Yıllardır politik ve dini sorunlarla boğuşan Ortadoğu bölgesi gezmek isteyenlere zaman zaman tehlikeli gelse de büyüleyici ve mistik dokusuyla her zaman çekiciliğini koruyor. Tarih kokan sokakları, antik kentleri, modernite ile çöl iklimini birleştiren şehirleri görülmeye değer...
Dünyanın 7 harikasından biri olan Keops Piramit'ine ev sahipliği yapan Kahire dünyada en çok ziyaretçi ağırlayan başkentlerden biri. Kimilerine göre Orta Doğu’nun Paris’i olarak görülen şehir, en eski uygarlıklara ev sahipliği yapmış. Antik Çağ'dan bile eserler barındıran Eski Kahire bölgesi Unesco Dünya Tarih Mirası Listesi'nde yer alıyor.
Başkent Amman’dan 240 kilometre mesafede olan ve taşların rengi yüzünden “kırmızı gül” olarak anılan bu antik şehirde kendiniz kaybedeceksiniz. Dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan bir taşın yontularak oluşturulduğu antik kentte; tapınaklar, tiyatrolar, kemerli sokaklar bulunuyor. Bu tarihi ve kültürel açıdan birçok özel esere ev sahipliği yapan yerde genişliği sadece birkaç metre olan 2000 yıllık kilden su boruları bile görülebiliyor.
3 büyük semavi din için kutsal yer olarak kabul edilen Kudüs; Yahudilik, İslamiyet ve Hristiyanlık için büyük önem taşıyor. Şehir dar sokaklarında etkileyici mimari yapılara sahip. Ağlama Duvarı, Mescid-i Aksa gibi pek çok dini mekanın yanı sıra geçmişe doğru tarihi bir yolculuğa çıkmak; Yahudi gelenek, görenek ve kültürüne dair yeni bilgiler öğrenmek adına İsrail müzesini ziyaret edebilirsiniz.
Calvary, Zion Dağı, Jerusalem Biblical Zoo( Hayvanat Bahçesi); Küdüs’te uğrayabileceğiniz diğer adreslerden yalnızca birkaçı!
Suriye ve İsrail’e komşu bir ufak Akdeniz ülkesi olan Lübnan‘ın yaklaşık 1 buçuk milyon nüfusa sahip başkenti Beyrut da hayatınızda bir kere görmeniz gereken yerlerden biri. Yine Kahire gibi buraya da Orta Doğu‘nun Paris‘i deniyor. Tarihte pek çok medeniyete ev sahipliği yapan liman şehri Beyrut; hem tarihi, hem deniz tatili, hem gece hayatı hem de yeme içme olanakları ile oldukça cazip bir destinasyon.
Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Katar’ın başkenti Doha, görkemli otellere ve çarpıcı bir mimariye sahip. Üstelik Basra Körfezi kıyısındaki muhteşem konumu onu daha da büyüleyici hale getiriyor. Yeni Dubai olarak anılan şehirde İslam Eserleri Müzesi, Eski Pazar ve The Pearl Adası mutlaka gezilmesi gereken yerlerden.
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Amman'a geldiğinizde tarihle iç içe bir gezi sizi bekliyor. 2. yüzyıldan kalma Amman Roma tiyatrosundan tutun da Amman Kalesi'ne kadar gezilecek pek çok yer var. Ama buraya gelirseniz mutlaka birkaç gününüzü Lut Gölü'ne ayırın deriz. İsrail ve Ürdün sınırında bulunan bölge dünyanın en alçak enlemine sahip noktası olarak biliniyor. Suyun üzerinde hareketsiz kalındığında bile rahatlıkla batmadan keyif yapılabilen deniz, dünyanın en ilginç noktaları arasında. Son derece tuzlu olan sularının şifalı gücü, ve göl tabanındaki tuzlu kilin şifalı mineral yapısı sebebiyle kozmetikte kullanılan “Ölü Deniz minerali” ve “Ölü Deniz kili” adı verilen ürünler Lut Gölü’nden elde edilir. Göl dışında çeşitli arkeolojik alanlara, doğal güzelliklere sahip şelalere uğrayarak da vakit geçirebilirsiniz.
