Doğal Afetin Ardından Toplumun Toparlanmasında Sanatın Rolü Nedir?

Afetlerin; cana, mala, geçim kaynaklarına ve kültürel mirasa yönelik tahribatı anıtsaldır. Afetlerle karşılaşıldığında sağkalım ve hayatta kalmaya yardımcı olmak birinci önceliktir. Sağlık, yiyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra, bir topluluğun kültürel ve kentsel varlıklarının korunması yanı sıra kültürel ve toplumsal altyapısının da yeniden inşasına önem verilmelidir. Afetten kurtarma, yiyecek ve barınma gibi maddi ihtiyaçlara ek olarak toplumun psiko-sosyal iyileşmesini ele almayı da içerir. İster doğal ister insan yapımı olsun, felaketlerin hepsi, insan ruh sağlığını ciddi şekilde etkiler.

Araştırmalar ve bilim insanları, her insanın deprem ve sel gibi afetlere farklı tepki gösterdiğini ve bu olaylardan farklı şekilde etkilendiğini söylüyor.

Depremlerin, diğer doğal afetlerle karşılaştırıldığında, daha ciddi hasara ve yaralanmaya neden olduğu belirtiliyor. Bunun nedeninin de depremlerinin etkilerinin daha uzun sürmesi olduğuna vurgu yapılıyor. Afetler kişilerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilecek korku ve çaresizlik duygularına neden oluyor. Hayatta kalanların karşılaştıkları öngörülemeyen karmaşa ve hizmet kesinti ve aksamaları, onların normal yaşamlarına devam etmelerini ve ruh sağlıklarını geri kazanmalarını zorlaştırabiliyor.

Fiziksel ve zihinsel sağlığın, güvenlik ve istikrar duygularına bağlı olduğu vurgulanıyor. Sanat ve yaratıcı faaliyetler psikolojik, fiziksel ve duygusal iyilik hallerini artırmaya; iyileştirmeye, güçlendirmeye, dayanıklılığı geliştirmeye, kendini tanımaya ve tutumlarda olumlu değişiklikler yaratmaya, rahatlatmaya yani iyileşme sürecine yardımcı olabiliyor. Kişinin yaşamındaki olumlu değişiklik veya iyilik hali, kişi hikayesini anlatabildiğinde, duygularını ifade edebildiğinde, nasıl hissettiğini yeniden çerçevelendirdiğinde veya olaya bir tepki ürettiğinde meydana gelebilir. Sanat da değişik biçimleri ile insanın kendini ifade etmesini sağladığından, farkındalığı ve dayanıklılığı geliştirebilmek için etkili bir araç, bir yol olarak kullanılabilir.

2015 yılında Kathmandu’da, 2011 yılında Japonya’da gerçekleşen deprem felaketinden sonra sanatçıların katılımıyla gerçekleşen sanat projeleri (kentsel duvar resimleri, örgü projesi, festivaller…) afeti yaşayan topluluk üyelerinin rahatlamaları ve duygularını işlemenin bir yolu olarak depremden sonra toplum içinde bağlantıların kurulmasına ve iletişime yardımcı olmuş. 

Ülkemizde ilgili kurumlar, sanatçılar, müzeler, kütüphaneler, kültür kurumları ile birlikte çalışarak, afet sonrası bölgede toplum sağlığını iyileştirmeye yönelik olarak  bu grupların katkılarından yararlanmak için “sanat ilk yardım ve iyileştirme merkezlerinin” organizasyonunu planlayabilirler. Burada müzik, dans performansı, film gösterimi, resim, tasarım, el işi, (örgü çemberi, dokuma, vs.) yazarlık, çizgi roman ve tiyatro atölyeleri, şiir, kitap kulübü, hikaye anlatıcılığı gibi etkinlikler sohbetin ötesinde sıcak ilişkiler sunarak zayıflayan bağların güçlendirilmesinde 'sanat ilk yardım ve iyileştirme' ortamı oluşturabilir. Bu merkezin amacı yalnızca eğlence veya kültürel destek sağlamak değil, afetzedelere insanlıklarını hatırlatmaya yönelik etkinlik ve hizmetler düzenlemektir. Böylelikle afetzedelerin bir süre için bile olsa müziği seven, el işlerinden, el sanatlarından hoşlanan bireyler olduklarını anımsamalarına, günlük hayatın rengini, canlılığını ve dengesini yeniden sağlamalarına yardımcı olunabilir.

Sanat, afetten etkilenen toplulukların yeniden canlandırılmasının hayati bir bileşenidir.

Sanat, sosyal destek, sosyal uyum, dayanışma ve toplumdaki kolektif benlik duygusu gibi sağlığı dolaylı olarak etkileyen sosyal değişkenleri etkileyebilir. Sanat, zorluklara karşı hepimizi bir arada tutan güçlü bir yapıştırıcı gibidir, bizi bir araya getirir, insanlar arasında bağ kurmayı teşvik eder ve şifa bulmak için bir araç olabilir. 

2019 DSÖ Kapsam İncelemesi raporuna dahil edilen çalışmalar, yaratıcılığın ve sanatın iletişimi yeniden canlandırmanın, problem çözme becerisini geliştirmenin, dayanıklılık, sosyal bağlantılar ve kültürel anlayışı teşvik etmenin doğal bir yolu olarak kullanılmasının önemini vurguluyor. Çalışmalar sanatla ilgilenenlerin stres, depresyon, sıkıntı ve kaygı düzeylerinin daha düşük olduğunu, zorluklarla başa çıkma konusunda daha başarılı olduklarını,  yaşam doyumuna olumlu etkileri olduğunu, sanatla uğraşmanın farkındalık, dikkat ve şimdiki an ile kaynaşmaya yardımcı olduğunu ve olumlu duyguları artırdığını, yaşam amacımızı ve anlamı bulmamıza yardımcı olduğunu göstermektedir.  

Sağlığımıza ve dayanıklılığımıza olumlu etkileri olan sanat etkinliklerinin afet sonrası destek ve yardım programlarında daha fazla yer alması için projelerin geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Sanatsal faaliyetler ile yardım ve destek projeleri geliştirmek için bir araya gelen “Yaşam Sanatı Platformu” bu anlamda hizmet vermeye başlamıştır. Son olarak belirtmek isterim ki sanatsal faaliyetler oluşturmak için sanatçı olmak gerekmez. 

Web

Instagram

Popüler İçerikler

TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı