Doğu Demirkol: "Filmin Bu Kadar Gündeme Oturmasını Beklemiyordum"

Daha vizyona girmeden gündeme oturdu. X platformu başta olmak üzere birçok sosyal medya mecrasında fragman o kadar çok paylaşıldı ki. Devasa (daha doğrusu bu tartışmadan sonra öyle olduğunu fark ettiğimiz) bir sektör konuşulur hale geldi.


Hangi filmden bahsettiğimi tahmin etmişsinizdir. Doğu Demirkol'un "Yaşam Koçu" filmi.

Bugüne kadar hiçbir yaşam koçundan danışmanlık almadım ama bana iyi geldiğine inandığım spritüal çalışmalara katılmayı severim. Hatta sosyal medyada ya da YouTube'da bu meselenin tartışıldığı programlarda yüksek ihtimalle bana da denk gelmişsinizdir. Göz bandıyla meditasyon yapan ekipte en önlerdeyim. 'Halay başı'nı çektiğim meseleye parmak basan, onu gündeme taşıyan filmin yaratıcısı ile buluşup 'Yaşam Koçu'nun hikayesini ondan dinlemek istedim.

Bazen röportajlara aklınızda önyargılarla gidersiniz ve sonra hayat size önyargının ya da genelleme yapmanın ne kadar aptalca olduğunu bir kez daha gösterir. Bizim röportajda da böyle oldu. Bitmesin istedim. Doğu Demirkol çok komik, sıcak kanlı ve sohbet etmesi çok keyifli bir adam. Ben onu filmin devamını çekmeye ikna etmeye kararlıyım. Başarırsam bir sonraki röportajı da bir toplu meditasyon seansı öncesi yapmayı düşünüyorum.

Beklemiyordum açıkçası ama güçlü kamuoyu etkisi olan bir avukat hanım, Feyza Hanım olayı sahiplendi. Durum bu noktaya geldi.

- Feyza Altun’dan bahsediyorsunuz. Tanır mıydınız?


Tanımıyordum ama baktım ki meseleyi çok sahiplenmiş hatta beni de paylaşımlarında 'Doğu Demirkol bu davanın takipçisi ol' diye etiketlemiş. Hemen takibe aldım, yorumlar yaptım. Filmini çektik davayı da takip edelim dedim.

- Koskocaman bir sektöre 'el atmış' oldunuz.

Açıkçası benim tam vakıf olmadığım bir konuydu. Ben meseleye bolluk, bereket, vadedenlerden dolayı girmiştim. Günümüzde sosyal medyanın da etkisiyle insanlar bir anda zengin olmak istiyor. Büyük paralar kazanmak ve o gördükleri hayatları yaşamak istiyorlar. Bu 'frekansını yükselt ve zengin ol', 'Hayal et iste o ev senin olsun' diyen 'yaşam koç'ları da insanların umutlarıyla oynuyor. Buna kızıyorum, bunu eleştiriyorum. Yani beni filmi çekmeye iten 'bereket açma' vaadinde bulunanlardı.

- Filme hazırlanırken denemişsinizdir herhalde? Bereketinizi açtırmayı, seans almayı?

Kız arkadaşım Ayşe ile gittik. Bir beyefendi sağ olsun benim tüm çakralarımı pırıl pırıl yaptığını söyledi. Sonra da dedemden gelen kıtlık bilincini aldı evrene gönderdi. Seansı armağan etti, ödeme yapmadım. Bir de ses terapisi aldık. 145 Avro ödedik ona. Sonradan baktım ki internette her yerde varmış. Böyle bir ses var sadece söz möz de yok. Mum yaktık oturduk Ayşe ile. 45 dakika oturmamız gerekiyormuş ama ben 5. dakikada kalktım. Ayşe'ye sordum 'Valla bir ağlama geldi' diyor ama bana göre inanması zor. 'Frekansını yükselt istediğin servete sahip ol' diyen kişi Bakırköy’de apartman dairesinde oturuyorsa 'Önce sen kendininkini yükselt' demezler mi?  Ya da mesela falcılara bakalım. Adam falcı ama yedi kez yer değiştirmiş. Neden? Çünkü basılıyor, vergi vermiyor. E kardeşim sen falcısın basılacağını göremedin mi? gibi gibi…

- Ateist bir baba ve çok dindar bir annenin çocuğu olarak inanç sizin hayatınızda tam nerede?

Dindar olarak tanımlayabilirim kendimi. Ateist bir baba ve tarikatçı bir annenin çocuğuyum. Böyle bir ailede büyümek bana ne kattı ya da ne öğretti dersen de insanların ne kadar farklı görüşlere, inançlara, yapılara sahip olurlarsa olsunlar aynı masada yemek yiyebildiklerini, aynı yastığa baş koyabildiklerini gördüm. Şimdi bizim toplum ikiye bölünmüş halde ya. Biri diğerine 'cahil' diyor, öteki de ona 'dinsiz'. İşte ben bunların hepsinin ne kadar anlamsız olduğunu görerek büyüdüm. Ha dünyanın en huzurlu evi değildi ama standart bir Türk ailesiydi diyebilirim.

