Çin Devleti, bölge üzerindeki hakimiyetini kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın İslami kimliğini görüyor. Halkı İslam'dan vazgeçirmek için her türlü yıldırma ve baskı yönteminin kullanıldığı Çin'de, komünist diktatör Mao'nun 1966-1976 yılları arasındaki Kültür Devrimi esnasında en acı dönem yaşanmıştı.
Dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri de tamamen yasaklanmıştı.
Bölge üniversitelerde eğitim Çince görülüyor ve bu üniversitelerde eğitim imkanı olanı Müslüman oranı %20'lere zar zor ulaşıyor. Otuz yılda, dört kez alfabelerinin değiştirilmiş olması da, yine Müslüman halka yapılan bir asimilasyon uygulaması.
Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan haberde, Başkan Yılmaz'ın katliama karşısı tepkilerinin yanı sıra Birleşmiş Milletlere yaptığı çağrı da yer alıyor. Birleşmiş Milletler'in soykırım için yaptığı tanım, Doğu Türkistan'da yaşanan duruma tam olarak uysa da, Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş Milletler'in koruyucu şemsiyesi altına halen girebilmiş değiller...
Çin Devleti, bölgeye başörtüsü, namaz ve oruç gibi kısıtlamaları ardı arkası kesilmeksizin getiriyor.
Ruoqiang’daki bir okula asılan resmi yazıda “Öğretmenler hiçbir dini aktiviteye katılamaz ve öğrencilerini herhangi bir dini aktiviteye katılmaya teşvik edemez” ifadesi kullanılmış. Aynı zamanda, yerel Komünist Parti ve idari yönetimlerin internet sitelerinde de memurlarla parti üyelerinin oruç tutmamaları talep edilmiş.
Super Haber'in hazırladığı dosyada, Almanya’da yaşayan Dünya Uygur Kongresi Sözcüsü Dilşat Raşit, Komünist Parti çalışanlarının, Uygurların oruç tutup tutmadığını sınamak için halka bedava yiyecek içecek dağıttığını söylediği aktarılmış: 'Raşit, 'Uygurların inançlarını bastırmaya yönelik bu adımlar Çin’de daha geniş çatışmalara yol açar' uyarısını yaptı. Uyarının hemen ardındansa, polis ve Uygurlular karşı karşıya geldi.
Pazartesi günü yaşanan olayda resmi makamlar ölü sayısını 18 olarak açıklarken, yerel kaynaklar rakamın 28 olduğunu belirtiyor.
Dilşat Raşit, Çin Hükümeti'nin Müslümanların işlettiği restoran ve dükkanlarda sigara ve Alkol satışına devam etmelerinin istendiğini de belirtti.
Türkiye'den yardım bekleyen Rabia Kadir, yaptığı konuşmada, Uygurların sokağa dökülmesine Çin'in uyguladığı 'vahşi siyasetin' neden olduğunu belirtti.
Yaşananlar sonucunda, bazı kentlerde yaşayan Uygurlu kalmadığı da söylenenler arasında.
Kampanyalardan en kuvvetlisinin muhatapları ise şöyle:
T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI
United Nations Security Council
Council of Europe anti-torture Committee
Kampanyaya buradan ulaşabilir ve siz de imzalayabilirsiniz.
Al bayraktan Gök bayrağa selam olsun Soydaşlarım! Sizlere zulmeden NAMUSSUZLAR utansın!
oo kaç gün geçti. yeni haber yapılıyor. ama lgbti haberini aninda koydular. tabi eylem ayağına sokak ortasında sex yapanlar bunlardan daha önemli. göstermelik haber olduğu da çok belli oldu, o kadar tepki gördükten sonra
Kızıl Çin Uygur kardeşlerimize zulmediyor. Kimsenin umurunda değil. Kandaşlarımız yok ediliyor! Aynı şeyler Arabistanda, Mısırda, Filistinde olunca herkes sokağa dökülüp hüngür hüngür ağlıyor. Bunlar Türkler'e olduğunda kimsenin haberi bile olmuyor. Siz arap şeyhi için yas ilan edersiniz, sonra araplar gider sözde ermeni soykırımı için anıta çelenk bırakırlar. Doğru ya araplar din kardeşimizdi (!). Ey Türk uyan artık TÜRK'ÜN TÜRK'DEN BAŞKA DOSTU YOK! Sen arap değilsin TÜRKSÜN. Kandaşına sahip çık. “Akrabana yardım et!” Çin'deki köpek festivali bile daha çok duyuluyor. Köpekler için daha çok tepki gösteriliyor! İnsanın köpek kadar değeri yok mu? Boşuna dememiş Atsız Ata “itler bile gülecek kimsesizliğimize”. Biz kimsesiziz. Türk'e Türk'den bile fayda gelmiyor! YAZIKLAR OLSUN.