Son yıllarda gerçekleştirilen yatırımlarla Orta Doğu’nun parlayan yıldızına dönüşen Dubai, yüksek katlı binaları, lüks alışveriş merkezleri ve jet sosyetenin tercih ettiği tatil merkezleri arasında. Burj Al Arab, Burj Khalifa, The Dubai Mall, Dubai Müzesi ve Madinat Jumeirah, Dubai'de gezilecek yerlerde ilk sırayı alıyor. Burada Burj Khalifa'nın seyir terasına çıkıp muhteşem manzarayı izleyebilirsiniz. Yapılacak en güzel aktivitelerden biri de çöl safarisi olacaktır. Evet Dubai biraz pahalı bir tercih ama parayı bulursak neden olmasın :)
Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi, bölgenin en önemli kültürel merkezleri arasında gösteriliyor. Mimari, kültür, sanat ve zenginliğin yansımalarını kentin sokaklarında görmek mümkün. Ayrıca farklı inanç grupları bu şehirde birlikte yaşıyor.
Nil Nehri kıyılarına kurulmuş en önemli ikinci şehir olan Luksor, Mısır’ın tapınaklarıyla tanınıyor. Krallar Vadisi, Karnak Tapınağı, firavun ve mumyaların izlerini taşıyan mabetleriyle baş döndürücü burası baş döndürücü bir yer. Zaman yolculuğu hissi yaşatan şehir keyifli bir rota. Antik Mısır kenti olan Thebes Harabeleri'nin üzerine kurulduğundan şehir, dünyanın ene büyük açık hava müzesi olarak anılmakta.
Hemen yanı başımızda komşumuz olan İran'ın belki de en güzel şehri İsfahan. Öyle ki İran'ın Floransa'sı deniyor onun için. Görkemli sarayları, nadide eseler barındıran müzeleri, büyük meydanları, çok sayıda park ve bahçeleri olan Tahran; Fars kültürü ve sanatı ile süslü bir şehir.
Orta Doğu’nun en batılı kentlerinden Tel Aviv; Rio, New York, Miami esintili sokaklarında metropol ve tatil kenti atmosferini aynı anda yaşatıyor. Gezip görülecek pek çok park, müze ve caddeye sahip olan şehir, hareketli gece hayatı ve bitmek bilmeyen plaj partileriyle de özellikle gençler için bolca alternatif sunuyor.
Burası bir şehir değil ada ama Sokotra Adası'ndan bahsetmesek olmazdı. Yemen'e bağlı Sokotra Adası, izole yapısı nedeniyle kendine özgü sayılabilecek bir bitki örtüsü ve habitatına sahip. Bu da onun insanlar arasında 'Uzaylı Ada' olarak anılmasına sebep oluyor. Bu ilginç adada başka yerde rastlayamayacağınız türden tuhaf bitkiler mevcut. Ejder kanı ismi verilen ağaçlar en bilinenleri arasında. Ada hakkında en ilginç olan teorilerden biri de İncil'de Hz. Adem'in yasak elmaya ulaştığı Aden Bahçesi'nin aslında bu ada olduğu.
Altın renkli kumlu plajları, kristal berraklığındaki denizi, zengin sualtı yaşamıyla çöl kültürünü birleştiren rüya gibi bir şehir Şarm El Şeyh.
“City of Peace” yani, “Barış Şehri” olarak da anılan Şarm El Şeyh’te hayat turizm üzerine kurulu. Güneşin on iki ay boyunca cömertliğini esirgemediği Şarm El Şeyh, deniz, güneş ve kum üçlüsünü seven tatilciler için bir cennet. Lacivert renkli Kızıldeniz’in tüm güzelliğini sarmalayan pembemsi dağların arasında kurulmuş bu tatil beldesinde, kış aylarında bile denize girilebiliyor.
İran’ın İrem Bağları ile meşhur şehri Şiraz göz kamaştırıcı yapıları ve büyüleyici tarihi ile asla unutumayacağınız bir şehir. Özellikle de buraya gidince Persepolis Antik Kenti‘ni görmeden asla dönmeyin. 1930’a kadar kum ve toz altında kalan şehrin kalıntılarda görülen ihtişamlı merdivenler, rölyefler, heykeller ve yapılar ne kadar büyük bir uygarlık olduğunun göstergesi.
daha fazlasının yapılması dileğiyle çok beğendim
Ha yani kabullendik iyice İstanbul'un Ortadoğu şehri olduğunu...
valla bana göre memleket insanıyla güzeldir, yoksa en berrak denizi koy yada ne bileyim tüm tarihi eserleri ve yapıları içine sığdır, en lüks ve fütüristik binaları yap hatta gezegendeki tek yeşil alana sahip olsun farketmez, insanı insan değilse o güzellikleri götüme mi sokayım