- Ters gelmiş olabilir bu 'Yaşam Koç'u öğretileri size...

Mesele inanmak, sebat etmek, içe dönmek, inzivaya çekilip tevekkül etmek ise bu zaten bizim kültürümüzde var. Annemin tasavvuftan alıntıları geliyor aklıma hep ya da ne bileyim kendini odaya kapattığını ve inzivaya çekilip kendini dinlediğini bilirim. Cevap içimizde ya zaten. Bakın filmde Cüneyt Özdemir'in de yer aldığı bir sahne var. Orada en sonunda Cüneyt Bey bana diyor ki 'kardeşim artık yeni bir şeyler bulsanıza' iş te tam da bu benim kast ettiğim şey. Biz şifayı, çözümü ya da cevabı uzaklarda arıyoruz. Oysa kendi kültürümüz bu motiflerle bezeli. Kadim kültürümüzü daha çok bilsek, incelesek zaten böyle şeylere de ihtiyaç kalmayacak belki de.

- Dediğim gibi bu büyük bir sektör. Yaşam koçlarının kitleleri çok kalabalık olabiliyor. Tepki de alabilirsiniz.

Olabilir ama benim derdim işini iyi yapan, eğitimini almış insanlarla değil. Onlar zarar görsün hedef olsun da istemem. Zaten gerçek koçlar, kendine yaşam koçu diyenler bu filme sahip çıkıyorlar başından beri. Onlar için de bir çeşit arınma bu. Ama yani aklı selim kimse de 'Ben seni iyileştiririm doktora gitmene gerek yok' diyen birini savunmaz herhalde?

- Bundan sonraki filmin konusu belli mi? Bunun devamı gelse keşke..
.

Valla konu çok kapsamlıymış, neden olmasın gelebilir ama aklımda bir fenomenlik meselesi de var. Malum dosyadan sonra o influencer olma hikayesine de taktım. Kadın krem tanıtıyor, ruj sürüyor, kahve içiyor falan. Sen beni neyinle 'influence' edebilirsin ki?

*  Influencer, kanaat önderi demek. Bence kelimeyi yanlış algılıyor da olabiliriz. Burada biraz da takip eden kesimin de sorumluluğu yok mu?


Kesinlikle. Kanaat önderi ağır bir tanımlama. Bir fikri, bir duruş ve tavrı olmalı ki insanları etkilesin. Ama şu da var. İnsanlık olarak umut etmek istiyoruz. Birilerine tutunmak istiyoruz. Birilerini örnek almak. İşte benim derdim bunun suistimal eden kişilerle.

- Fenomenlerle alakalı filmde karakterin güzellik merkezi mi olacak?

Yok. Rapçi olmak isteyen kekeme bir benzin pompacısı hikayesi var akımda: 'Fenomen Cafer'

- Ben sizi 'The mask' yarışmasında çok severek izlemiştim. Yarışmanın kaldırılmasına da çok üzülmüştüm...

Bazen bazı işlere çok heves ederek girersin, ortam çok heybetlidir. Yapım çok büyüktür, beklentin vardır falan. Maske de benim için öyle başladı ama hüsranla bitti. Hatta iyi ki de bitti. Çünkü izlemişsin madem sen de farkındasındır ki o maskelerin altında kim olduğunu biz jüridekiler hariç tüm Türkiye biliyordu. Twitter (X) 'te insanlar hafta içi tahmin ediyordu zaten. Yani işin sürprizi kalmamıştı. 

- Piyasadan arkadaşınız var mı? Genelde sektör dışından arkadaşlarınızla mı görüşürsünüz?

İbrahim Büyükak ve Murat Cemcir var. İkisi de çok komik adamlar. Hatta filmlerindekinden daha komikler. Onlar dışında çocukluk arkadaşlarımla görüşmeyi tercih ediyorum.

- Ünlü olmak sizin için ne kadar önemli? Bir anda her şey değişse nasıl hissederdiniz?


Bir sarsılırım tabii ama sil baştan yeniden başlarım. Doğu dizisinde bir replik vardı. 'Sen aileden almadığın sevgiyi sahnede arıyorsun' diye onda bir gerçeklik payı olabilir. Bence göz önünde iş yapan çoğu insanda bu sevilme eksikliği vardır. Ama amacım ün değildi. Amacım bir derdim vardı ve bunu anlatmak istiyordum. Şakalar yapıyordum, hikayeler anlatıyordum ve bir mecraya ihtiyacım vardı. Daha çok kişiye ulaşmak için.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı
Wanda Nara ile Yasak Aşk Yaşadığı Öne Sürülen Keita Balde Sivasspor'dan Gönderildi