalarına engel olabiliriz. Bunu sağlamanın en iyi yollarından biri, onlarla uzun süreli ilişkiler kurmak. Belki doğuştan yetenekli bu çocuklarla aynı varoluşsal endişeleri taşımıyor olabilirsiniz ancak onları anladığınızı gösterebilirsiniz.
Dışlanma hissini aşmanın bir diğer yolu da dokunma. Özellikle yakın çevresindekilerin, ebeveynlerin düzenli olarak sarılması veya kendi aralarında bazı şakalar yapması sağlayabilir. Dokunma, varoluşun en temel ve içgüdüsel hali olarak görülüyor. Sadece doğuştan yetenekli olanlar değil, varoluşuyla ilgili depresif hisler içinde olan herkese yardımcı olmak mümkün. Bunu yapmanın tek yolu, onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek ve belki de şair Langton Hughes’ın verdiği mesajları gerçekleştirmelerini sağlamak:
Rüyalarına sımsıkı sarıl
Eğer rüyalar ölürse
Hayat kanadı kırık bir kuştan farksız olur
Uçamaz
Rüyalarına sıkıca sarıl
Eğer rüyaların kaybolursa
Hayat çorak bir topraktan farksız olur
Karlarla kaplı…